Tom Amca’nın Kulübesi. Гарриет Бичер-Стоу
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Tom Amca’nın Kulübesi - Гарриет Бичер-Стоу страница 7

Название: Tom Amca’nın Kulübesi

Автор: Гарриет Бичер-Стоу

Издательство: Elips Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 978-625-99852-0-6

isbn:

СКАЧАТЬ odasıydı. Diğer köşede ise daha mütevazı görünen bir yatak vardı ve belli ki kullanım içindi. Şöminenin üzerindeki duvar çok güzel kutsal kitaptan sahnelerle süslenmişti ve eğer karşılaşsaydı kahramanı kesinlikle şaşırtacak bir şekilde çizilen ve renklendirilen General Washington portresi asılıydı.

      Köşedeki kaba saba sırada parlak siyah gözleri ve ışıldayan tombul yanaklarıyla birkaç kıvırcık saçlı çocuk bir bebeğin ilk adımlarını denetlemekle meşguldüler ki bu çocuğun ayakları üzerine kalkıp bir an dengelendikten sonra yere yuvarlanmasıyla son buluyordu. Her başarısızlığı sanki karar verilerek yapılmış zekice bir şeymişcesine çılgın bir neşeyle karşılanıyordu.

      Bacakları romatizmalı bir masa ateşin önüne çekilmişti ve üzerindeki örtüye yaklaşan yemeği gösteren diğer şeylerle birlikte parlak desenli fincanlar ve tabaklar konulmuştu. Bu masaya Bay Shelby’nin sağ kolu Tom Amca otururdu, bu hikâyenin kahramanı olarak resmini okuyucu için gümüş çerçeveye alacağız. İri yarı, geniş göğüslü, güçlü kuvvetli bir adamdı, parlayan siyah teni, tam Afrikalı özelliklerine sahip yüzü vardı, ifadesi ciddi ve iyi durumunu gösteriyor, nezaket ve hayırseverlikle birleşiyordu. Havasında kendine saygı ve vakar vardı ama bunlar güvenilir ve alçak gönüllü bir sadelikle karışmıştı.

      Şu anda önündeki taş tahtanın orada öylesine meşguldü ki bazı mektupları dikkatle ve yavaşça yazması gerekiyordu, on üçünde akıllı ve zeki bir öğretmen olarak sorumluluğunun bilincinde olan Efendi George’un gözetimi altındaydı.

      “Öyle değil, Tom Amca, öyle değil.” dedi uyanık bir tavırla. Tom Amca işgüzarlıkla ‘g’nin kuyruğunu yanlış tarafa doğru yapınca. “Bu q oldu, gördüğün gibi.”

      Genç öğretmeni yetişmesi için sayısız kez ‘q’ları ve ‘g’leri başarılı bir şekilde yazarken saygılı ve hayranlık dolu bir şekilde, “Senin hatırın için, değil mi?” dedi Tom Amca ve sonra kalemi büyük ve ağır parmakları arasına alarak sabırla yeniden başladı.

      “Bu şeyleri beyaz adamlar ne kadar da kolay yapıyor!” dedi Chloe Teyze, çatalında bir parça pastırmayla demir tavayı yağlarken durup gururla genç Efendi George’a saygı duyarken. “Şimdi hem yazıp hem de okuma şekli ve üstüne akşamları buraya gelip bize ders vermesi oldukça ilginç!”

      “Ama Chloe Teyze, ben çok acıktım.” dedi George. “Tava kekin hâlâ olmadı mı?”

      “Olmak üzere, Efendi George.” dedi Chloe Teyze, kapağı kaldırıp göz attı. “Çok güzel kahverengileşiyor, çok tatlı bir kahverengi. Ah! Bunda beni bir rahat bırak. Geçen gün hanımım Sally’ye kek yapması için izin verdi, azıcık öğrensin diye. ‘Ah, gidin hanımım.’ dedim. Şimdi bu malzemelerin bu şekilde ziyan olduğunu görmeye gerçekten acıyorum! Kekin bir tarafı kabarmış, hiçbir şekli yok; pabucumdan daha iyi değil, hadi git!”

      Sally’nin acemiliğini küçümseyen bu son ifadeden sonra, Chloe Teyze kabın üzerindeki kapağı kaldırıverdi ve hiçbir şehir pastacısının utanç duymasına gerek olmayan düzgünce pişmiş keki ortaya çıkardı. Belli ki bu eğlencenin ana noktasıydı ki Chloe Teyze telaşla akşam yemeği için koşuşturmaya başladı.

      “Oradaki Mose ve Pete! Yoldan çekilin, sizi zenciler! Sen de çekil, Polly, canım annesi bebeciğine daha sonra bir şeyler verecek. Şimdi Efendi George, şu kitapları sen bir al ve ihtiyarcığımla bir yerleşin, ben de sosisleri alayım ve bir dakikada önce tabaklarınızı kekle doldurayım.”

      “Akşam yemeği için eve gelmemi istediler.” dedi George. “Ama buradakilerin bırakılmayacak kadar iyi olduğunu biliyordum, Chloe Teyze.”

      “Biliyordun, biliyordun, canım.” dedi Chloe Teyze, bir yandan da dumanı tüten gözlemeleri tabağına yığıyordu. “Bilirsin ki ihtiyar teyzeciğin en iyileri sana saklar. Ah, seni yalnız bırakayım! Hadi oradan!” Bunu yaparken Teyze, George’u gayet şakacı bir şekilde parmağıyla dürttü ve büyük bir kıvraklıkla tekrar tavasına döndü.

      “Şimdi sıra kekte.” dedi Efendi George, tava işleri biraz durulunca ve bununla birlikte genç adam söz konusu parça üzerine koca bir bıçağı getirdi.

      “Tanrı sizi korusun, Efendi George!” dedi Chloe Teyze, samimiyetle onu kolundan yakalayarak. “Onu bu kocaman ağır bıçakla kesmeyecektiniz herhâlde! Hepsini parçalar, o güzel kabarıklığı kaybolur. Burada ince bir eski bıçak var, bu tür işler için bilerim. Şimdi bakın! Tüy gibi bölünüyor! Şimdi yiyebilirsiniz, bundan iyisini bulamazsınız.”

      “Tom Lincon diyor ki.” dedi George, ağzı dolu konuşarak. “Onlardaki Jinny senden daha iyi aşçıymış.”

      “Linconları bırakın şimdi, olmaz!” dedi Chloe Teyze kibirlice. “Bizimkilerin yanında ne söylediği önemli değil. Sıradan işlerde düzgün şeyler yapabilirler ama bir şeyi şık şekilde yapmak denince daha bunun hakkında fikirleri yok. Şimdi Efendi Lincon’u bir yana bırakın Efendi Shelby! Aman Tanrı’m! Peki ya Lincon Hanım, hanımım gibi bir odaya süzülerek girebilir mi; kendisi olağanüstüdür, bilirsiniz! Eh, git işine! Bana Linconlar hakkında bir şey söyleme!” Ve Chloe Teyze kafasını dünya çapında bir şey biliyormuşçasına salladı.

      “Eh, aslında seni duymuştum.” dedi George. “Dedin ki Jinny oldukça iyi bir aşçı.”

      “Onu dedim.” dedi Chloe Teyze. “Bunu söylemiş olabilirim, Jinny sıradan, sade, yaygın yemekleri yapar -iyi bir mısır ekmeği yapmak, mısır unundan kekleri o kadar da iyi değil Jinny’nin- ama Tanrı bilir ya, daha iyi bir şey yapması istense ne yapabilir? Elbette, o da tart yapıyor, elbette yapıyor ama nasıl dışı var? O ağızda eriyen kabarıklıkları veren bir hamur yapabilir mi? Ben oraya Bayan Mary evlenirken gitmiştim ve Jinny de bana düğün pastasını göstermişti. Biliyor musunuz, Jinny ile ben iyi arkadaşız. Ben haydi git dedim, başka bir şey demedim, Efendi George! Eğer öyle bir pasta yapsaydım, gözüme bir hafta uyku girmezdi. O pastadan bile sayılmazdı.”

      “Sanırım Jinny çok güzel olduklarını düşünmüştü.” dedi George.

      “Sanırım öyle! -öyle yapmadı mı? İşte orada tüm aklı ermezliğiyle onlara gösteriyor- Gördün, burada, Jinny bilmiyor. Aile de bilmiyor! Ondan da bilmesi beklenemez! Onun suçu değil bu. Ah, Efendi George ailenizin size sağladığı ayrıcalıkların yarısının bile farkında değilsiniz!” Burada Chloe Teyze duygulanıp gözlerini yuvalarında çevirerek içini çekti.

      “Eminim, Chloe Teyze, tüm tart ve puding ayrıcalıklarımın farkındayım.” dedi George. “Tom Lincon’a sor bakalım, onunla her karşılaştığımda övünüp övünmediğimi.”

      Chloe Teyze sandalyesine oturdu ve genç efendinin nüktesine içinden gelen kahkahalarla güldü, kara, parlak yanaklarından yaşlar süzülünceye kadar gümeye devam etti. Efendi George’a şaka yollu hafifçe vurarak ve dürterek durumu değiştiriyordu; ona işine gitmesini, amma da garip bir tip olduğunu, onu neredeyse öldüreceğini ve bir gün mutlaka öldüreceğini söylüyordu. Bu uğursuz öngörüleri arasında her biri diğerinden uzun ve güçlü kahkahalara boğuluyordu, ta ki George gerçekten tehlikeli bir şakacı adam olduğunu düşünmeye başlayıncaya kadar ve artık “olabildiğince komik” olmak konusunda dikkatli olması gerektiğini düşündü.

      “Tom’a СКАЧАТЬ