Odise. Гомер
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Odise - Гомер страница 10

Название: Odise

Автор: Гомер

Издательство: Elips Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 978-625-6865-64-8

isbn:

СКАЧАТЬ nadiren babaları kadar iyi adam olurlar, genellikle daha kötüdürler, daha iyi değil. Yine de bundan böyle aptal ve korkak, babanın aklından da tamamen yoksun olmayacağına göre, bu teşebbüsüne umutla bakıyorum. Ama bak, bu taliplerin hiçbiriyle beraber iş yapma, zira ne sağduyuları ne de erdemleri var ve yakında her birinin üzerine çökecek olan ölüm ve felaketi düşünmezler, aynı gün yok olacaklar hepsi. Yolculuğuna gelince; daha fazla gecikmeyecek. Baban o kadar eski bir arkadaşım ki o yüzden sana bir gemi bulup kendim de geleceğim seninle. Ama şimdi eve dön ve taliplere görün, yolculuğun için erzakları hazır etmeye başla, her şeyi iyice istif et, şarapları küplere ve hayatın kaynağı arpa ununu tulumlara; bu sırada ben de şehri dolaşıp hemen gönüllüleri toplarım. İthaka’da çok gemi var, hem eskisi hem de yenisi, senin için bakacağım onlara ve en iyisini seçeceğim, onu hazırlayıp gecikmeden indiririz denize.”

      İşte böyle konuştu Zeus’un kızı Athena ve Telemakhos da tanrıçanın ona söylediklerini yapmak için zaman kaybetmedi. Yüreği kaygı içinde eve gitti ve talipleri dış avluda keçilerin derisini yüzerken ve domuzları ütülerken buldu. Antinoos geldi yanına hemen ve elini aldı eline, şöyle söyledi: “Telemakhos, kavgacı dostum, söz ve hareketlerindeki şu kızgınlığı bırak artık, her zamanki gibi bizimle ye, iç. Akhalar her şeyi bulur sana, bir gemi ve yanında seçkin bir tayfa; böylece Pilos’a yelken açabilirsin hemen ve soylu babandan haber alabilirsin.”

      “Antinoos!” diye karşılık verdi Telemakhos. “Sizin gibi adamlar yanında ne huzur içinde yiyebilirim ne de herhangi bir keyif alabilirim. Küçük bir çocukken pek güzel malımı tükettiğiniz yetmedi mi? Şimdi büyüdüm ve neyin ne olduğunu biliyorum artık, hem daha güçlüyüm, burada insanlar arasında veya Pilos’a giderek elimden gelen kötülüğü yapacağım size. Gideceğim ve gidişim boşuna değil; ancak taliplerin yüzünden ne gemim ne de tayfam var, kaptan olarak değil yolcu olarak gideceğim.”

      Konuştuğu sırada elini Antinoos’un elinden kurtardı. Bu arada, diğerleri binaların arasında akşam yemeğini hazırlamaya devam ediyorlardı, bir yandan da onu alaya alıyorlardı.

      “Telemakhos bizi öldürmeyi istiyor.” dedi bir delikanlı. “Sanırım Pilos’tan ona yardım edecek dostlar getirmeyi düşünüyor, belki de Sparta’ya sefere çıkmak arzusu ile içi içine sığmıyor. Yoksa Ephyre’ye de mi gidecek, şarabımıza koyup bizi öldürecek zehir almak için?”

      Başka biri şöyle söyledi: “Belki de Telemakhos gemiyle giderse babası gibi olur ve dostlarından uzakta kaybolup gider. Bu durumda, yapacak çok iş var, zira varını yoğunu aramızda bölüşürüz. Eve gelince; anasına ve evleneceği adama veririz onu da.”

      İşte böyle konuştular. Ancak Telemakhos yüksek tavanlı ve geniş ambara indi, burada babasının altın ve tunç hazineleri yerde öbek öbek duruyordu ve meşe sandıklarda ketenler ile yedek elbiseler saklanıyordu. Kokulu zeytinyağları depolanmıştı burada, yıllanmış, katıksız ve bir tanrıya yaraşır şaraplarla dolu küpler dayalıydı duvarlara dizi dizi, Odysseus sonunda eve gelirse diye. Oda sağlam kapılarla kapanıyordu, ortasından açılan. Üstelik Peisenoroğlu Ops’un kızı, sadık yaşlı kâhya Eurykleia gece gündüz her şeyinden sorumluydu. Telemakhos onu ambara çağırdı ve şöyle dedi:

      “Dadı, buradaki en iyi şaraplardan doldur bana, babamın -zavallı adam eğer ölümden kaçıp sonunda evini tekrar bulabilirse diye- içmesi için sakladığından. On iki küp olsun ve hepsinin de kapakları; bir de arpa unu doldur iyi dikilmiş tulumlara, yirmi ölçü kadar olsun hepsi. Bütün bunları hemen hazırla ve hiç kimseye bir şey söyleme. Anam uyumak için üst kata çıkar çıkmaz alacağım hepsini bu akşam. Sparta ve Pilos’a gidiyorum, sevgili babamın dönüşü hakkında bir şeyler duyabilir miyim diye.”

      Eurykleia bunu duyunca ağlamaya başladı ve onunla şefkatli sözlerle konuşmaya başladı, şöyle diyerek: “Sevgili oğlum, böyle bir fikri kim koydu kafana? Nerelere gitmek istersin, sensin bu evin umudu? Zavallı baban öldü gitti bir yaban elde, kimse bilmez nerede ve sen arkanı döner dönmez buradaki kötü insanlar seni yok etmek için entrikalar çevirecekler ve mallarını aralarında paylaşacaklar. Burada kendi insanlarının arasında kal, uzaklaşma ve uçsuz bucaksız okyanusta çile çekme.”

      “Korkma dadı.” diye karşılık verdi Telemakhos. “Benim planım Tanrı’nın izni dışında değil. Ama söz ver anama bir şey demeyeceksin bütün bunlar hakkında, on veya on iki gün geçene kadar, o benim gittiğimi duyup sana sormadıkça; zira güzelliğini bozmasını istemiyorum ağlaya ağlaya.”

      Yaşlı kadın söylemeyeceğine dair en kutsal yemini etti ve andını bitirir bitirmez, şarabı küplere ve arpa ununu tulumlara doldurmaya başladı, bu sırada Telamakhos taliplerin yanına geri gitti.

      Bu arada Athena başka bir iş ile meşguldü. Mentor gibi görünerek, şehrin etrafında dolaşıp tayfalardan her birine güneş batınca gemiye gitmelerini söyledi. Phroniusoğlu Noemon’a da gitti ve ona bir gemi vermesini söyledi, o da hemen vermeye hazırdı. Güneş batınca ve karanlık yeryüzüne çökünce gemiyi denize indirdi, gereken bütün araçlarla donattı ve limanın en sonuna götürdü. Ardından tayfa geldi ve tanrıça her birine konuşarak güç verdi.

      Sonra da Odysseus’un evine gitti ve taliplere derin bir uyku verdi. İçkilerinin onları sersemletmelerini sağladı ve kupalarını ellerinden düşürttü. Böylece şarapla oyalanacakları yere, şehre uyumaya gittiler, gözleri ağırlaşmış ve sersem bir hâlde. Ardından tanrıça, Mentor’un kılığına ve sesine büründü ve Telemakhos’a dışarı gelmesini söyledi.

      “Telemakhos!” dedi. “Adamlar gemide ve küreklere sarılmış hâlde, emir vermeni bekliyor, haydi çabuk ol da gidelim.”

      Böylece yolu gösterdi, Telemakhos da onu takip etti. Gemiye vardıklarında tayfanın deniz tarafında beklediğini gördüler ve Telemakhos şöyle dedi: “Haydi adamlarım, erzağı gemiye taşımaya yardım edin, hepsi bir arada kemer altında duruyor ve anam hiçbir şey bilmiyor, hizmetçiler de bir tanesi dışında.”

      Bu sözlerle yol gösterdi ve diğerleri de onu takip etti. Söylediği şeyleri getirdiklerinde Telemakhos gemiye bindi, Athena onun önünden gidip geminin arkasında yerini aldı, Telemakhos da yanına oturdu. Sonra adamlar halatları gevşetti ve sıralarında oturdular. Athena onlara batıdan güzel bir yel gönderdi, derin mavi dalgalarda uğuldayan. Bunun üzerine Telemakhos halatları yakalamalarını ve yelken açmalarını söyledi ve onlar da dediklerini yaptı. Direği tahta çarmıktaki oyuk yuvasına diktiler, kaldırdılar ve kayışlarla bağladılar. Sonra bükülmüş öküz derisinden halatlarla yukarıya çektiler ak yelkenleri. Yelkenler rüzgârla şişince gemi derin mavi suda ilerledi. Köpükler pruvaya vurdu, gemi hızla ilerledikçe. Sonra tekne boyunca halatları bağladılar, karma kaplarını ağzına kadar doldurdular ve hep var olan ölümsüz tanrılara içecek sundular, ama en çok da Zeus’un gri gözlü kızına.

      Ardından gemi hızlandı yolunda gece boyunca, karanlıktan şafak vaktine kadar.

      KİTAP III

      Telemakhos, Pilos’ta Nestor tarafından sıcak karşılanır ve Poseidon için yapılan kutlamalara katılır. Nestor, kendisinin ve diğer yiğitlerin Truva’dan dönüşüne dair hikâyeler anlatır; ancak Odysseus’un başına gelenleri bilmemektedir. Ertesi gün Telemakhos’un başarısı için kurbanlar adanır. Nestor kendi oğlu Peisistratos’u Telemakhos ile beraber gönderir, Sparta’ya yolculuğuna СКАЧАТЬ