Название: Üç Silahşörler
Автор: Александр Дюма
Издательство: Elips Kitap
isbn: 978-605-121-893-9
isbn:
“Bu sebepten efendim buraya pişman bir vaziyette sizden özür dilemeye geldiler.”
“Gerçekten de pişmanlar hani!” dedi Kral. “Bu riyakâr suratlara güvenmiyorum. Özellikle de şu Gaskonluya. Buraya gelin mösyö.”
Kendisine hitap edildiğini anlayan Dartanyan zavallı bir vaziyette yaklaştı.
“Neden onun genç bir adam olduğunu söylediniz? Bu bir çocuk Treville, sadece bir çocuk! Jussac’a o şiddetli darbeyi o mu vurdu yani?”
“Bernajoux’a iki darbeyi vuran da o. Ta kendisi.”
“Gerçekten mi!”
“Eğer ki beni Cahusac’ın elinden kurtarmasaydı karşınızda saygıyla eğilme onuruna erişemezdim majesteleri.” dedi Athos.
“Babam olsa ‘Bu Bearnlü tam bir şeytan!’ derdi Mösyö de Treville. Bu şekilde çalışan birinin çok ceketi parçalanmış, çok kılıcı kırılmıştır. Gasconlular her zaman fakir olurlar, değil mi?”
“Efendim diyebilirim ki şimdiye kadar dağlarında altın buldukları vaki değil. Her ne kadar babanızı destekledikleri için Tanrı’nın onlara böylesi bir mucize borçlu olduğunu düşünsem de.”
“Ben de babamın oğlu olduğuma göre Gaskonlular beni Kral yapmışlar demektir. Öyle mi Treville? Pekâlâ, buna ‘Hayır.’ demem. La Chesnaye git ve ceplerimi karıştır bakalım. Kırk altınım olması lazım. Onları getir bana. Hadi şimdi elini vicdanını koy da anlat delikanlı. Nasıl oldu?”
Dartanyan, bir önceki gün yaşadıkları her şeyi ayrıntılarıyla anlattı.
“Pekâlâ.” dedi Kral. “Dük de olayı bu şekilde tarif etti. Zavallı Kardinal! Yedi günde iki adam… Hem de en iyileri… Fakat bu kadarı yeterli beyler. Ferou Caddesi’ndeki olayın intikamını fazlasıyla aldınız. Bu size yetmeli.”
“Eğer majesteleri için yeterliyse. Bizim için de yeterli.” dedi Treville.
“Ah! Evet yeterli.” dedi Kral, La Chesnaye’nin getirdiği bir avuç altını delikanlının eline koyarken.
“İşte memnuniyetimin delili.” dedi.
O dönemde gurur ile ilgili fikirler şimdikinden farklıydı. Kral’ın elinden para alan bir delikanlı en ufak bir mahcubiyet yaşamıyordu. Dartanyan tereddütsüz bir şekilde parayı cebine koyarken majestelerine teşekkür etti.
Saate bakan Kral, “Evet saat sekiz buçuk oldu. Çekilebilirsiniz. Dediğim gibi dokuzda beklediğim biri var. Sadakatiniz için teşekkürler beyler. Size güvenmeye devam edebilirim değil mi?”
“Ah efendim!” dedi dört arkadaş bir ağızdan, “Sizin için gerekirse parçalara bölünürüz.”
“Tamam, tamam. Ama yine de tek parça kalmaya bakın. Bu şekilde daha çok işime yararsınız.” diyen Kral dört savaşçı çekilirken şöyle dedi:
“Treville, silahşorler arasında yer olmadığından ve çıraklık dönemi kararı aldığımızdan bu delikanlıyı kayınbiraderiniz Mösyö Dessessart’ın birliğine yerleştirin. Aman aman… Kardinal’in suratının hâli beni şimdiden mutlu ediyor. Öfkeden kuduracak ama umrumda değil. Ben doğru olan şeyi yapıyorum.”
Kral, yanından ayrılarak Kral’ın Dartanyan’a verdiği parayı paylaşan silahşorlere katılan Treville’e el salladı.
Kardinal, Kral’ın dediği gibi öfkeden çılgına dönmüştü. O kadar ki sekiz gün boyunca Kral’ın oyun masasına dâhil olmadı. Yine de Kral onunla karşılaştığında nezaketli bir hâlde, “Peki Kardinal sizin zavallı Jussac ve zavallı Bernajoux’un sıhhati nasıl?” diye sormaya devam etti.
7
Silahşorlerin Hayatları
Louvre’dan ayrılan Dartanyan, arkadaşlarına paranın kendi payına düşen kısmını nasıl değerlendirmesi gerektiğini sordu. Athos ona güzel bir yemek yemesini, Porthos uşak bulmasını, Aramis ise uygun bir metres tutmasını tavsiye etti.
Yemek o gün yendi ve uşak masayı bekledi. Yemek Athos, Picardlı uşaksa Porthos tarafından tedarik edilmişti. Tournelle Köprüsü’nde suya tükürerek halkalar oluştururken Porthos bulmuştu onu.
Porthos, bu eylemin düşünce gücü gerektiren bir şey olduğunu bildiğinden başka bir tavsiyeye gerek duymadan onu işe aldı. Kendisi için çalışacağını düşündüğü beyefendinin asil havası ismi Planchet olan uşak için yeterli olmuştu. Ne var ki Porthos’un çoktan bir uşağı olduğunu ve iki hizmetçiye birden bakamayacağını bu yüzden Dartanyan’a hizmet etmesini söylemesi üzerine ufak bir hayal kırıklığı yaşadı. Daha sonra yemek sırasında efendisinin kendisine verdiği altınlar geleceğinin kurtulduğunu düşünmesine sebep oldu. Kalanlarıyla kendi açlığını doyurduğu yemek sonrasında da bu düşüncesini muhafaza etti.
Planchet’in olumlu düşünceleri akşam olup da efendisinin yatağını yaptığında dağıldı. Bir oda bir salondan oluşan dairede sadece bir yatak vardı. Kendisi salonda, Dartanyan’ın yatağından alınma bir yatak örtüsünün üzerinde uyumak zorunda kalmıştı.
Athos’un oldukça tuhaf bir şekilde eğittiği Grimaud isimli bir uşağı vardı. Sessiz bir beyefendiydi bu adam. Athos’tan bahsediyoruz ne de olsa. Yakın arkadaşları Porthos ve Aramis, birlikte geçirdikleri beş ya da altı sene boyunca onun sık sık gülümsediğini hatırlasalar da kahkaha attığına hiç şahit olmamışlardı.
Kısa ve net ifadelerle konuşurdu. Söyleyeceğini söyler daha fazlasına gerek duymazdı. Süslemeden, işlemeden konuşurdu.
Henüz 30 yaşında olan kişilikli ve zeki Athos’un metresi olduğuna dair hiç kimse bir şey işitmemişti. Kadınlardan hiç bahsetmese de başkalarının bahsetmesine mani olmazdı. Sert sözler ve insan düşmanı ifadelerle dâhil olduğu türden konuşmalardan hoşlanmadığı belliydi. Kendi hâlindeliği, sessizliği ve kabalığı onu neredeyse yaşlı bir adama dönüştürmüş gibiydi. Bu sebepten Grimaud’u basit bir el ya da dudak hareketi ile itaat ettirebilecek bir şekilde eğitmişti. Onunla olağanüstü durumlar hariç asla konuşmazdı.
Efendisinden ateşten korkar gibi korkan, yeteneklerine saygı duyan ve kendisine güçlü bir bağlılık hisseden Grimaud, bazen kendisine verilen emri çok iyi anladığını düşünüp istenen şeyin tam tersini yapardı. Böyle durumlarda omuz silken Athos, Grimaud’u döverdi. O günlerde çok az konuşurdu.
Porthos gördüğümüz gibi Athos’un tam tersiydi. Sadece çok değil gürültülü konuşurdu. Dinlenip dinlenmediğini umursamazdı. Sadece konuşmuş olmanın ve kendi konuşmasını dinliyor olmanın zevkine varmak için konuşurdu. Bilim dışında her konu hakkında konuşurdu. Bu konu hakkında konuşmamasının СКАЧАТЬ