Название: Tom Amca’nın Kulübesi
Автор: Гарриет Бичер-Стоу
Издательство: Elips Kitap
isbn: 978-625-99852-0-6
isbn:
“İşinize karışmak gibi bir niyetim yok, efendim. Sadece iyiliğiniz için önerilen şartlarda adamınızı bize vermeyi düşünürsünüz diye tahmin ettim.”
“Ah, meseleyi gayet iyi anladım. Onu fabrikadan aldığım gün göz kırpıp fısıldadığınızı gördüm ama beni bu şekilde alt edemezsiniz. Burası özgür bir ülke, bayım; adam benim ve onunla ne istersem onu yaparım, işte bu kadar!”
George’un son umudu da kayboldu, artık önünde zahmetli ve ağır işlerden başka bir şey yoktu. Zalimin zekâsının düşüneceği her küçük eziyet ve aşağılama altında durumu daha acı hâle geliyordu.
Bir zamanlar çok insancıl bir hukukçunun söylediği gibi, bir insana yapabileceğin en kötü şey onu asmaktır. Hayır; bir adama yapılabilecek bir başka şey daha vardır ki o daha da KÖTÜDÜR!
III
Koca ve Baba
Bayan Shelby ziyaretine gitti ve Eliza da verandada oturuyordu, uzaklaşan arabanın arkasından üzgünce bakıyordu, o sırada bir el omuzuna dokundu. Döndü ve parlak bir gülüş, güzel gözlerini aydınlattı.
“George, sen misin? Beni korkuttun! Eh, geldiğine çok sevindim! Hanımım öğleden sonrayı dışarıda geçirmek için gitti; o hâlde küçük odama gel de birlikte zaman geçirelim.”
Böyle deyip onu hanımını duyabilecek şekilde genelde dikiş için oturduğu verandaya açılan temiz, küçük bir daireye aldı.
“Ne kadar mutluyum! Neden gülmüyorsun? Harry’ye de bak nasıl büyüyor.” Oğlan annesinin elbisesinin eteklerine tutunarak bukleleri arasından babasına utangaçca bakıyordu. “Ne kadar güzel değil mi?” dedi Eliza, uzun buklelerini tutarak ve onu öperek.
“Keşke hiç doğmasaydı!” dedi George acı içinde. “Ben de keşke hiç doğmasaydım!”
Şaşırıp korkan Eliza oturdu, başını kocasının omuzlarına koydu ve gözyaşlarına boğuldu.
“Eliza, seni zavallı hissettirmek beni çok kötü yapar!” dedi şefkatle. “Çok kötü. Ah, keşke beni hiç görmeseydin, o zaman mutlu olabilirdin!”
“George! George! Nasıl böyle konuşursun? Ne kadar korkunç bir şey oldu ki ya da olacak ki? Son zamanlara kadar eminim ki çok mutluyduk.”
“Öyleydik canım.” dedi George. Sonra da çocuğu dizlerine çekerek muhteşem koyu gözlerine dikkatle baktı ve ellerini uzun buklelerinden geçirdi.
“Aynı sen, Eliza; sen gördüğüm en güzel kadınsın ve görmek istediğim ama ah, keşke seni hiç görmeseydim, sen de beni!”
“Ah, George, nasıl böyle konuşursun!”
“Evet, Eliza, hep dert, dert, dert! Yaşamım pelin otu gibi acı; hayatım içimde tükeniyor. Ben zavallı, perişan ve ümitsiz bir köleyim; seni yalnızca kendimle aşağılara sürükleyebilirim, hepsi bu. Bir şey yapmaya, bir şeyi bilmeye, bir şey olmaya çalışmamızın amacı ne? Yaşamanın amacı ne? Keşke ölmüş olsaydım!”
“Ah, şimdi, sevgili George, bu gerçekten çok kötü! Fabrikadaki işini kaybettiğin için ne hissettiğini biliyorum ve sert bir efendin var ama dua edip sabırlı ol ve belki bir şeyler…”
Onun sözünü keserek “Sabırlı!” dedi. “Sabırlı olmadım mı ben? Bana herkesin nazik davrandığı yerden olası hiçbir neden olmadan gelip beni almasına bir kelime ettim mi? Kazancımın her sentini gerçekten ona veriyordum ve herkes de iyi çalıştığımı söylüyordu.”
“Eh, bu çok korkunç.” dedi Eliza. “Ama her şeyden önce o senin efendin, biliyorsun.”
“Efendim! Kim onu benim efendim yaptı? Ben böyle düşünüyorum. Benim üzerimde ne hakkı var? Ben de onun kadar insanım. Ondan daha iyi insanım. İş hakkında ondan daha çok şey biliyorum; ondan daha iyi bir yöneticiyim; ondan daha iyi okuyabiliyorum; yazım daha iyi -hepsini kendim öğrendim ve ona teşekkür borcum yok- ona rağmen öğrendim, şimdi nasıl oluyor da beni yük beygiri yapıyor? Yapabildiğim şeyleri ve ondan iyi yapabildiğim şeyleri benden almak ve beni atın yapabildiği işlere vermek? Yapmayı deniyor; beni aşağılara getirip burnumu sürteceğini söylüyor ve bilerek beni en zor, en kötü ve en pis işlere koyuyor!”
“Ah, George! George! Beni korkutuyorsun! Seni hiç böyle konuşurken duymadım; korkunç bir şey yapacağından korkuyorum. Duygularından hiç şüphe etmiyorum ama ah, ne olur dikkatli ol, mutlaka, benim hatırım için, Harry’nin hatırı için!”
“Dikkatli oldum ve sabırlı oldum ama giderek daha kötüye gidiyor; bu etle can taşıyamıyor artık bunu, bana bütün hakaret ve işkence etme şanslarını kullanıyor. İşimi iyi yapıp sessiz olmayı ve iş saatleri dışında okumak ve öğrenmek için zamanım olur diye düşündüm ama yapabildiğimi gördükçe, daha çok yük yüklüyor. Hiçbir şey söylemediğim hâlde, bende şeytan gördüğünü söylüyor ve dışarı çıkartacakmış; bugünlerden birinde hiç istemediği bir şekilde dışarı çıkmazsa ben de bir şey bilmiyorum!”
Eliza kederli bir sesle, “Ah canım! Ne yapacağız?” dedi.
“Daha dün.” dedi George. “Taşları arabaya yüklemekle meşgulken, genç Efendi Tom orada duruyordu, kamçısını ata o kadar yakın şaklattı ki at ürktü. En hoş tavrımı takınıp ona durmasını söyledim, hiç durmadan devam etti. Ona tekrar yalvardım ve sonra bana dönüp beni kırbaçlamaya başladı. Elini tuttum, sonrasında bağırıp tekme attı ve babasına koştu, onunla dövüştüğümü söyledi. O da öfkeyle geldi ve bana kimin efendi olduğunu öğreteceğini söyledi, beni bir ağaca bağladı ve genç efendi için dallar kesti, ona yoruluncaya kadar beni kırbaçlayabileceğini söyledi ve o da öyle yaptı! Ona bunu bir gün hatırlatmazsam!” Ve genç adamın alnının rengi koyulaştı ve gözleri genç karısını titreten bir ifadeyle yandı. “Kim bu adamı benim efendim yaptı? Ben bunu bilmek istiyorum!” dedi.
“Eh.” dedi Eliza kederle. “Ben hep efendimle hanımıma uymazsam iyi bir Hristiyan olamayacağımı düşünmüşümdür.”
“Senin durumunda bunda bir mantık var; seni bir çocuk gibi büyütmüşler, beslemişler, giydirmişler, hoşgörü göstermişler ve öğretmişler, bu yüzden iyi bir eğitimin var; senden bazı şeyler istemekte haklılar. Ama ben tekme atılmış, tokatlanmış ve hakaret edilmişim, en iyi hâlde yalnız bırakılmışım; ne borcum var? Beni tutmalarının borcunu yüz kat ödedim. Buna katlanmayacağım. Hayır, bunu yapmayacağım!” dedi. Kaşlarını çatmış, yumruğunu sıkmıştı.
Eliza titredi ve suskun kaldı. Kocasını bu hâlde daha önce hiç görmemişti; ılımlı ahlaki değerleri böylesine tutku seli karşısında kamışlar gibi eğiliyor gibiydi.
“Bana verdiğin zavallı küçük Carlo var ya.” diye ekledi George. “Yaratığın da rahatı benimki kadar yerindeydi. Geceleri benimle uyudu, gündüzleri beni takip etti ve nasıl hissettiğimi anlıyormuş gibi yüzüme bakıyordu. Derken, СКАЧАТЬ