İnsanı Tanıma Sanatı. Alfred Adler
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу İnsanı Tanıma Sanatı - Alfred Adler страница 11

Название: İnsanı Tanıma Sanatı

Автор: Alfred Adler

Издательство: Maya Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 9786258361148

isbn:

СКАЧАТЬ bir dönemdir. Yine bu dönemde uzlaşma olasılığı o kadar yaklaşır ki bu özel zamanın genç hanımın kendisini içinde bulduğu kararsızlıkla daha da yakın bir ilişki içinde olmasını anlayabiliriz.

      Bu sanrıdaki tek tuhaflık, Tanrı’nın Annesi’nin dostça yaklaşımının yanında, genç hanımın yaklaşan ölümüne dair üzücü haberlerin eşlik etmesidir. Kocasına bu hayali neredeyse mutlu bir ses tonuyla anlatmış olması da önemsiz sayılmaz. Bu kehanet çabucak küçük aile çemberinin ötesine yayılmış ve ertesi gün doktorun haberi olmuştur. Buradan, annesinin gerçekten onu ziyaret ettiğini çıkarmak hiç de zor değildir.

      Birkaç gün sonra Meryem Ana ikinci kez ortaya çıkmış ve aynı sözleri söylemiş. Genç hanıma kendi annesiyle görüşmesinin nasıl sonuçlandığı sorulduğunda, annesinin haksız davrandığını kabul edemediği cevabını vermiş. Dolayısıyla, eski temanın yeniden ortaya çıktığını görüyoruz. Annesine hükmetme arzusu henüz giderilmemiştir.

      Bu sefer, ebeveynlerin, kızlarının hayatında gerçekte ne olduğunu anlamaları sağlanmaya çalışılmış ve sonuç olarak genç hanım ile babası arasında memnun edici bir görüşme sağlanmış. Dokunaklı bir sahne yaşanmış fakat genç hanım hâlâ memnun değilmiş. Çünkü babasının davranışında yapmacık bir şeyler olduğunu söylemiş. Babasının kendisinin çok uzun süre beklettiğinden yakınmış. Zafer anında bile kendisi dışında herkesin haksız olduğu ve kendisinin de mükemmel bir galibiyetin ışığında göründüğü eğiliminden kurtulamamış.

      Önceki bahsettiklerimizden, sanrıların ruhsal gerginliğin zirveye çıktığı zamanlarda ve kişinin hedefine ulaşmasının imkânsız olmasından korktuğu durumlarda ortaya çıktığı sonucuna varabiliriz. Sanrılar hiç şüphesiz nüfusun kendi gelişim sürecinde her geçen gün gerilediği bölgelerde kayda değer bir etki elde etmiştir.

      Gezginlerin yazılarında sanrıların betimlemelerinin bulunduğu herkesçe bilinir. Yollarını kaybedip açlık, susuzluk ve yorgunluk çeken çöldeki gezginler tarafından görülen seraplar mükemmel bir örnektir. Hayatın tehlikede olması durumunda ortaya çıkan gerginliğin, mağdurun çevresindeki hoşa gitmeyen baskıdan kurtulabilmesi amacıyla onun hayal gücünü onun için açık ve hoş bir ortam yaratmaya zorladığını anlayabiliriz. Serap yorgun düşeni cesaretlendirebilecek, tereddütlü kişinin zayıf güçlerini toparlayabilecek, gezgini daha güçlü ya da daha duyarlı kılabilecek yeni bir durumu temsil etmektedir. Veyahut diğer taraftan, gezginin çektiği korkuların ıstırabını söküp alacak bir merhem ya da uyuşturucu görevi görebilir.

      Sanrı aslında bizim için hiç de yeni bir şey değildir çünkü benzer olguları algıda, hafıza mekanizmasında ve hayal gücünde çoktan görmüştük. Rüyaları ele aldığımızda bu süreçlerin aynısıyla karşılaşacağız. Hayal gücünün önemini vurgulayarak ve daha yüksek merkezlerin eleştirisini dışarda tutarak sanrı olgusunu ortaya çıkarmak kolaydır. İhtiyaç ya da tehlike durumlarında ve bireyin gücünün tehdit edildiği bir durumun baskısı altında, kişi bu mekanizma sayesinde zayıflık hissini engellemeye ve onu yenmeye çalışır. Daha büyük bir gerginlik ve eleştirel yetilerde daha az bir değerlendirme. Bu gibi durumlarda herkes “başının çaresine bak” ilkesiyle kendi ruhsal enerjisinin zerresiyle bile hayal gücünü sanrı biçiminde yansımaya zorlar.

      Yanılsama (illüzyon) sanrıyla yakından ilişkilidir. Tek farkı ise, dışsal bağlantının birtakım noktalarının hâlâ sürmesi fakat yanlış yorumlanmasıdır. Tıpkı Goethe’nin Erlkönig (Gürgen Kralı) hikâyesinde olduğu gibi. Temelinde yatan durum, yani ruhsal tehlike hissi aynıdır.

      Bir başka örnek ise ruhun yaratıcı gücünün gerektiğinde ya bir yanılsama ya da bir sanrıyı nasıl ortaya çıkarabileceğini gösterecektir. Seçkin bir aileden gelmesine karşın kötü bir eğitim aldığı için hayatta hiçbir değeri olmayan bir adam önemsiz bir kâtiplik işi edinmiş. Hayatında, değerli biri olmaya dair tüm ümidini yitirmiş. Ümitsizliği üzerine ağır bir biçimde yüklenmiş ve buna ek olarak ruhsal gerilimi de arkadaşlarının sitemleriyle daha da şiddetlenmiş. Bu şartlar altında, kendisini, ona anında tatlı bir kayıtsızlık veren ve başarısızlığı için mazeret imkânı sağlayan içkiye vermiş. Bir süre sonra titreme hezeyanından (deliryum) dolayı hastaneye götürülmüş. Hezeyan sanrıyla yakından ilişkilidir ve içki zehirlenmesine bağlı hezeyanda fareler ya da böcekler ya da yılanlar gibi küçük hayvanlar sıklıkla görünür. Hastanın mesleğiyle alakalı diğer tür sanrılar ortaya çıkabilir.

      Hastamız içki kullanımına şiddetle karşı çıkan doktorların eline teslim edilmiş. Doktorlar onu katı bir tedavi programına alıp alkolizmden tamamen kurtulmuş, hastaneden iyileşmiş olarak ayrılmış ve üç yıl boyunca içkiye elini sürmemiş. Bu arada hastaneye yeni bir şikâyet ile geri dönmüş. Sürekli olarak iş yerinde kendisine yan gözle bakıp sırıtan bir adam gördüğünü belirtmiş. Artık yevmiyeci olarak çalışıyormuş. Bir keresinde bu adam ona güldüğü için bilhassa öfkelenince kazmasını alıp onun gerçek bir insan mı yoksa bir hayalet mi olduğunu anlamak için fırlatmış. Hayalet kenara çekilip saldırıyı savuştursa da hemen ardından saldırıp adamı fena bir şekilde dövmüş.

      Bu durumda artık bir hayaletin varlığından bahsedemeyiz çünkü sanrının gerçekten de adamakıllı yumrukları varmış. Açıklamasını bulmak hiç zor değil. Sanrı görmeyi âdet edinmişti ancak bu sefer tecrübesini gerçek bir insan üzerinde yapmıştı. Bu bize açıkça gösteriyor ki her ne kadar içki içme arzusundan kurtulmuş olsa da gerçekte hastaneden taburcu olduğundan beri daha da kötüleşmişti. İşini kaybetmiş, evinden atılmış ve arkadaşları gibi kendisinin de en düşük kademedeki meslek olarak gördüğü yevmiyeci olarak geçinmek zorunda kalmıştı. Yaşadığı ruhsal gerginlik azalmamıştı. Alkolden kurtulmuş olmasına rağmen, aslında bu çarenin büyük avantajına karşın, bir teselliyle daha da berbat olmuştu. İlk işini içki sayesinde yapabiliyordu. Çünkü evdekiler kendisine hiçbir şeyi başaramadığı için yüksek sesle sitem ettiklerinde, bir ayyaş olduğu mazereti ona, bir işi elinde tutma konusundaki kabiliyetsizliğinden daha az utanç verici gibi görünüyordu. Tedavisinden sonra yine gerçeklerle yüz yüzeydi ve kesinlikle bir öncekinden daha bunaltıcı bir duruma girmişti. Artık başarısız olduğunda kendisini teselli edebilecek ya da suçlayacak hiçbir şey, hatta alkol bile yoktu.

      Ruhsal risk barındıran bu durumda sanrılar yeniden görünür. Kendisini önceki durumuyla bir görmektedir ve dünyaya sanki hâlâ bir ayyaş gibi bakmaktadır. Ayrıca, çok net bir şekilde sarhoşmuş gibi davranarak içki problemiyle tüm hayatını mahvettiğini ve bu konuda artık hiçbir şey yapılamayacağını söylemektedir. Hasta olması sayesinde onursuz ve üstelik bir hendek kazıcısı olarak görev yaptığı, kendisine göre nahoş olan işinden kendi adına bir karar vermek zorunda kalmadan kurtulmayı ümit etmiştir. Yukarıda bahsedilen sanrı, sonunda yeniden hastaneye yatmak zorunda kalana dek, uzun bir süre devam etmiş. Artık kendisini şayet içki belası hayatını mahvetmemiş olsaydı büyük işler başarabileceği düşüncesiyle teselli edebilirdi. Bu mekanizma kişisel değerlendirmesini yüksek bir düzeyde tutmasını sağlamıştı. Onun için çalışmaktan ziyade kişisel değerlendirmesinin kötüleşmesine izin vermemek daha önemliydi. Girişimlerinin tümü başına bir talihsizlik gelmemiş olsaydı, büyük işler başarabileceğine dair görüşü sürdürmeye yönelmişti. Güç ilişkisinde kendisini destekleyen ve diğer insanların kendisinden daha iyi olmadığına, ancak, kendi önünde aşılmaz bir engel olduğuna inanmasını sağlayan kanıt buydu. Teselli edici bir mazeret bulma girişimindeki ruh hali yan СКАЧАТЬ