Sherlock Holmes’un Dönüşü Bütün Maceraları 5. Артур Конан Дойл
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Sherlock Holmes’un Dönüşü Bütün Maceraları 5 - Артур Конан Дойл страница 9

Название: Sherlock Holmes’un Dönüşü Bütün Maceraları 5

Автор: Артур Конан Дойл

Издательство: Elips Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 978-625-6485-22-8

isbn:

СКАЧАТЬ ölümünü hatırlıyorsundur. Hayır mı? Ah, eminim o olayın arkasında Moran vardı ama kanıtlanamadı. Albay bu cinayeti, o kadar zekice perdelemişti ki Moriarty çetesi dağıtıldıktan sonra bile onu suçlayacak bir şey bulamadık. Senin dairene geldiğim zaman havalı tüfeklerden korktuğum için panjurları kapattığımı hatırlıyor musun? Şüphesiz benim hayal gördüğümü sanmışsındır. Oysa ne yaptığımı çok iyi biliyordum; çünkü bu müthiş tüfekten haberdardım ve arkasında dünyanın en iyi avcılarından birinin olacağını da çok iyi biliyordum. Biz İsviçre’deyken o da Moriarty ile birlikte geldi. Reichenbach yamacındaki o korkunç beş dakikayı bana yaşatan şüphesiz oydu.

      Geçici olarak Fransa’da kaldığım sırada gazeteleri büyük bir ihtimamla okuduğuma ve bu adamı yakalamak için her türlü fırsatı kolladığıma inanabilirsin. O Londra’da serbest gezdiği sürece hayatımın bir anlamı yoktu. Gece gündüz onun gölgesini üzerimde hissediyordum ve er ya da geç onu yakalayacağımdan emindim. Ne yapabilirdim? Onu görür görmez vuramazdım; yoksa kendimi sanık sandalyesinde bulurdum. Sulh yargıcına başvurmanın da hiç faydası olmayacaktı. Deli saçması bir şüphe üzerine harekete geçemezlerdi. Bu nedenle hiçbir şey yapamıyordum ama suçlularla ilgili haberleri takip ediyordum ve eninde sonunda yakalanacağını biliyordum. Bunun peşi sıra Ronald Adair’in ölümü meydana çıktı. Sonunda bir şans yakalamıştım. Bu olayın arkasında Albay Moran’ın olduğundan emindim. O gençle kâğıt oynamıştı, sonra kulüpten eve kadar onu takip etmişti ve açık olan pencereden ateş ederek öldürmüştü. Bundan hiç şüphem yoktu. O mermiler tek başına onun beynini ilmik ilmik dağıtmaya yeterdi. Hemen atlayıp Londra’ya geldim. Gözcüleri tarafından fark edildim; varlığımı albaya söyleyeceklerini çok iyi biliyordum. İşlediği suç ile benim ani dönüşümü bağdaştırması an meselesiydi ve bunun üzerine çok endişelenecekti. Beni hemen ortadan kaldırmak için mutlaka bir girişimde bulunacaktı ve bunu yapmak için ölümcül silahını ortaya çıkaracaktı. Pencereden gözükecek şekilde muhteşem büstümü yerleştirdim ve ihtiyaç duyulacağına emin olduğum polislere de haber verdim. Ha, bu arada Watson, kapı girişindeki polisleri inanılmaz gözleminle fark ettiğini söylemeden geçemeyeceğim. Gözlemlemek için oldukça mantıklı bir yer tespit ettim; ama onun da saldırmak için aynı noktayı seçeceğini hiç akıl edemedim. Şimdi, sevgili Watson, sormak istediğin başka bir şey var mı?”

      “Evet…” dedim, “Albay Moran’ın, Ronald Adair’i öldürmesindeki amaca pek açıklık getirmedin.”

      “Ah sevgili dostum Watson, işte o noktada en mantıklı zihnin bile hataya düşebileceği tahminler dünyasına giriyoruz. Herkes var olan delillere dayanarak kendi hipotezini geliştirebilir ve seninki de en az benimki kadar doğru olabilir.”

      “Senin de bir tahminin var ama değil mi?”

      “Gerçekleri açıklamakta pek zorlanmayacağımı düşünüyorum. Albay Moran’ın ve genç Adair’in birlikte çok yüklü miktarda para kazandığı biliniyor. Şimdi, şüphesiz Moran hainlik etti, uzun zamandır bunun farkındaydım. Cinayetin işlendiği gün Adair’in, Moran’ın hile yaptığını öğrendiğini sanıyorum. Onu bir kenara çekip baş başa konuştuğuna inanıyorum ve kendi isteği ile kulübün üyeliğinden ayrılmazsa durumu herkese açıklayacağını söylediğini ve bir daha kâğıt oynamayacağına dair söz vermesi için baskı yaptığını tahmin ediyorum. Adair gibi bir gencin kendisinden yaşça büyük ve çevresi olan bir adamın adını kötüye çıkararak iğrenç bir skandala sebep olacağını sanmıyorum. Belki benim dediğim gibi davrandı. Hileli kazancıyla geçinen Moran’ın kulüplerden dışlanması onun yıkımı olurdu. Bunun üzerine, o sırada ortağının hileli oyunuyla kazandığı paranın ne kadarını geri vermesi gerektiğini hesaplamakla meşgul olan Adair’i öldürdü. Eğer evdeki bayanlar ona aniden baskın yapıp isim ve paraların ne olduğunu soracak olurlarsa diye de tedbir olarak kapıyı içeriden kilitlemişti. Bunlar yeterince inandırıcı mı?”

      “Böyle olduğundan hiç şüphem yok.”

      “Mahkemede ya doğruluğu ya da aksi ispat edilecek. Bu arada ne olursa olsun Albay Moran bizi bir daha rahatsız edemeyecek. Von Herder’nın ünlü havalı tüfeği ise artık Scotland Yard Müzesini süsleyecek. Ve Bay Sherlock Holmes, hayatını, Londra’nın karmaşık yaşantısının yeteri miktarda sunduğu o ilginç, ufak tefek problemlerini yeniden incelemeye adayabilecek!”

      Norwood’lu Müteahhit

      “Kriminal uzmanın bakış açısına göre…” diye başladı Sherlock Holmes, “Yası tutulan Profesör Moriarty’nin ölümünden beri, özellikle Londra, çekiciliğini kaybetti.”

      “Birçok saygıdeğer vatandaşın seninle hemfikir olacağını sanmıyorum.” diye cevap verdim.

      “Tamam tamam bencil davranmamalıyım!” dedi gülümseyerek, kahvaltı masasından sandalyesini geriye doğru çekerken. “Toplum kazançlı çıktı ama işsiz kalan bu zavallı uzman dışında hiç kimsenin kaybı olmadı. Oysa Moriarty ortalıktayken sabah gazeteleri, her zaman sonsuz sayıda ihtimalle dolu oluyordu. Çoğu zaman sadece küçücük bir iz olurdu Watson, ufacık bir işaret… Ama o bile tehlikeli dâhinin ortalıkta dolaştığını bana anlatmaya yeterdi; tıpkı bir ağın uçlarındaki en hafif titreşimlerin, ortasında sinsice dolaşan örümceği bize hatırlatması gibi. Küçük hırsızlıklar, keyfî saldırılar, sebepsizce patlak veren isyanlar… İşin aslını bilen adam için bunların birbirine bağlı bir bütün olduğunu anlamak zor değildi. Örgütlü suç dünyası konusunda eğitim alan bir öğrenci için Avrupa’daki hiçbir başkent Londra kadar büyük avantajlar sunamazdı o zamanlar. Oysa şimdi…”

      Sonucun bu hâle gelmesinin en büyük sebeplerinden birinin kendisi olduğu gerçeğini bilmezden gelerek alaycı bir ifadeyle omuzlarını silkti.

      Size bunları anlattığım sırada, Holmes’un geri dönüşünün üzerinden birkaç ay geçmişti ve ben, onun ricasıyla, muayenehanemi satmış, Baker Caddesi’ndeki dairemizi paylaşmak üzere geri gelmiştim. Verner adında genç bir doktor benim Kensington’daki muayenehanemi satın almıştı ve istemeye cesaret edemediğim yüksek bir fiyatı hiç tereddüt etmeden çok şaşırtıcı bir şekilde kabul etmişti. Bunun sebebi birkaç yıl sonra anlaşılmıştı; Verner, Holmes’un uzaktan akrabasıymış ve parayı aslında arkadaşım temin etmiş.

      Onun iddia ettiği gibi beraberliğimiz boyunca çok da az vaka görmemiştik; çünkü notlarıma göz attığımda bu dönemde “Eski Başkan Murillo’nun Kâğıtları” vakası ve neredeyse canımıza mal olan Hollandalı buharlı gemi “Friesland” meselesi gibi vakalarda çalıştığımızı görebiliyordum. Onun soğuk ve gururlu tabiatı, toplumun beğenisini kazanma konusunda daima gönülsüz davranmasına sebep oluyordu. Kendisinden, metotlarından ya da başarılarından söz etmememi isteyip sınırlar çizerek beni müşkül duruma düşürüyordu; ancak daha önce de dediğim gibi bu yasaklamayı yeni kaldırmıştı.

      Bay Sherlock Holmes garip iddiasından sonra sandalyesinde geriye doğru yaslandı. O, sabah gazetesini aheste aheste açarken zilin ısrarlı bir biçimde çalması, sonra da birinin kapıyı yumrukluyormuş gibi gürültülü bir sesin gelmesi dikkatimizi o yöne çekmişti. Kapı açılır açılmaz koridorda coşkulu bir koşuşturma, merdivenlerde de hızla yukarı çıkan birinin ayak sesleri duyuldu ve hemen arkasından vahşi bakışlı, solgun, üstü başı darmadağın, heyecandan titreyen, çıldırmış gibi bir adam odamıza daldı. İkimize de baktıktan sonra meraklı bakışlarımız karşısında nezaketsiz СКАЧАТЬ