İnsanı Tanıma Sanatı. Alfred Adler
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу İnsanı Tanıma Sanatı - Alfred Adler страница 12

Название: İnsanı Tanıma Sanatı

Автор: Alfred Adler

Издательство: Maya Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 9786258361148

isbn:

СКАЧАТЬ gezici olmasıyla ilişkili olup aslında bir önsezi ve geleceği görme yönteminden ibarettir. Çocukların ve yetişkinlerin bazen hayal görme olarak nitelendirilen fantezileri daima gelecekle ilgilidir. “Boş düşler” bu fantezilerinin aktivitesinin hedefidir ve gerçek aktivitenin modelleri olarak kurmaca biçimlerde oluşturulurlar. Çocukluk fantezilerine dair incelemeler güç çabasının baskın bir rol oynadığını açıkça gösterir. Çocuklar, hırslı hedeflerine hayallerinde ulaşırlar. Fantezilerinin çoğu “büyüdüğüm zaman” ve benzeri sözcüklerle başlar. Sanki hâlâ büyümek zorundaymış gibi yaşayan birçok yetişkin vardır. Güç çabası üzerine yüklenen belirgin vurgu bize ruh hayatının ancak kişinin önüne belirli bir hedef koyduğunda gelişebileceğini tekrar gösterir. Medeniyetimizde bu hedef sosyal itibar ve takdir edilme hedefidir. Bir birey asla nötr bir hedefte uzun süre kalmaz çünkü insanlığın toplu yaşamına özbenliğin sürekli ölçümü eşlik eder. Bu da üstünlük arzusu ve yarışta başarılı olma ümidine neden olur. Çocukların fantezilerinde açıkça görülen önsezi biçimleri çocuğun gücünün neredeyse tamamen dışavurulduğu durumlardır.

      Burada genelleme yapmamalıyız çünkü fantezinin seviyesi ya da hayal gücünün boyutu için kurallar koymak imkânsızdır. Daha önce söylediklerimiz birçok sayıda durum için geçerlidir ancak bazıları için uygun olmayabilir. Hayata saldırgan gözlerle bakan çocuklar fantastik güçlerini daha ileri seviyelere doğru geliştireceklerdir çünkü tedbirli yaklaşımları, tutumlarının bir sonucu olarak daha büyük bir gerginliği uyaracaktır. Kendileri için hayatın her zaman keyif verici görünmediği zayıf çocuklar daha kuvvetli fantezi güçleri geliştirip kendilerini özellikle bu tür bir aktiviteyle meşgul etme eğiliminde olacaklardır. Gelişimlerinin belirli bir evresinde, hayal kurma becerileri hayatın gerçeklerinden kaçınılan bir mekanizmaya dönüşebilir. Fantezi, gerçekliğin suçlanması olarak istismar edilebilir. Bu gibi durumlarda fantezi, hayal gücünü kurgusal bir alet olarak kullanarak kendini yaşamanın rezilliği üstüne çıkaran bireyde bir nevi güç sarhoşluğu halini alır.

      Güç çabası ve sosyal his fantezi hayatında büyük rol oynar. Çocukluk fantezilerinde güç elde etme çabalarının bu gücün sosyal amaçlar için uygulanmadan ortaya çıkması pek nadirdir. Bu özelliği, açık bir şekilde, içeriğin kendini bir kurtarıcı, iyi bir şövalye ya da şeytani güçleri, iblisleri ve benzerlerini mağlup eden bir kahraman olmakla meşgul olduğu fantezilerde görebiliriz. Çocuğun kendi ailesine ait olmadığı fantezisi sıkça karşımıza çıkar. Çoğu çocuk gerçekte farklı bir aileden geldiğine ve günün birinde çok önemli bir karakter olan gerçek babalarının gelip onları alacağına inanır. Bu en çok, çektikleri yoksunlukla tahrik edilen, derin bir aşağılık hissine sahip çocukların geçmişe takılmak zorunda kaldıkları ya da aile çevrelerinden aldıkları sevgi ve şefkatten tatmin olmadıkları durumlarda gerçekleşir. Görkemliliğe dair düşünceler sanki çoktan yetişkinmiş gibi davranan çocuğun dışarıya karşı tutumunda kendini ele verir. Bazen bu fantezinin neredeyse patolojik dışavurumlarına rastlanır. Tıpkı sırf yetişkin erkekler gibi görünmek için siperlikli şapka takan ya da yerden sigara izmariti toplayan çocuklarda olduğu gibi. Ya da daha çok erkek çocuklara uygun biçimde giyinerek ve onlar gibi davranarak erkek olmaya karar vermiş kızların durumundaki gibi.

      Hiç hayal gücü olmadığı düşünülen çocuklar vardır. Bu elbette hata. Bu tip çocuklar ya kendilerini ifade etmezler ya da fantezilerin ortaya çıkmasına karşı onları mücadele etmeye zorlayan nedenler vardır. Bir çocuk hayal gücünü bastırarak belirli bir güç duygusu hissetmenin yolunu bulabilir. Gerçekliğe ayak uydurmada sorunlu bir çaba içinde bu çocuklar fantezinin yakışıksız ya da çocuksu olduğuna inanırlar ve bunun bir parçası olmayı reddederler. Üstelik bu isteksizliğin, hayal gücünün tamamen kaybolmuş gözükecek kadar ileri gittiği durumlar vardır.

      IV. Rüyalar: Genel Görüşler

      Daha önce tanımlanmış olan hayallere ek olarak, uyku sırasında gerçekleşen önemli ve anlamlı bir etkinlik olan rüyayı ele almamız gerekir. Genel olarak, rüyanın hayallerde süregelen benzer sürecin tekrarı olduğu söylenebilir. Deneyimli psikologlar bir insanın karakterinin rüyalarından kolaylıkla okunabileceği gerçeğine dikkat çeker. Aslında rüyalar, tarihin başlangıcından beri insanoğlunun düşüncelerini epey meşgul etmiştir. Hayal görmede olduğu gibi uykuda görülen rüyada da gelecek hayatının bir güvenlik hedefine doğru haritasını çıkaran, bu hayatı planlayan ve yönlendiren bir organizmanın aktivitesiyle uğraşırız. Aralarındaki en belirgin fark hayallerin görece kolay anlaşılır olmasına karşın uykuda görülen rüyaların ancak nadiren kavranabilmesidir. Rüyaların anlaşılır olmamaları şaşırtıcı bir şey değildir ve bizler kolayca bunun rüyaların gereksiz ve önemsiz olduğuna işaret ettiğine inanmaya meyilliyizdir. Şimdilik, zorlukların üstesinden gelme ve gelecekteki konumunu sürdürmek isteyen bir bireyin güç çabasının rüyalarında yankılandığının varsayıldığını düşünelim. Rüyalar bizlere ruhsal hayatın sorunları üzerine önemli ipuçları sunar.

      V. Empati ve Özdeşleşme

      İnsan ruhu yalnızca gerçeklikte olup biteni algılama yetisine değil, gelecekte ne olacağını hissetme ve tahmin etme gücüne de sahiptir. Bu durum, her gezgin organizma için gerekli önsezinin işlevi bakımından önemli bir katkıdır. Çünkü böyle bir organizma sürekli olarak çevresiyle uyum sağlama sorunuyla karşı karşıyadır. Bu yetiye özdeşim ya da empati diyoruz. Bu yeti insanlarda olağanüstü bir biçimde gelişmiştir. Kapsamı o kadar geniştir ki ruhsal hayatın her bölgesinde bulunabilir. Varlığının başlıca şartı önsezi gerekliliğidir. Şayet belirli bir durum gerçekleşeceğinde nasıl davranmamız gerektiğine dair öngörüde bulunmaya, önceden hüküm vermeye, tahmin etmeye zorlanırsak, düşünce, hissetme ve algılama arasında bağıntı kurarak henüz gerçekleşmemiş bir durum hakkında sağlam bir yargı elde edebiliriz. Bir bakış açısı kazanmak çok önemlidir çünkü böylece yeni duruma ya daha çok çaba sarf ederek yaklaşabilir ya da daha çok önlem alarak ondan kaçınabiliriz.

      Empati bir insan bir başka insanla konuştuğu anda meydana gelir. Başka bir bireyi anlamak, onunla özdeşleşmek olanaksızsa mümkün değildir. Tiyatro empatinin sanatsal olarak dışavurumudur. Empatiye dair diğer bir örnekse bir başkasının tehlikede olduğunu fark ettiğimizde ortaya çıkan tuhaf tedirginlik hissidir. Bu tip empati o kadar güçlü olabilir ki kişi kendisi için herhangi bir tehlike olmamasına karşın istemsiz savunma hareketleri sergiler. Birisi bardağını düşürdüğünde başkalarının yaptığı meşhur hareketleri hepimiz biliriz. Bowling pistinde bazı oyuncuların topun hareketlerini sanki bu yaptıklarıyla topun gidiş yönünü etkilemek istermişçesine vücutlarını oynatarak topu takip ettiklerini görebiliriz. Benzer biçimde futbol maçları esnasında tribündeki tüm insan grupları tuttukları takımın atak yönüne doğru ilerler ya da rakip takım topa sahip olduğunda hep birlikte direnirler. Motorlu araçlardaki yolcuların tehlikede olduklarını hissedince her zaman istemsizce hayali frenlere bastıkları da yaygın ifadelerdir. Çok az sayıda insan cam yıkayan birini gördükleri yüksek bir binanın önünden belli başlı kasılma ya da savunma hareketleri yapmadan geçebilir. Bir konuşmacı soğukkanlılığını yitirip artık konuşmaya devam edemediğinde dinleyiciler bunalıp tedirgin olur. Tiyatroda özellikle oyuncularla özdeşleşmekten nadiren kaçınırız. Bazen de elimizde olmadan türlü rolleri kendi aramızda oynarız. Bütün hayatımız fazlaca özdeşleşme yetisine dayanır. Şayet, bir başkasıymış gibi davranma ve hissetme yetimizin kökenini arayacak olursak bunu doğuştan gelen bir sosyal hissin varlığında bulabiliriz. Doğruyu söylemek gerekirse bu, kozmik bir his ve içimizde yaşayan tüm kozmosun bağlantılı oluşunun bir СКАЧАТЬ