Название: Üç Silahşörler
Автор: Александр Дюма
Издательство: Elips Kitap
isbn: 978-605-121-893-9
isbn:
Mösyö de Treville’e bakın hele.” dedi Kral. “Duyan da azizlerden falan söz ettiğini sanır. İşin aslı Sevgili Komutan, memuriyetinizi elinizden alıp Matmazel de Chemerault’a veresim var. Kendisine bir manastır vaat etmiştim. Sakın söylediğiniz her şeye inanacağımı sanmayın. Bana Adil Louis derler ve bunu göreceksiniz.”
“Adaletinize güvendiğim için sessizce bekleyeceğim majesteleri.”
“Bekleyin mösyö bekleyin. Çok uzun sürmeyecek.”
O sırada şansı dönen Kral kaybetmeye başlayınca masadan kalkmak için bir bahanesi vardı. Böylece bir dakika sonra ayağa kalkarak çoğu kazandıklarından oluşan parayı aldı. “La Vieuville” dedi. “Yerimi sen devral. Mösyö de Treville ile önemli bir konu hakkında görüşmem gerekiyor. Önümde seksen altın vardı. Aynı miktar yerine koy da şikâyet edecek bir şey bulamasınlar. Adalet her şeyden önce gelir. Daha sonra Treville ile birlikte bir pencere kenarına yönelerek, “Pekâlâ beyefendi.” dedi. “Demek Kardinal’in adamlarının silahşorlerinize sataştığını söylüyorsunuz.”
“Evet efendim, her zaman yapıyorlar bunu.”
“Peki bu iş nasıl oldu anlayalım bakalım. Siz de biliyorsunuz ki Sevgili Komutan, adil bir hâkimin iki tarafı da dinlemesi gerekir.”
“Aman Tanrı’m! Basit ve doğal bir şekilde anlatayım. Majestelerinin de ismen tanıdığı ve sadakatlerini defalarca takdir ettiği en iyi üç askerim Athos, Porthos ve Aramis o sabah tanıştığım Gaskonlu bir delikanlı ile ufak bir kılıç eğlencesi düzenlemişler. Carmes-Deschaux’da gerçekleşen bu karşılaşma sırasında Jussac, Cahusac, Bicarat ve iki diğer Kardinal muhafızı tarafından rahatsız edilmişler. Emirlere karşı kötü bir niyet besledikleri belli bu adamlar yanlarına yaklaşmış.”
“Ah, evet şimdi anlıyorum.” dedi Kral. “Oraya kavga çıkarmaya gittikleri belli.”
“Onları suçlamıyorum efendim ama beş silahlı adamın metruk bir yere ne sebeple gitmiş olabileceklerinin takdirini size bırakıyorum.”
“Haklısınız Mösyö de Treville, haklısınız.”
“Oraya gidip de benim silahşorlerimi görünce kendi aralarındaki anlaşmazlığı bırakmışlar. Majesteleri de biliyor ki kendisine ait silahşorler ile Kardinal muhafızları birbirlerinin doğal düşmanıdır.”
“Evet Mösyö de Treville, evet.” dedi Kral hüzünlü bir tonla. “Fransada böylesine iki grup görmek inanın bana çok üzücü. İki farklı kraliyet… Fakat bütün bunlar sona erecek mösyö. Sona erecek… Demek muhafızlar, silahşorlere sataştı.”
“Böyle olmasının muhtemel olduğunu söylüyorum ama buna yemin edemem. 13. Louis’e “Adil” sıfatını veren bir içgüdü ile donatılmamış biri için gerçeği keşfetmenin ne kadar zor olduğunu siz de biliyorsunuz.”
“Haklısınız Mösyö Treville ama sizin silahşorleriniz de yalnız değillermiş. Yanlarında bir genç varmış.”
“Evet efendim, bir de yaralı. Yani içlerinden biri yaralı olan üç kraliyet silahşorü ile bir genç. Kardinal’in beş adamına karşı kendilerini savunmakla kalmayıp onları mağlup ettiler hem de.”
“Bu bir zafer!” diye bağırdı yüzü ışıldayan Kral. “Tamamen zafer!”
“Evet efendim. Tıpkı köprüdeki gibi…”
“İçlerinden biri yaralı bir genç olan dört adam diyorsunuz yani.”
“Hayranlık uyandıran bir genç hem de. Bu sayede kendisini size tavsiye etme cüretinde bulunacağım.”
“Adı nedir?”
“Dartanyan efendim. Kendisi eski dostlarımdan birinin oğlu olur. İç savaş sırasında babanızın emrinde askerlik yapmıştır.”
“Yani bu delikanlının iyi savaştığını mı söylüyorsunuz? Anlatın bana Treville savaş ve kavga hikâyelerinden ne kadar zevk aldığımı bilirsiniz.”
Bıyığını buran 13. Louis elini belinin üzerine koydu.
“Efendim!” diye devam etti Treville. “Dediğim gibi Mösyö Dartanyan çocukluktan yeni çıkmış bir genç adam. Kendisi silahşor olma onuruna henüz erişmediğinden şehirli gibi giyinmişti. Kendisinin genç olduğunu fark edip silahşorlerden biri olmadığını düşünen Kardinal muhafızları saldırıya geçmeden önce geriye çekilmesini söylemişler.”
“Yani açıkça görülüyor ki Mösyö de Treville…” diye araya giren Kral. “Saldıran onlardı.” dedi.
“Doğrudur efendim. Buna şüphe yok. Önce ona geri çekilmesini söylemişler. Fakat kendisi majestelerine bağlı kalpten bir silahşor olduğunu söyleyerek silahşor beylerle kalmış.”
“Cesur genç adam!” diye mırıldandı Kral.
“Evet, kendisi onlarla kalmış. Kardinal’i çok sinirlendiren darbeyi Jussac’a o vurmuş.”
“Jussac’ı o mu yaraladı?” diye haykırdı Kral. “Bir çocuk mu yaptı bunu Treville. İmkânsız!”
“Kesinlikle kralım.”
“Jussac’a, Krallıktaki en iyi kılıç ustalarından birini hem de…”
“Evet efendim, kendinden ustasını buldu.”
“Bu genç adamı görmek istiyorum Treville. Onu göreyim.”
“Onu ne zaman kabul etmek istersiniz?”
“Yarın öğlen.”
“Onu tek mi getireyim?”
“Hayır dördünü birden getirin. Onlara teşekkür etmek istiyorum. Sadık adamlar bulmak zor Mösyö de Treville. Onları arka merdivenden getirin. Kardinal’in bilmesine gerek yok.”
“Peki efendim.”
“Kanun kanundur mösyö siz de biliyorsunuz. Kavga etmek yasaklanmıştır.”
“Fakat bu karşılaşma efendim, herhangi bir düellonun koşullarından çok farklı. Bu bir dalaşma. Bunun delili de Kardinal’in beş adamına karşı benim üç silahşorüm ile Mösyö Dartanyan’ın olması.”
“Doğrudur.” dedi Kral. “Fakat yine de onları arka merdivenden getirin.”
Gülümseyen Treville, Kral’ı saygıyla selamladıktan sonra oradan ayrıldı.
Kral’ı uzun süredir tanıyan silahşorler kendilerine bahşedilen onuru işitince pek heyecanlanmadılar. Fakat bir Gaskonlu hayal gücüne sahip Dartanyan geleceğini düşünüp altın rüyalara daldı. Sabah saat sekiz olduğunda Athos’un odasındaydı.
Dartanyan, silahşorün gitmek üzere hazır olduğunu gördü. Kral ile görüşmeleri СКАЧАТЬ