Sherlock Holmes’un Dönüşü Bütün Maceraları 5. Артур Конан Дойл
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Sherlock Holmes’un Dönüşü Bütün Maceraları 5 - Артур Конан Дойл страница 13

Название: Sherlock Holmes’un Dönüşü Bütün Maceraları 5

Автор: Артур Конан Дойл

Издательство: Elips Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 978-625-6485-22-8

isbn:

СКАЧАТЬ açılıyor. Yoldan baktığında içerisi gözüküyor, anlarsın ya… Bugünkü tek avuntum da bu bilgi oldu zaten. Lestrade orada değildi, onun yerine baş memuru şeref vermişti binaya. Tam da büyük bir hazine bulmuşlardı. Bütün sabahı yanmış odun yığınların arasında bulunan külleri eşeleyerek geçirmişler ve kömürleşmiş organik artıkların yanı sıra, birkaç tane erimiş metal disk bulmuşlar. Onları dikkatle incelediğimde pantolon düğmesi oldukları kanaatine vardım. Bir tanesinin üzerinde ‘Hyams’ adının yazılı olduğunu fark ettim, o da Oldacre’nın terzisinin ismiymiş. Sonra bir işaret ya da iz bulmak amacıyla bahçenin içinde gezindim; ama yaşadığımız bu kuraklık her şeyi demir gibi kaskatı yapmıştı. Çitlerle çevrili çalılıkların arasında bir cesedin ya da çuvalın odun yığınına doğru sürüklendiğini gösteren izlerin dışında pek bir şey bulamadım. Bu da durumun, resmî görevlilerin teorisiyle uyum içinde olduğunu gösteriyordu. Sırtımda ağustos güneşiyle bahçede emekleyerek dolaştım; ama bir saatin sonunda, öncesinden daha bilgili bir adam olarak kalkmadım ayağa.

      Bu fiyaskodan sonra yatak odasına giderek orayı da inceledim. Çok hafif kan izleri vardı lekeler hâlinde ve rengi solmuştu; ama şüphesiz tazeydi. Bastonu kaldırmışlardı ama onda da belirsiz izler vardı. Bu bastonun müşterimize ait olduğunu biliyoruz. Zaten bunu itiraf etti. Halıda iki adamın ayak izleri vardı; ama üçüncü bir kişinin yoktu. Bu da karşı tarafın bizi yine faka bastırdığını gösteriyor. Onlar sürekli puan kazanıyor ve biz de olduğumuz yerde sayıyoruz.

      Bir ara ufak bir umut ışığı yakalamıştım ama bu da pek bir işe yaramadı. Kasada bulunanları inceledim, çoğu çıkarılmış ve masaya yayılmıştı. Evraklar, bir iki tanesi polis tarafından açılmış, kapalı zarflar hâlindeydi. Anladığım kadarıyla çok değerli görünmüyorlardı, hatta banka defterinden Bay Oldacre’nın sandığımız kadar hâli vakti yerinde biri olmadığını görebiliyorduk. Ancak bence bütün evraklar orada değildi. Başka tapuların olduğuna dair işaretler vardı, herhâlde onlar daha değerliydiler; ama onları bulamadım. Bu da tabii eğer kanıtlayabilirsek Lestrade’in teorisini çürütecekti; çünkü bir insan neden miras yoluyla devralacağı malı çalsın ki?

      En sonunda her şeyi araştırıp bir ipucu bulamadıktan sonra hizmetçiyle -adı Bayan Lexington- konuşarak şansımı denemek istedim. Bayan Lexington adlı bu ufak tefek, sessiz kadının karanlık ve şüpheci gözleri vardı. Eminim istese bana bir şeyler anlatabilirdi; ancak ağzından tek kelime alamadım. Evet, Bay McFarlane’i içeri aldığını söylüyor. ‘Elim kırılsaydı da o kapıyı açmasaydım.’ diyor. O gece on buçukta yatağa gitmiş. Odası evin en uzak köşesinde olduğu için olanları duymamış. Bay McFarlane, şapkasını ve yanılmıyorsa bastonunu da holde bırakmış. Sonra yangın alarmı verilene kadar nelerin olduğunu bilmiyor. Zavallı, sevgili patronu kesinlikle cinayete kurban gitmişti. Düşmanları var mıydı? Eh, her adamın mutlaka düşmanı vardır ama Bay Oldacre o kadar içine kapanık biriymiş ki insanlarla sadece iş nedeniyle görüşüyormuş. Düğmeleri görmüş ve dün gece giydiği kıyafetlere ait olduklarından kesinlikle emin. Kereste yığını çok kuruydu çünkü bir aydır yağmur yağmamıştı. Kav gibi yanmıştı ve kendisi olay yerine gelene kadar alevler dışında bir şey görememiş. O ve itfaiyeciler yangından gelen yanık beden kokusunu alabiliyorlarmış. Hizmetçinin ne evraklar ne de Bay Oldacre’nın özel meselelerinden haberi varmış.

      Evet, sevgili Watson, bu da benim başarısızlığımın raporudur ama…” dedi yumruklarını büyük bir inançla sıkarak, “Bu işte bir yanlışlık olduğuna eminim. Bunu iliklerime kadar hissediyorum. Ortaya çıkmamış bir şey var ve kâhya bunu biliyor. Gözlerinde, sadece suçluluk hissiyle birlikte görülen karanlık bir inkâr vardı. Neyse, daha fazla konuşmanın anlamı yok Watson. Eğer kader karşımıza talihli bir gelişme çıkarmazsa korkarım Norwood vakası, başarı hikâyelerimiz arasındaki yerini alamayacak.”

      “Adamın dış görünüşünün jüriyi etkileyeceğinden eminim.” dedim.

      “Bu tehlikeli bir iddia, sevgili Watson. 1887’de son anda yakaladığımız o korkunç katili, Bert Stevens’ı hatırlıyor musun? Bu kadar yumuşak huylu, her pazar kiliseye giden genç bir adamdan bunu bekler miydin?”

      “Haklısın.”

      “Alternatif bir teori üretmeyi başaramazsak bu adamı kaybederiz. Aleyhine sunulacak dosyada en ufak bir hata bulmak imkânsız görünüyor, ayrıca yapılan her soruşturma bu iddiaları destekler nitelikte. Bu arada yine de o evraklar hakkında ilgi çekici bir şey var ki araştırmamızın başlangıç noktası olarak görülebilir. Banka cüzdanını incelerken düşük miktarda bulunan bakiyesinin sebebinin, geçen sene Bay Cornelius adlı bir beye yüksek miktarda çekler yazması olduğunu fark ettim. Bu Bay Cornelius’un, emekli bir müteahhitle neden bu kadar büyük bir para alışverişinde bulunduğunu öğrenmek istediğimi itiraf etmeliyim. Bu olayda onun da parmağı olabilir mi? Belki Cornelius bir simsardı. Ama bu büyük ödemeleri kanıtlayacak bir makbuza rastlamadık. Elimde başka bulgular yok ama araştırmalarımı, bankaya gidip bu çekleri bozduran beyefendi hakkında bilgiler edinerek devam ettirmeliyim. Ancak korkarım ki sevgili arkadaşım, davamız utanç verici bir şekilde son bulacak ve Lestrade bu adamı asarak Scotland Yard’a bir zafer daha kazandıracak.”

      Sherlock Holmes’un o gece ne kadar uyuduğunu bilemiyorum ama sabah kahvaltısına indiğimde onun çok solgun ve bezgin olduğunu gördüm. Etrafındaki koyu halkalara rağmen gözleri, her zamankinden daha parlaktı. Koltuğunun çevresindeki halı, sigara izmaritleri ve sabah gazeteleriyle doluydu. Masanın üzerinde açılmış bir telgraf duruyordu.

      “Buna ne diyorsun, Watson?” dedi bana doğru uzatarak.

      Norwood’dan geliyordu ve şöyle yazıyordu:

      Önemli taze delillere ulaştık. McFarlane’in suçlu olduğu kesinleşti. Bu davayı bırakmanı tavsiye ediyorum.

      Lestrade

      “Bu çok ciddi.” dedim.

      “Lestrade’nin zafer çığlıklarından biri.” dedi Holmes acı acı gülümseyerek, “Ama bence vakayı bırakmak için yine de erken. Sonuçta taze deliller iki ucu keskin bir bıçak gibidir ve Lestrade’in tahmin ettiğinden farklı bir yere saplanabilir. Kahvaltını yap Watson, sonra da birlikte çıkıp neler yapabileceğimize bir bakalım. Bugün senin arkadaşlığına ve manevi desteğine ihtiyacımın olacağını düşünüyorum.”

      Arkadaşım kahvaltı yapmamıştı; çok meşgul olduğu zamanlarda kendisine yemek yeme izni vermemesi ilginç özelliklerinden biriydi. Hatta demir gibi güçlü olmasına rağmen yetersiz beslenmekten bir kere bayıldığını hatırlıyorum. “Şu anda yemek ve sindirim için enerji harcayacak durumda değilim.” derdi benim tıbbi uyarılarıma karşılık olarak. Bu nedenle o, sabah kahvaltısına dokunmadan benimle Norwood’a gitmek için hazırlandığında hiç şaşırmamıştım. Trajedi haberlerine ilgi duyan bir grup hâlâ Deep Dene Malikânesi’nin önünde geziniyordu. Benim tam hayal ettiğim gibi bir villaydı. Lestrade bizi kapıda karşıladığında yüzünde muzaffer bir ifade vardı.

      “Eh, Bay Holmes, bizim hatalı olduğumuzu kanıtlayabildin mi? Serseriyi bulabildin mi?” diye bağırdı.

      “Hiçbir sonuca varamadım.” diye cevap verdi arkadaşım.

      “Ama biz dün bu davayı sonuca bağladık ve gerçekliğini de kanıtladık. Bu sefer senin biraz önünde gittiğimizi kabul etmen lazım Holmes.”

      “Olağanüstü СКАЧАТЬ