Selçuklu Anadolusu’nda Devlet-Toplum-Ekonomi / Makaleler. Mikâil Bayram
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Selçuklu Anadolusu’nda Devlet-Toplum-Ekonomi / Makaleler - Mikâil Bayram страница 19

Название: Selçuklu Anadolusu’nda Devlet-Toplum-Ekonomi / Makaleler

Автор: Mikâil Bayram

Издательство: Elips Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 978-625-6862-92-0

isbn:

СКАЧАТЬ Emiri Mehmed el-Mevrazemî’nin de Eş’arî ve Şafii oldukları anlaşılmaktadır.102 Rum asıllı olan bu emirlerin gayet iyi Farsça ve Arapça bildikleri de dikkat çekmektedir. XIII. asrın sonlarında Karatay ve Mavrozomes ailesinden bazı kişilerin Konya’da yaşamakta oldukları görülmektedir.103

      Selçuklular zamanında Konya’da kurulan medreselerin kitaplıklarından, günümüze gelmiş ve bugün Konya Yusufağa, Mevlana Müzesi ve İzzet Koyunoğlu Kütüphanelerinde birçok kitap bulunmaktadır. Bu kitaplar o dönemde medreselerde ne tür kitaplar okunduğu hakkında bir fikir vermekte ve bu vesile ile medreselerin dinî ve fikrî yönlerini öğrenmemiz de mümkün olmaktadır.

      Ünlü Şafii mezhebi hukuk bilginlerinden Kazvinli Necmeddin’in el-Hâvî adlı eseri Konya medreselerinde okunmaktaydı. Nitekim Alâeddin Ali el-Konevî (729/1330) bu eseri şerh etmiştir. Yusufağa Kütüphanesi 4812 numaralı kayıtlı nüshasında bu eserin Konya’da “Sadriyye” zaviyesinde okunduğu kayıtlıdır. O dönemde ilimle meşgul olanların hizmetine kitaplar sunmak çok makbul bir hizmet alanı sayılıyordu. Bu anlayıştan dolayı zenginlerin ve gücü yetenlerin ilim adamlarının hizmetine sunulmak üzere kitaplar vakfettikleri görülür. Bu cümleden olarak dönemin Maliye Nazırı el-Hac Celâleddin Mahmud, 670 (1272) yılında Ahkâmü’l-kubmfı’l-hadis adlı eserin ciltlerini Ahmedek Hanikâhı’nda okunmak ve yararlanılmak şartıyla Konyalıların hizmetine vakfetmiştir.104

      Siraceddin el-Urmevî’nin kendi telifi olan eserleri ve kütüphanesine ait eserleri torunları vasıtası ile Konya’daki Atabekiyye Medresesi yakınındaki Darü’l-huffaz’a vakfedilmiştir.105 Urmevî’nin kendi telifi olan Metali’ül-Envâr adlı mantığa dair eseri en çok okunan bir eser idi. Bu eser Osmanlılar zamanında da medreselerde en çok okunan ders kitaplarından biri olmuştur.

      Fahreddin-i Râzî’nin Tefsir-i Kebir adlı hacimli eserinden başka birçok eserin de Konya’daki medreselerde okunan gayet değerli el yazması nüshaları, bugün Yusufağa Kütüphanesi’nde bulunmaktadır. Hiç şüphesiz Ahi Evren Hace Nasîrüddin ve Seyyid Şerefeddin Herevî, Fahreddin-i Râzî’nin fikirlerini en çok savunan ve onun eserlerini okutan bilim adamlarıydı. Eflâkî, Şeyh Nasîrüddin diye Ahi Evren’den bahsederken onun Vezir Ziyaüddin Hanikâhı ve Hanikah-i Lala’nın şeyhi olduğunu ve etrafında çok sayıda muteber talebeler bulunduğunu bildirmektedir.106 Ahi Evren Hace Nasîrüddin, Lala-i Sultanî olduğu için saraya mensup çocuklar onun hanikâhında yani Hanikâh-i Lala’da eğitim görüyorlardı. Ayrıca Nasîrüddin’in Konya’da kendi adıyla anılan bir medrese inşa ettiği ve burada “naklî” ilimler okuttuğunu da gene Eflâkî bildirmektedir. Seyyid Şerefüddin-i Herevî de bugün onun adı ile anılan caminin bulunduğu yerde bulunan medresesinde talim ve tedris ile meşgul idi. Mezarı da kendisine ait caminin bitişiğinde idi. Cumhuriyet Dönemi’nde Selçuklu yapısı olan türbesi kaldırılmıştır. Ulvî Sultan’ın medrese ve türbesi de hükûmet binasının batısında, Kayalı Park’ta bulunuyordu. Onun medrese ve türbesi de Cumhuriyet Dönemi’nin ilk yıllarında tamamen yok edilmiştir.

      Atabey iken Sâdeddin Köpek tarafından Ankara’da öldürülen (1238) Tâceddin el-Mervezî de Konya’da bir medrese yaptırmıştır. Bu medrese “Tacü’l-Vezir”, diye anılan bugün fuar içinde bulunan Tâceddin el-Mervezî’nin türbesinin bulunduğu yerdeydi. Bu vezirin Mahmud Beg ve Zeynüddin adlarında iki oğlu bulunmaktaydı. Bunların Sadreddin Konevî ve Ahi Evren ile ilgileri vardı. S. Konevî’nin Zeynüddin’e yazdığı bir mektubu günümüze gelmiştir. Bu mektuptan, Zeynüddin’in âlim bir kişi olduğu anlaşılmaktadır. Ahi Evren’in Kırşehir’den S. Konevî’ye yazdığı 1255 tarihli bir mektupta Mahmud Beg’den bahsetmektedir.107 Bu tarihte Mahmud Beg’in Kırşehir’de olduğu anlaşılmaktadır. Mahmud Beg’in Sultan Hanı Savaşı’nda Baycu Noyan tarafından öldürülen 14 komutandan biri olduğunu tahmin ediyorum.

6. Hanefiler ve Mâtürîdîler

      Eskiden beri Hanefi mezhebinden olanlar ekseriya itikatta Mâtürîdî mezhebini tercih etmişlerdir. Şafiilerin Eş’arî mezhebine yöneldikleri gibi.

      Selçuklular zamanında Hanefi ve Mâtürîdî mezhebinin de mevcut olduğu gözlenmektedir. Mevlana ve çevresindekiler çoğunlukla Hanefi ve Mâtürîdî idiler.

      Mâtürîdî mezhebinin kurucusu İmam Mâtürîdî’nin Kitâbü’t-Tevhîd adlı eserinin Selçuklular döneminde Farsçaya tercüme edildiğini biliyoruz. Ayrıca Abdullah el-Konevî adlı bir zatın yine bu dönemde Hanefi mezhebinin tanınmış fıkıh kitaplarından olan el-Menâr’ı şerh ettiği görülmektedir.108

      Sadreddin-i Konevî’nin talebelerinden Saidüddin el-Fergânî’nin Minhâcü’l-İbâd adlı eseri Hanefi ve Şafii esaslara göre bir ilmihâl olarak düzenlenmiştir.109 Bu durum Şafii mezhebinin yanında Hanefi mezhebinin de yaygın olduğunu göstermektedir. Abdu’l-Aziz el-Farsî de sırf Hanefi mezhebi ilmihâli olan bir eser yazmıştır. Bütün bu kitapların Farsça olarak kaleme alınmış olması da o dönemde tahsil dilinin Farsça olduğunu göstermektedir. Mâverâünnehir bölgesinden Anadolu’ya göçenler genel olarak Hanefi ve Mâtürîdî idiler. Moğol istilası önünden kaçıp Anadolu’ya sığınan Orta Asya ve Mâverâünnehirliler Anadolu’da Hanefilerin nüfusunun artmasına ve Hanefi fıkhının yayılmasına sebep olmuştur. O yörelerden gelen insanlar, oralarda yazılmış ve kopya edilmiş pek çok kitapları da beraberlerinde getirmişlerdir. Bugün Konya kütüphanelerinde bu kitaplardan örnekler bulunmaktadır. Bu el yazması eserlerden, Gazneliler ve Karahanlılar ülkesinde Hanefi mezhebinin çok yaygın olduğunu öğreniyoruz. İşte bu bölgelerden Anadolu’ya yönelen göçler, Anadolu’da Hanefi mezhebi kültürünün yayılmasını ve hatta zamanla Şafii mezhebinin önüne geçmesini sağlamıştır.

      II. Gıyâseddin Keyhüsrev’in emirlerinden olan Emîri Bedreddin Muslih, Sırçalı Medrese diye anılan medreseyi Hanefi mezhebinden olan fakihlerin hizmetine tahsis etmiştir. Bu durum Hanefi mezhebinin Konya’da yaygın olduğunu göstermektedir. Konya’da tanınmış medreselerden olan Altunaba (İplikçi) Medresesi’nde de Hanefi mezhebi üzerine tedrisat yapılıyordu. Durum böyle olunca Konya’da bazı medreselerde Hanefi mezhebi hukuk sistemi üzere tahsil yapılıyordu. Birçok fakih Hanefi ve Şafii fıkhını karşılaştırmalı olarak okutuyorlardı.

7. Malikiler

      Malikiler çoğunlukla itikatta selefidirler. Selçuklular zamanında Konya’da Malikilerin de belli karargâhları vardı. Bunlar genellikle Kuzey Afrika’dan Anadolu’ya gelmişlerdi. Antalya ve Alanya liman şehirleri fethedildikten sonra Anadolu ile Kuzey Afrika arasında yoğun bir ticaret başlamıştır. İşte bu ticari münasebetler sonunda bu bölgeden Mağrip kökenli insanlar Anadolu’ya göçmeye başlamışlardı. Konya’da Mağripliler Mahallesi teşekkül etmiştir. Bunlar tamamen Maliki mezhebindelerdi. Bu Malikilere mahsus cami (Mescidü’l Mağâribe) bugün ayakta duruyor ve Zafer Parkı’nın güneyinde apartmanlar arasında sıkışıp kalan ve görünmeyen mescit, Mağripliler Mescidi’dir. Tam bu bölgede belki Gima’nın bulunduğu yerde “Ahmedek Hânikâhı” vardı. Bu hanikâhta Maliki mezhebi tedris ediliyordu. Bu hanikâhtan intikal eden birkaç parça kitap bugün Yusufağa Kütüphanesi’nde bulunuyor. Bu kitaplardan bir tanesi de Endülüslü Bilgin Abdu’l-Halik Muhammed’in Ahkâmü’l-Kübra adlı eserinin ciltleridir. СКАЧАТЬ



<p>102</p>

Selçukluların Uç Emiri Denizlili Mehmed el-Mevrazemî, Ahi Evren Hace Nasîrüddin’in üç eserini okuduğuna dair bir kayıt bulunmaktadır. Bk. Halet Ef İlavesi (Süleymaniye) Ktp. No. 92, la.

<p>103</p>

Karatay ailesinden olduğu anlaşılan el-Hac Mahmud b. Emir Hasan el Karatayî adlı bir zat Zevzenî’nin Kitabü’l-nıesadır adlı Farsça eserini kopya ettiği görülmektedir. Bk. Yusufağa Kütüphanesi no. 4707. Mavrozomes ailesinden Emir Arslan (Komnen Mavrozomes) adlı bir zatın da 697 (1297) tarihli mezar taşı Sille’de Eflatun Manastırı civarında bulunmaktadır. Bk. Konya Tarihi, s. 1086.

<p>104</p>

Bk. Yusufağa Kütüphanesi no.4679, yp. la.

<p>105</p>

Bk. Yusufağa Ktp. No. 4812, la.

<p>106</p>

Menakibü’l-arifin, II, 188-190.

<p>107</p>

Bk. Mevlana Müzesi Ktp. No. 1633, yp, 111b.

<p>108</p>

Bu eserin bir nüshası Ayasofya (Süleymaniye) Ktp. No. 2052’dedir.

<p>109</p>

Bu eserin çok değerli bir nüsnası Bursa Eski Eserler (Haracçıoğlu kısmı), Nr. 825’dedir. İdris-i Bitlisi bu eseri Türkçeye tercüme etmiştir. Bk. Keşfu’z-zunûn, 11,1846.