Название: Üç Silahşörler
Автор: Александр Дюма
Издательство: Elips Kitap
isbn: 978-605-121-893-9
isbn:
Kendi kendine konuşurken yürüyen Dartanyan, de Arguillon Oteli’nin yakınına gelmişti. Otelin önünde ise Aramis’in üç adamla neşe içinde konuştuğunu gördü. Ne var ki Mösyö de Treville’in kendisinin yanında öfkelendiğini unutmamıştı. Silahşorlerin işittiği azar hoşa giden bir şey olmadığından Aramis görmezden geldi. Ne var ki uzlaşmacı ve nazik bir insan olma kararı alan Dartanyan genç adamlara yaklaştı ve yüzünde kibar bir gülümseme ile eğilerek selam verdi. Hepsi de konuşmayı kestiler.
Dartanyan haddini aştığını anlayacak kadar akıllı olsa da kendini içine düşürdüğü tuhaf durumlardan uygun bir şekilde çıkarabilecek kadar ince biri değildi. Doğru düzgün tanımadığı insanların arasına karışıp kendisini ilgilendirmeyen bir konuşmadan nazikçe nasıl kurtulabileceğini bilemiyordu. Geri çekilmenin en az tuhaf yolunu düşündüğü sırada Aramis’in yere düşmüş mendilinin üzerine bastığını söyledi. Bu durumu uygunsuz davranışını telafi etmek üzere bir fırsat olarak gördüğünden eğildi. Takınabildiği en nazik tavıra bürünüp silahşorün ayağının altında tutmaya çalıştığı mendili çekti ve
“Öyle sanıyorum ki bu mendili kaybetmek sizi üzerdi beyefendi.” dedi.
Mendil özenle işlenmişti ve köşelerinde armalar vardı. Fazlasıyla kızaran Aramis, mendili delikanlının elinden almak yerine âdeta kapıverdi.
Bu arada muhafızlardan biri, “Aman aman… Sizin gibi ketum biri Madame de Bois-Tracy ile arasını iyi tuttuğunu inkâr mı edecek yani? Hem de bu asil hanım mendillerinden birini size verdiği hâlde.”
Aramis, Dartanyan’a ölümcül bir düşman kazandığını ilan eden bir bakış fırlattı. Sonra da yumuşak tavrına tekrar bürünerek. “Yanılıyorsunuz beyler.” dedi. “Bu mendil bana ait değil. Bu beyefendinin mendili sizden birine değil de bana vermesine anlam veremiyorum doğrusu. Bu söylediklerime delil olarak cebimdeki mendilimi göstereceğim.”
Aramis dediğini yaptı ve mendilini çıkardı. O zamanlar pek popüler olan patiskadan yapılma mendil diğeri gibi çok şıktı. Fakat bu mendilde işlemeler ya da armalar yoktu. Üzerinde sadece sahibinin kim olduğuna işaret eden bir işleme vardı.
Dartanyan bu kez aceleci davranmadı ve hatasını anladı. Ne var ki Aramis’in arkadaşları pek ikna olmamışlardı. İçlerinden biri sahte bir ciddiyetle şöyle dedi, “Eğer dediğiniz gibiyse Sevgili Aramis, onu kendim alacağım. Çünkü pekâlâ biliyorsunuz ki Bois-Tracy yakın bir dostumdur. Karısına ait bir eşyaya ödül muamelesi yapılmasına müsaade edemem.”
“Bu talebini hoş bir şekilde dile getirmedin.” diye cevap verdi Aramis. “Sözlerinde haklı olduğunu kabul etsem de az önce söylediğim sebepten dolayı dediğini yapmayacağım.”
Dartanyan ürkerek şunları söyleme riskine girdi: “Mendilin Mösyö Aramis’in cebinden düştüğünü görmedi. Ayağını üzerine basmıştı. Bu sebepten mendilin ona ait olduğunu zannettim.”
“Ve yanılıyorsunuz Sayın Beyefendi.” diye soğukça cevap veren Aramis, bu kurtarma teşebbüsüne kayıtsız kalmıştı.
Daha sonra Bois-Tracy’nin arkadaşı olduğunu iddia eden muhafıza döndü ve şöyle dedi:
“Ayrıca ben de Bois-Tracy’nin en az sizin olduğunuz kadar arkadaşıyım. Bu mendilin benim cebimden düştüğünü varsayabilirsiniz.”
“Hayır, şerefim üzerine hayır!” diye haykırdı saray muhafızı.
“Sen şerefin üzerine yemin etmek üzeresin. Ben de sözümü söyledim. Bu durumda ikimizden birinin yalan söylediği aşikar. En iyisi ikimiz de bir parçasını alalım.”
“Mendilin mi?”
“Evet.”
“Son derece adil.” dedi diğer iki muhafız. “Kral Süleyman’ın adaleti. Aramis, gerçekten de bilgelikle dolusun!”
Genç adamlar kahkahalar patlattılar. Tahmin edilebileceği gibi olayın devamı gelmedi. Bir müddet sonra sohbet sona erince üç muhafız ve silahşorler içtenlikle el sıkışıp yollarına gittiler.
“Şimdi sıra bu cesur adamla aramı düzeltmeye geldi.” dedi Dartanyan kendi kendine. Sohbetin son kısmı boyunca kenarda beklemişti. İşte bu iyi hislerle kendisine aldırmadan yanından ayrılan Aramis’in yanını gitti. “Beyefendi” dedi. “Umarım beni affedersiniz.”
“Ah beyefendi!” diye sözünü kesti Aramis. “Bu olayda nazik bir beyefendinin davranması gerektiği gibi davranmadığınızı söylememe müsaade edin.”
“Ne diyorsunuz beyefendi. Ne sanıyorsunuz?” diye haykırdı Dartanyan.
“Aptal olmadığınızı sanıyorum beyefendi. Bunu da pekâlâ biliyorsunuz. Her ne kadar Gaskonya’dan da gelmiş olsanız insanların mendillere sebepsiz yere basmayacağını bilirsiniz. Lanet olsun! Paris patiskalarla mı kaplı sanki?”
“Beni utandırmaya çalışarak yanlış yapıyorsunuz beyefendi.” dedi Dartanyan. Doğuştan gelen kavgacı ruhu, barışçıl olma kararını bastırıyordu. “Gaskonyalı olduğum doğrudur. Mademki bunu biliyorsunuz Gascon insanının çok sabırlı olmadığını size söylememe gerek de yok. Aptalca davrandıkları için dahi olsa özür dilediklerinde yapabileceklerinin en iyisini yapmış olduklarından emindirler.”
“Beyefendi size konuyla ilgili söylediklerimin amacı kavga başlatmak değil. Şükürler olsun ki ben bir haydut değilim ve sadece geçici bir süre için silahşorlük yapıyorum. Sadece mecbur olduğum zamanlarda kavga ederim ve bundan nefret ederim. Fakat bu kez durum ciddi. Sizin yüzünüzden bir hanımefendinin itibarı zedelendi.”
“Bizim yüzümüzden demek istiyorsunuz!” diye haykırdı Dartanyan.
“Neden bu şekilde mendili vermek istediniz acaba?”
“Neden tuhaf bir şekilde mendili düşürdünüz?”
“Dediğim gibi beyefendi, tekrar ediyorum, mendil benim cebimden düşmedi.”
“İşte şimdi iki kez yalan söylemiş oldunuz. Mendilin düştüğünü gördüm.”
“Demek bu ses tonuyla konuşacaksınız Gasconlu Efendi. Pekâlâ, size nasıl davranacağınızı öğreteceğim.”
“Ben de sizi ayine yollayacağım Papaz Efendi. İsterseniz kılıcınızı çekin şimdi.”
“Hayır, müsaade ederseniz değerli СКАЧАТЬ