Название: Otuz Yaşındaki Kadın
Автор: Оноре де Бальзак
Издательство: Elips Kitap
isbn: 978-625-99850-4-6
isbn:
Yaşlı hanım böyle başlayan ve içinde birçok acı gözlemler bulunan bu mektubu okuyup bitirince gözlüklerini ağır ağır masanın üstüne koydu, mektubu da hemencecik oraya bıraktı ve yeşil gözlerini gelininin üzerine dikti. Yaşlılık, bu gözlerdeki berrak ışıltıyı donuklaştırmamıştı henüz.
“Yavrum…” dedi. “Evli bir kadın terbiye kurallarını çiğnemeden genç bir kıza bu gibi şeyleri yazamaz…”
Julie teyzesinin sözünü keserek, “Ben de öyle düşündüm.” dedi. “Siz mektubu okurken kendimden utanıyordum…”
Yaşlı kadın babacan bir tavırla devam etti, “Sofrada bir yemek hoşumuza gitmediyse ondan başkalarını da tiksindirmemek gerek. Özellikle şu sebepten ki Havva anamızdan bize kadar evlilik, çok güzel bir şey gibi görünmüştür…” Sonra sordu: “Annen yok mu senin?”
Kontes irkildi sonra başını yavaşça kaldırarak, “Bir yıldır annem yok diye birkaç kez üzüldüm.” dedi. “Ama asıl Victor’u damatlığa istemeyen babamın bu isteksizliğini dinlemeyerek yanlış davrandım.”
Teyzesine baktı, o yaşlı çehrede beliren iyilik ifadesini görünce de gözlerindeki yaşları, bir sevinç ürpertisi kurutuverdi. Körpe elini, onu bekler gibi duran markize uzattı. Parmakları birbirlerini sıktığı zaman bu iki kadın da birbirlerini anlama işini tamamladılar. Markiz, “Zavallı öksüz!” diye ekledi.
Bu söz Julie için son bir aydınlatıcı düşünce oldu. Babasının kehanette bulunan sesini yine işitti sanki.
Yaşlı kadın, “Ellerin ateş gibi! Her zaman öyle mi bunlar?” diye sordu.
Julie, “Sıtmam geçeli yedi sekiz gün oldu.” dedi.
“Sıtman vardı da benden gizliyordun, ha?”
Julie bir çeşit edepli kaygıyla, “Bir senedir sıtma çekiyorum.” dedi.
Teyze devam etti, “Evlilik senin için bugüne dek uzun bir ızdıraptan başka şey olmadı demek, öyle mi yavrum?”
Genç kadın cevap vermeye yürek bulamadı kendinde ama çektiği bütün acıları açığa vuran ve “evet” anlamına gelen bir hareket yaptı.
“Mutsuzsun şu hâlde?”
“Yooo, hayır teyzeciğim! Victor beni tapınırcasına seviyor, ben de çok seviyorum onu, öyle iyi ki!..”
“Evet, seviyorsun onu ama ondan da kaçıyorsun, değil mi?”
“Evet… Ara sıra… Çok sık üstüme düşüyor.”
“Yalnız olduğunda gelip seni o hâlde yakalayacak diye çoğu zaman korktuğun olmuyor mu?”
“Ne yazık ki evet teyzeciğim ama inanın ki çok seviyorum onu.”
“Onun zevklerini paylaşamadığın veya paylaşmasını bilemediğin için gizliden gizliye kendini suçladığın olmuyor mu? Yasak bir sevgiye göre meşru bir sevgi beslemenin daha güç olduğunu hiç düşünmedin mi?”
Julie ağlayarak, “Tamam, doğru söylediniz.” dedi. “Benim için her şey bir bilmece iken siz, her şeyi sezip biliyorsunuz. Duygularım uyuşmuş hâlde, kafamda düşünce diye bir şey yok, kısacası zar zor yaşıyorum. Ruhum ne olduğu anlatılamaz, belirsiz bir korkunun baskısı altında. Bu korku duygularımı buz gibi soğutuyor, sürekli bir uyuşukluk içine atıyor beni. Sızlanmak için ses çıkaramıyorum; çektiğim acıyı anlatacak sözleri bulamıyorum. Acı çekiyorum, Victor’un beni öldüren şey yüzünden mutlu olduğunu görünce de acı çektiğim için utanç duyuyorum.”
Teyzenin neşeli yüzü birdenbire keyifli bir gülümseyişle ışıldadı. Gençliğinden kalma neşe yansımalarıydı bunlar, “Çocukluk, aptallık bütün bunlar!” diye bağırdı.
Genç kadın umutsuzlukla, “Siz de gülüyorsunuz demek…” dedi.
Markiz hemencecik devam etti, “Böyleyimdir ben. Şimdi Victor seni yalnız bıraktı ya yeniden genç kızlığa dönmedin mi rahatlamadın mı? Zevklerin yok ama acıların da yok, değil mi?”
Julie’nin gözleri şaşkınlıktan fal taşı gibi açılmıştı.
“Sözün kısası yavrum, Victor’u tapınırcasına seviyorsun, değil mi? Ama karısı olmaktansa kız kardeşi olmayı daha çok isterdin, evlilik de senin başaracağın iş değil, öyle mi?”
“Evet, öyle teyzeciğim. Neden gülümsüyorsunuz ama?”
“Haklısın yavrucuğum; bütün bunların hiç de iç açıcı bir yanı yok. Seni kanadımın altına alıp korumazsam eski tecrübeme dayanarak da duyduğun acıların çok masum olan nedenini sezemezsem ileride başına birçok felaket gelebilir. Yeğenim olacak aptal, mutluluğunu hak etmemiş! Çok sevgili kralımız XV. Louis’nin saltanat döneminde, senin durumunda olan bir genç kadın; böyle münasebetsizlikler ettiği için kocasını çok geçmeden cezalandırırdı. Bencil herif! O imparator olacak tiranın askerleri de bilgisiz birtakım adamlar. Kabalığı çapkınlık sanıyorlar, sevmeyi bilmedikleri gibi kadınları da tanımıyorlar. Bir gün sonra ölüme gidecek olmaları, bir gün önce biz kadınlara karşı terbiyeli, nazik davranmaktan kendilerini bağışık tutacak sanıyorlar. Eskiden erkekler, zamanında ve yerinde sevmeyi de ölmeyi de bilirlerdi. Sevgili yeğenim, kocanı adam edeceğim ben. Aranızdaki acıklı anlaşmazlığı oldukça tabii bulmak gerek. Sonunda birbirinizden nefret etmenize yol açacak bu, boşanmaya kalkacaksınız ama ara yerde umutsuzluğa kapılıp ölmezseniz. İşte ben bu anlaşmazlığa son vereceğim.”
Julie, teyzesini hayretle olduğu kadar şaşkınlıkla da dinliyordu. İçlerinde gizli olan sağduyuyu anlamadığı fakat sezdiği bu sözleri duyunca afallamıştı. Görmüş geçirmiş bir hısmın ağzından fakat daha yumuşak bir biçim altında, Victor için babasının söylediği yargıyı yeniden işittiği için de çok korkmuştu. Geleceğini hemen seziverdi belki ve üzerine çökecek felaketlerin ağırlığını da duydu herhâlde. Hüngür hüngür ağlamaya başladı çünkü ve “Bana anne olun siz.” diyerek yaşlı hanımın kolları arasına atıldı.
Teyze ağlamadı; Devrim eski krallık dönemi kadınlarının gözlerinde az yaş bırakmıştı çünkü. Eskiden sevgi, daha sonra da Devrim’in Tethiş dönemi onları en acıklı durumlarla içli dışlı etmişti. Bu yüzden, yaşamın tehlikeleri arasında soğuk bir vakarı, içten fakat fazla gösterişli olmayan bir sevgiyi muhafaza edebiliyorlardı. Bu da onlara görgü kurallarına ve bir davranış asilliğine daima bağlı kalmak imkânını veriyordu ki yeni töreler bu türlü şeyleri bir yana bırakmak gibi bir hata işlemişlerdir. Yaşlı hanım genç kadını kolları arasına aldı, onu bu kadınların gönüllerinden СКАЧАТЬ