Название: Sherlock Holmes’un Dönüşü Bütün Maceraları 5
Автор: Артур Конан Дойл
Издательство: Elips Kitap
isbn: 978-625-6485-22-8
isbn:
“Mümkün olabilir ama emin olabilmek için davayı yeterince aydınlatmamız gerekiyor.”
“Aydınlatamadık mı? Eğer aydınlanmadı diyorsan sana söyleyecek sözüm yok. Olayda genç bir adam var ve birdenbire, eğer yaşlı bir insan ölürse onun büyük servetine konacağını öğreniyor. Bunun üzerine ne yapıyor? Hiç kimseye bu konudan bahsetmiyor. Ama bir bahane uydurarak o gece müşterisini görmeye gidiyor. Evin içinde bulunan diğer kişinin yatmasını bekliyor ve sonra da adamcağızı odasında yalnız yakalayarak öldürüyor, kereste yığınında cesedi yakıyor ve o bölgede bulunan herhangi bir otele gidiyor. Odadaki ve bastondaki kan lekeleri oldukça silik. İşlediği cinayetin kansız olduğunu ve cesedi, kullandığı yöntem sayesinde hiçbir iz bırakmadan ortadan kaldırabileceğini düşünmüş olması mümkün. Bütün bunlar açık değil mi?”
“Bana öyle geliyor ki sevgili Lestrade, her şey biraz fazla açık oldu.” dedi Holmes, “Bu muhteşem özelliklerine hiç hayal gücü katmıyorsun. Eğer kendini bu genç adamın yerine bir an için koysaydın cinayeti işlemek için vasiyetin hazırlandığı geceden sonraki geceyi mi seçerdin? İki olay arasında çok güçlü bağlar bulunması tehlikeli olmaz mıydı sence de? Ayrıca seni içeri alan hizmetçinin gördüğünü bile bile cinayet için o geceyi mi seçerdin? Ve son olarak, cesedi saklamak için büyük çabalar harcarken suçlunun sen olduğunu belli edecek olan bastonunu bilerek orada bırakır mıydın? İtiraf et, Lestrade, olayların bu şekilde gelişmesi imkânsız!”
“Bastona gelirsek Bay Holmes, sen de en az benim kadar biliyorsun ki serinkanlı bir adamın kaçınacağı durumlarda, bir suçlu, telaşa kapılıp her şeyi yapabilir. Herhâlde tekrar odaya dönmekten korkmuştur. Bana, delillere uyacak başka bir teori söyleyebilir misin?”
“Sana en az yarım düzine sayabilirim.” dedi Holmes, “Örneğin sana olma ihtimali yüksek bir tanesini söyleyeceğim. Bunu sana hediye ediyorum. Yaşlı adam değeri yüksek olan birtakım evraklar gösteriyor. Oradan geçen bir serseri yarıya kadar açılmış perdelerin arasından bunları görüyor. Avukat oradan ayrılıyor ve serseri içeri giriyor! Orada gözüne çarpan bir bastonu alıyor, Oldacre’yı öldürüyor ve sonra da cesedi yaktıktan sonra oradan kaçıyor.”
“Serseri niye cesedi yaksın ki?”
“Aynı şekilde McFarlane niye yaksın?”
“Delilleri saklamak için.”
“Belki serseri de bir cinayetin işlendiğini örtbas etmek istemiştir.”
“Serseri niye hiçbir şey çalmadı?”
“Çünkü bulduğu tek şey, önemini anlayamadığı bazı belgeler.”
Lestrade başını olumsuz anlama gelecek şekilde salladı; ama o anki ifadesi, önceki kadar emin olmadığını ele veriyordu.
“Eh, Bay Sherlock Holmes, sen serserini arayabilirsin ve onu bulana kadar biz adamımızı bırakmayacağız. Neyin doğru olduğunu ileride göreceğiz. Şu noktaya dikkat edin, Bay Holmes; bildiğim kadarıyla evrakların hiçbiri alınmamış ve tutuklumuz, onları çalmak için sebebi olmayan tek adamdır; çünkü ne de olsa hukuken bütün o malın mülkün tek vârisidir ve eninde sonunda onlara sahip olacak.”
Arkadaşım bu sözler karşısında şaşırmışa benziyordu.
“Elimizdeki delillerin senin teorinin lehinde olduğunu inkâr etmiyorum.” dedi, “Ben sadece başka teorilerin de bulunduğunu anlatmaya çalışıyorum. Dediğin gibi ileride her şey ortaya dökülecektir. İyi sabahlar! Günün ilerleyen saatlerinde mutlaka Norwood’a uğrayıp nasıl bir ilerleme kaydettiğinizi görmeye geleceğim.”
Müfettiş yanımızdan ayrıldığında arkadaşım ayağa kalkıp tetikte bir adam havasıyla, kendisini bekleyen hoş bir görevi varmış gibi günün hazırlıklarına başladı.
“İlk yapacağım şey Watson…” dedi paltosunu giyerken, “Daha önce de dediğim gibi Blackheath’e gitmek olacak.”
“Neden Norwood’a gitmiyorsun?”
“Çünkü bu vakada ilginç olaylar birbirini takip ediyor. Polis, suç içerdiği için dikkatini bu ikinci olaya vermiş durumda; ama bana kalırsa bu vakaya yaklaşmanın en iyi yolu önce ilk olayı aydınlığa kavuşturmak; yani alelacele hazırlanan garip vasiyetname ve beklenmeyen mirasçı… Bu durum ardından gelişen olaylara ışık tutacaktır. Bu arada sevgili dostum, bana yardımının dokunacağını sanmıyorum. Tehlikeli bir durum söz konusu değil; yoksa hayatta sensiz gitmezdim. Bu gece seni tekrar gördüğümde, benden yardım isteyen bu talihsiz genç için bir şeyler yaptığımın müjdesiyle geleceğime eminim.”
Arkadaşım döndüğünde çok geç olmuştu ve onun yorgun, hevesli yüzüne baktığımda yüksek ümitlerle başladığı yolculuğunun istediği gibi gitmediğini anladım. Karmakarışık olmuş duygularını rahatlatmak amacıyla bir saat kadar kemanını çaldı. En sonunda enstrümanı bir kenara bırakarak şanssız geçen gününün ayrıntılarını bana anlatmaya başladı:
“Her şey yanlış gidiyor Watson, olabildiğince yanlış… Lestrade’in karşısında her ne kadar cesur kalmaya çalışsam da ilk defa onun doğru ve bizim de yanlış izin peşinde olduğumuzu gördüm. İçgüdülerim beni bir yöne çekiyor ama gerçekler aslında diğer yönde ve korkarım İngiliz mahkemeleri, Lestrade’in delilleri karşısında benim teorilerime inanacak kadar keskin bir zekâya sahip değil henüz.”
“Blackheath’e gittin mi?”
“Evet Watson, gittim ve merhum Oldacre’nın aslında alçağın teki olduğunu hemen öğrendim. Annesi evdeydi; ufak tefek, tombul, mavi gözlü olan bu bayan, korku ve öfke içindeydi. Tabii, oğlunun suçlu olduğunu asla kabul etmedi. Ancak Oldacre’nın kaderi hakkında ne şaşkınlığını ne de pişmanlığını belirtti. Aksine ondan o kadar nefretle bahsetti ki polis için davayı güçlendirdiğinin farkında bile değildi; çünkü oğlu bu konuşmalarını önceden duymuş olsa Oldacre’ya karşı büyük bir nefret besleyeceği açıktı. ‘O, insan olmaktan çok, uğursuz ve kurnaz bir maymun gibiydi.’ dedi, ‘Zaten gençliğinden beri böyle biriydi.’
‘Onu bir zamanlar tanıyor muydunuz?’ diye sordum.
‘Evet, hem de çok iyi tanıyordum, o taliplerimden biriydi. Tanrı’ya şükür ondan uzaklaşarak belki daha fakir ama daha iyi biriyle evlendim. Onunla nişanlıyken Bay Holmes, onun bir kuşluğa bir kediyi nasıl bıraktığının şok edici hikâyesini duyduğumda zalimliği karşısında o kadar korkmuştum ki onunla bir daha görüşmeme kararı aldım.’ Bir çekmeceyi karıştırdıktan sonra yüzü kesilip çıkarılmış, her tarafı deşilip biçilmiş bir fotoğraf çıkarıp bana gösterdi. ‘Bu benim fotoğrafım.’ dedi. ‘Bu fotoğrafı, beddualarıyla birlikte düğün günümde göndermişti.’
‘Ah!’ dedim, ‘Bütün malını oğlunuza bırakarak sizi affettiğini gösteriyor.’
‘Ne ben ne de oğlum, onun ölüsünden ya da dirisinden bir şey istemiyoruz!’ diye bağırdı kendi ruh hâline yakışır bir biçimde, ‘Cennette bir Tanrı var, Bay Holmes ve o günahkâr adama cezasını veren o Tanrı, aynı şekilde zamanı gelince oğlumun СКАЧАТЬ