Название: Sherlock Holmes’un Dönüşü Bütün Maceraları 5
Автор: Артур Конан Дойл
Издательство: Elips Kitap
isbn: 978-625-6485-22-8
isbn:
Albay Moran hiddetlenerek öne doğru atılmaya çalıştı ama polis memurları onu geri çektiler. Yüzündeki ifade çok korkunçtu.
“Beni biraz şaşırttığınızı itiraf etmeliyim.” dedi Holmes, “Sizin buradaki boş ev ve onun kullanışlı ön penceresinden faydalanacağınızı ummazdım. Bütün faaliyetlerinizi caddeden yürüteceğinizi düşünmüştüm. Orada Lestrade ve onun neşeli adamları sizi bekliyor olacaktı. Bu ufak ayrıntı dışında her şey yolunda gitti.”
Albay Moran resmî görevliye döndü.
“Beni tutuklamak için bir sebebiniz olabilir ya da olmayabilir.” dedi, “Ama en azından bu adamın alaylarına boyun eğmek zorunda olmadığımı biliyorum. Eğer adaletin elindeysem o zaman her şey yasal olmalı.”
“Ah, oldukça mantıklı!” dedi Lestrade, “Buradan gitmeden önce başka bir şey söylemek ister misin Holmes?”
Holmes yerdeki havalı tüfeği kaldırmış mekanizmasını inceliyordu.
“Takdire şayan ve eşsiz bir silah!” dedi, “Sessiz çalışıyor ve müthiş bir güce sahiptir. Profesör Moriarty’nin emirlerini yerine getirmek amacıyla bunu tasarlayan kör mühendisi, Alman Von Herder’yı tanıyorum. Yıllardır bu silahın varlığından haberdardım ama ona dokunma fırsatım daha önce hiç olmamıştı. Onu sana emanet ediyorum Lestrade ve bunlar da silahın mermileri.”
“Onlara iyi bakacağımıza emin olabilirsin Holmes.” dedi Lestrade bütün grup kapıya doğru ilerlerken, “Başka söylemek istediğin bir şey var mı?”
“Onu hangi suçlamayla yargılayacağınızı merak ediyorum.”
“Suçlama mı efendim? Tabii ki Bay Sherlock Holmes’u öldürmeye teşebbüsten.”
“Öyle olmasın, Lestrade. Bu meselede boy göstermeye hiç niyetim yok. Sonuca vardırdığın bu harikulade tutuklamanın saygınlığı sadece sana aittir. Evet Lestrade, seni tebrik ediyorum! Her zaman gösterdiğin cesaret ve kurnazlığınla onu yakalamayı başardın.”
“Yakaladım mı? Kimi yakaladım, Bay Holmes?”
“Bütün polis kuvvetlerinin harıl harıl aradığı adamı. Sayın Ronald Adair’i, geçen ayın otuzunda Park Yolu 427 numaradaki evin ikinci katının ön penceresinden havalı tüfekle vuran Albay Sebastian Moran. Asıl suçlama bu Lestrade. Pekâlâ Watson, kırık pencereden giren soğuk havaya dayanabilirsen seni yarım saatliğine çalışma odamda birer puro içip bu meseleyi konuşmaya davet ediyorum.”
Mycroft Holmes’un ilgisi ve Bayan Hudson’ın bakımı sayesinde eski dairemizde pek bir değişiklik olmamıştı. Evet, içeri girdiğimde odanın alışılmadık derecede derli toplu olduğu gözümden kaçmadı ama eski hatıralar hâlâ yerli yerindeydi. Kimyasal deneylerini yaptığı köşe ile üzerinde asit lekesi olan ufak masa duruyordu. Yukarıdaki bir rafta, birçok insanın zevkle yakacağı ıvır zıvır kitaplar ve referans kaynakları bulunuyordu. Diyagramlar, keman çantası, pipo koyacağı, hatta içinde tütün sakladığı Acem terlikleri bile etrafıma bakınırken gözüme çarpanların arasındaydı. Odada bizi bekleyen iki kişi vardı; biri biz odaya girerken yüzü sevinçle parlayan Bayan Hudson idi, diğeri ise o geceki maceramızda önemli rol oynayan cansız manken. Arkadaşımın bal mumu modeliydi ve hayranlık uyandıracak derecede iyi yapılmıştı.
“Size tarif ettiğim bütün talimatlara uymuşsunuzdur umarım Bayan Hudson.” dedi Holmes.
“Söylediğiniz gibi dizlerimin üzerinde sürünerek gittim.”
“Harika! Çok iyi bir iş çıkardınız. Merminin nereye isabet ettiğini gördünüz mü?”
“Evet, efendim. Maalesef muhteşem büstünüzü mahvetti; çünkü tam baş kısmından geçerek duvara çarptı. Onu halıda buldum. Bakın burada!”
Holmes mermiyi bana doğru tutarak gösterdi. “Gördüğün gibi basit bir tabanca mermisi Watson. Tam bir deha ürünü. Kim bir havalı tüfekten böyle bir şeyle ateş edilmesini bekler ki! Pekâlâ, Bayan Hudson. Yardımlarınız için size minnettarım. Şimdi, Watson, seni tekrar eski koltuğunda görmek istiyorum. Seninle konuşmak istediğim birkaç nokta var.”
Hırpani paltosunu üstünden çıkarmış, büstün üzerindeki her zaman giydiği gri ropdöşambırını üzerine geçirerek benim tanıdığım eski Holmes olmuştu.
“Eski avcımız, ne sinirlerinin sağlamlığından ne de gözlerinin keskinliğinden bir şey kaybetmemiş.” dedi gülerek, büstün paramparça olmuş alnını incelerken. “Başın arka kısmının ortasından derine inmiş ve tam beyne isabet ettirmiş. Hindistan’ın en iyi nişancılarından biriydi ve onun gibi hünerleri olan birine Londra’da bir daha rastlanacağını sanmıyorum. Onun adını duymamış mıydın?”
“Hayır, duymadım.”
“Ah, ah, işte ünlü olmak zor! Ama yanlış hatırlamıyorsam asrın dehalarından biri olan Profesör James Moriarty adını da duymamıştın. Raftan biyografilerimin bulunduğu indeksi bana uzatır mısın?”
Sandalyesinde yaslanıp purosundan kalın dumanlar üfleyerek yavaşça sayfaları çevirdi.
“Benim M harfindeki koleksiyonum çok iyidir.” dedi, “Moriarty tek başına bu harfi meşhur edebilir. Ah, herkesi zehirleyen Morgan işte burada. Tiksindirici bir anısı olan Merridew ve Mathews, benim sol köpek dişimi Charing Cross’taki bekleme odasında kırmıştı ve işte, sonunda gecemizin yıldızını buldum!”
Bana kitabını uzattı, okumaya başladım:
“Moran, Sebastian, Albay. İşsiz. Eskiden 1. Bangalore İstihkâm
Alayı’nda görev yapmış. 1840 Londra doğumlu. İngiltere’nin
İran büyükelçiliğini de yapmış olan Sör Augustus Moran, C.
B.nin oğlu. Eton ve Oxford’da eğitim görmüş. Jowaki ve Afgan harekâtlarında, Charasiab, Sherpur ve Kabil’de de hizmet vermiş. ‘Batı Himalayalar’ın Av Hayvanları’ (1881) ve ‘Ormanda Üç Ay’ (1884) kitaplarının yazarı. Adresi: Conduit Sokağı. Üye olduğu Kulüpler: Anglo-Hint, Tankerville, Bagatelle Oyun Kulübü.”
Holmes kenarına bizzat not düşmüştü: Londra’nın ikinci en tehlikeli adamıdır.
“Bu çok şaşırtıcı!” dedim kitabını geri verirken, “Çok onurlu bir asker gibi yaşam sürmüş.”
“Doğrudur.” diye cevap verdi Holmes, “Hayatının belli bir dönemine kadar çok başarılıydı. Her zaman çelik gibi sinirlere sahipti ve yaralı bir kaplanın peşine düşüşü Hindistan’da hâlâ anlatılır. Bazı ağaçlar vardır Watson, belirli bir yüksekliğe çıktıktan sonra bazı tuhaflıklar göstermeye başlarlar. Bunu çoğu zaman insanlarda da görebilirsin. Benim bir teorime göre bireyler gelişimleri sırasında atalarıyla benzerlikler СКАЧАТЬ