Madam Bovary. Гюстав Флобер
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Madam Bovary - Гюстав Флобер страница 7

Название: Madam Bovary

Автор: Гюстав Флобер

Издательство: Elips Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 978-605-121-966-0

isbn:

СКАЧАТЬ bir şey anlamadığı için kızından yana çıkmadı. Nihayet düğün oldu. Kırk üç kişilik bir sofranın başında on altı saat kalmanın dışında ertesi gün yiyip içmeye gene başlandı, hatta şöyle böyle bu iş birkaç gün sürdü.

      4

      Davetliler faytonlarla, kupalarla tek beygirli talikalar, iki tekerlekli hafif arabalar, üstü açık landonlar, üstü kapalı ve meşin perdeli yük arabalarıyla; en yakın köylerin delikanlıları da iki tekerlekli açık yük arabalarında, düşmemek için demir çubuklara tutunarak ve sıra ile ayakta fena hâlde sarsılarak tırıs bir gidişle çiftliğe geldiler. On fersahlık uzaklardan Godervil’den Normanvil’den, Kani’den gelenler vardı. İki taraf da bütün akrabalarını davet etmişlerdi. Araları açık olanlarla barışıldı. Bir zamanlar gözden ırak olmuş ahbaplara davetiyeler gönderildi.

      Zaman zaman çitin arkasından kamçı sesleri geliyor. Sonra kapı açılıyordu; o zaman içeri, mesela tek beygirli bir talikanın girdiği görülürdü. Taş merdivenin ilk basamağına kadar dörtnala gelen araba orada birdenbire durup içindekileri boşaltıyor ve çıkanlar gerinip diz kapaklarını ovuşturuyorlardı. Kadınlar, başlarında takke biçimi şapkalarla, şehirli kıyafetindeydiler; altın kordonlu saatler, uçları belde çaprazlanmış pelerinler yahut bir iğne ile arkaya iliştirilmiş, geriden enseyi açık bırakan renkli küçük fişüler. Tıpkı babaları gibi giyinmiş olan oğlan çocukları, yeni elbiseleri içinde rahatsız oluyor gibiydiler. Hatta birçoğuna, doğdu doğalı ilk defa giydikleri yeni ayakkabıları daha o gün alınmıştı. Yanlarında görülen on beş, on altı yaşlarında büyücek bir genç kız… Şüphesiz onların ya bir kuzenleri ya büyük ablaları olacak, ilk şaraplı ekmek ayininde yapılan beyaz elbisesi şimdi lüzumu kadar uzatılmış, kıpkırmızı yüzü, şaşkın hâli ve gülyağlı pomata ile yağlanmış saçlarıyla eldivenlerinin kirlenmesinden pek çekinerek put gibi sessiz, kalıp gibi hareketsiz, duruyordu. Bütün arabaların hayvanlarını çözecek ve koşumlarını çıkaracak kadar seyis bulunmadığı için erkekler, kollarını sıvayarak kendileri işe girişmişlerdi. Onların da kıyafetleri içtimai mevkilerine göre resmî ve yarı resmî elbise, redingot, veston, kısa ceket, değişik fakat hepsi, önünde bütün ailenin, saygı ile eğilip ancak böyle alay günlerinde merasimle dolaptan çıkarılan şeylerdi; kocaman etekleri rüzgârda dalgalanan silindir yakalı, torba cepli redingotlar; kaba çuhadan kısa ceketlerle çok kere siperinin kenarı bakır şeritli, bir kasketle beraber giyilir, arkasındaki iki düğmesi bir çift göz gibi birbirine yakın ve etekleri kesilmiş gibi duran redingotvari ceketler… Hele bazıları -fakat bunlar yemek masasının mutlaka uçlarındaki aşağı mevkide oturacaklardı- seremoni bluzları, yani yakası omuzları üzerine devrilmiş, arkası küçük kıvrımlarla bükülmüş ve beli pek aşağıdan dikili bir kemerle tutturulmuş bluzlar giymişlerdi.

      Sonra nedir o, eski zamanın zırhlı adamları gibi, göğüsleri şişkin kolalı gömlekler! Herkesin saçları daha yeni dibinden kesilmiş, kulaklar kafalardan ayrılmış ve yakınından tıraş başlamıştı. Hele bazıları tanyeri ağarmadan kalkıp gün doğmadan tıraş oldukları için iyice göremediklerinden burun altında, çene hizasında ustura kesikleri veya üç franklık bir madenî para büyüklüğünde kabarmış deriler, yolda gelirken havalanıp iltihaplanarak o kocaman beyaz yılışık suratlarda ebrulu mermer damarları gibi pembe plaklar göstermekteydi.

      Belediye dairesi çiftlikten yarım saat kadar çektiği için bir kere kilisede merasim yapıldıktan sonra oraya kadar yaya gidilip öyle gelinmişti. Yeşil buğday tarlaları arasında yılan kavi kıvrılan dar yolda önce renkli bir eşarp gibi tek parça dalgalanan alay, gittikçe kesilip koparak giderken konuşmaya dalan ve geciken gruplara ayrılmıştı. Kabarık helezoni fiyonklu kurdelelerle donanmış olan kemanı elinde çalgıcı alayın önünde gidiyor, onun arkasında yeni evliler, onlardan sonra akrabalar ve rastgele eş dost ve en geride buğday başaklarını koparmakla eğlenen ve kimse görmeden koşup oynayan çocuklar…

      Emma’nın gelinlik robu çok uzun olduğu için etekleri biraz yere sürünüyordu. Genç kız ikide bir durup nezaketle eğilerek yapışan küçük deve dikenleri ve sert otları silkiyor ve bu esnada elleri boş kalan Charles, işini bitirinceye kadar onu bekliyordu. Siyah elbisesinin uzun kolları tırnaklarına kadar ellerini kaplayan Baba Ruolt, başında yeni ipek şapkası, kolunu Charles’ın annesi Madam Bovary’ye vermişti. Babası Mösyö Bovary gelince, içinden bütün bu davetlileri hiçe sayan ve sırtına askerî biçimde, tek sıra düğmeli bir redingot giyerek sade bir kıyafetle gelmişti kumral bir köylü kızına takılarak ona birahane şakaları yapmaya başladı; zavallı kız da bu durum karşısında kızarıyor, bozarıyor, baş kesiyor ve ne diyeceğini bilemiyordu. Öteki davetliler kendi aralarında işlerinden bahsediyorlar veya peşin peşin neşelenmek için türlü oyunlar, muziplikler yapıyorlardı. Kulak kabartınca uzaktan kemanın vızıltısı duyuluyordu, çünkü çalgıcı hem alabildiğine gidiyor hem kemanı ile kırları inletiyordu. Sonra herkesin çok geride kaldığını fark edince durup dinleniyor ve kirişler daha iyi gıcırdasın diye elindeki yaya uzun uzun reçine sürüyordu. Sonra gene çalarak yürümeye başlıyor, ölçüsünü bilmek için vakit vakit kemanın sapını eğip kaldırıyor ve kemanın sesi uzaklardan küçük kuşları harekete getiriyordu.

      Yemek sofrası yol arabaları sundurmasının altında hazırlanmıştı. Sofranın üstünde dört sığır filetosu, altı salçalı piliç ve tavada dana, üç koyun budu ve ortalarında kızarmış bir süt kuzusu ve bunları kucaklayan kuzu kulağı karışık dört domuz sucuğu vardı. Köşelerde içki dolu sürahiler duruyor, şişelerdeki tatlı elma şarabının koyu köpükleri tıpalardan dışarı fırlıyordu. Bütün şarap kadehleri daha evvelden ağızlarına kadar doldurulmuştu. Kocaman kayık tabaklar içinde, masanın en ufak sarsıntısı ile kendiliğinden titreyip dalgalanan sarı renkli kremlerin düzlüğü üzerinde yeni evlilerin isimlerinin ilk harfleri, ince bir arabesk sanatla resmedilmiş bulunuyordu. Çeşit çeşit pastalar ve bademli cevizli nugalar için, mahsus Iveto’ya gidilip bir pastacı bulunmuştu. Bu adam memlekette yeni iş yaptığını göz önüne getirerek çok özenmiş bezenmişti. Sıra yemeye geldiğinde, o, kendi eliyle ortaya öyle şatafatlı istifte bir el işi numunesi getirmişti ki görenler hayretle haykırmaktan kendilerini alamamışlardı. Önce zemin katını dört köşe mavi mukavva üzerine alçıdan revakları ve sütunlarıyla bir mabedi temsil eden bu maketin küçük hücrelerinde mini mini heykelcikleri ve semasında yaldızlı kâğıtlardan kırpılmış yıldızları vardı.

      Sonra ikinci katta Savoa böreğinden bir kale bedeni ve etrafında bademler, kuru üzümler ve dörde bölünmüş portakallarla melek otundan yapılmış mini mini istihkâmlar… Nihayet yeşil bir çayırı temsil eden üst taraçada kayalar ve içinde fındık kabuğundan gemiler yüzen reçel suyundan göller… Sonra çikolatadan bir salıncakta güya sallanan mini mini bir aşk perisi ki salıncağının iki direği tepesine konulmuş olan iki tabii gül goncası birer yuvarlak top rolünü yapmaktadır.

      Akşama kadar yenildi içildi. Oturmaktan yorulanlar avluya çıkıp geziniyorlar yahut samanlıkta bir parti tıpa oyunu oynuyor, sonra gene sofra başına geliyorlardı. Ziyafetin sonlarına doğru bazıları uyudu ve horladı. Fakat sıra kahveye gelince hepsi canlandı. Şarkı söylediler, kuvvet tecrübeleri yaptılar, ağırlık kaldırdılar, başparmağı aşağıdan duvara dayayıp altından geçtiler, arabaları omuzlamaya çalıştılar, kaba şakalarla kadınları kucakladılar. Gece giderlerken burunlarına kadar tıka basa kuru ot yiyen hayvanlar huysuzluk ediyor, arabaların okları arasına girmek istemiyor, kıç atıyor, şaha kalkıyor, koşumları koparıyorlar; sahipleri de küfrü basıyor yahut gülüyorlardı. Ve bütün gece mehtapta, memleketin yollarında azgın hamlelerle СКАЧАТЬ