60'lardan Günümüze Azerbaycan Hikâyesi. Анонимный автор
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу 60'lardan Günümüze Azerbaycan Hikâyesi - Анонимный автор страница 11

Название: 60'lardan Günümüze Azerbaycan Hikâyesi

Автор: Анонимный автор

Издательство: Elips Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 978-625-6853-63-8

isbn:

СКАЧАТЬ yegâne hikâye kahramanı aksakal bu gerçeği kendi diliyle şöyle ifade eder: “Ben bilirdim. Aşkın gücünü ben bilirdim. Ama ülkenin namuslu kızı, alınmaz kule gibi sağlam çıktı. Yazık ona” (Caferzade, 2020, s. 47).

      Birbirlerini seven âşıklardan biri, söz konusu vatanı ve milleti olunca zorlu bir tercih durumunda kalır. Kızbike’nin sevdiğini bu uğurda öldürmesi, yaşadığı derin ikilem ve neticede canına kıyması modern yaklaşımla ele alındığında bu hikâyenin izleğini vermektedir. Takip edilen bu izlek aksakal Kızılkaya ve Kızbike’nin iç konuşmalarında doğrudan okuyucuyla paylaşılır. Kızılkaya bu büyük aşkın yaşadığı çıkmazı fark eden ilk kişidir: “Kızılkaya düşünüyordu. ‘Ben biliyorum, bu sensin ey ülkenin yenilmez güzeli. Bu sensin! Yoksa hiç bir cengâver Ayaz’a aman vermezdi. Kalbin ne kötü yaralanmış kızım, ne kötü yaralanmış?’” (Caferzade, 2020, s. 46).

      Geleneksel bir anlatı türü üzerine kurulu olan hikâyedeki zaman unsuru da şifahi türlerdeki genel havayı yansıtır; nesnel zaman anlatının genel üslubuna uygun olarak belirsiz bir zamandır. Masalsı bir söyleyiş ile başlangıç zamanı, “Eski zamanlarda…”ifadesiyle dile getirilir ve olayların gerçekleşmesini kapsayan zamana dair de herhangi bir veri bulunmaz. “Masalda zaman çabuk geçer. Onlar büyüyerek okul çağına geldiler.” (Caferzade, 2020, s. 45) ifadesi, hikâyedeki zamana dair muğlâk unsurlardan biridir. Geleneksel anlatı türlerinden bolca izler taşıyan hikâyede bu tarz bir kullanımın bir diğer örneği “Adını ben verdim, ömrünü, kemalini, yüz güzelliğini ateş versin!” (Caferzade, 2020, s. 46) kalıp ifadesidir. Zira Dede Korkut’tan da bildiğimiz bu ifade yazarın hikâyenin zamanını İslâm etkisinden uzak, Ateşgedeliğin hâkim olduğu bir döneme tarihlemek istediğini göstermektedir.

      Hikâye kısa olmasına rağmen şahıs varlığı bakımından zengindir. Merkezî kişi Kızbike ile yardımcı kişi Ayaz yanında diğer kişiler arasında öne çıkan kahramanlar ülkenin aksakalı Kızılkaya, ölen hanın oğlu Kuzey, aklı ve cesareti ile ün kazanmış “Kuşlu Han” adlı hükümdardır. Zalim bir hükümdar, komşu ülkelerin hükümdarları, ülkenin yaşlı kadınları, aksakalları ve adlı sanlı yiğitleri, mimarlar, cengâverler gibi diğer kişiler ise hikâyenin dekoratif mahiyete sahip şahıs kadrosunu temsil eder. Kişilerin ruhsal ve fiziksel durumlarına yönelik sunum anlatıcının sınırlı sayıdaki cümlesinde mevcuttur. Geleneksel bir anlatı tarzında kaleme alınan hikâyede diyalog da oldukça azdır. Hikâyedeki şahıs kadrosu iyiler ve kötüler olacak tarzda keskin bir çizgi ile ayrılır. Hikâyenin merkezinde bir aşk da olsa âşıklar Kızbike ve Ayaz dahi bu iyi ve kötü taraflardan birine dâhildir. Aşkına ve vatanına samimiyetle bağlı Kızbike’nin olumlu kişilik özellikleri karşısında Ayaz; savaş meydanında gösterdiği namertlik ile babasının olumsuz özelliklerini taşıdığını gösterir. Kızbike’nin babasını öldürmek bir yana, aşkına kavuşabilmek için ülkeye saldırmayı tercih etmesi de Ayaz’daki olumsuz kişilik özelliklerini yansıtır. Hikâyenin merkezindeki iki kahraman Kızbike ve Ayaz aynı eğitimlerden geçerler, benzer yaşantıları olur ama savaşçılık ve mertlik duyguları Kızbike’de tıpkı babasında olduğu gibi güçlüdür. Ayaz samimi bir duygu ile Kızbike’ye âşık olsa da zayıf karakterlidir ve babasının hain emellerine hizmet eder. Kişilerin iyi özellikleri de kötü özellikleri de soyun babadan geçmesi gibi devam etmektedir. Ayaz’ın Kuşlu Han ile cenk meydanında dövüşürken namert atasından öğrendiği bir hileye başvurması bu durumun tipik örneğidir.

      Hikâye kahramanları arasında Kızbike kuşkusuz müstesna bir yere sahiptir. Okurun dikkati âdeta bu kahraman üzerinde yoğunlaştırılarak Kızbike şahsında birçok değer aktarımı yapılır. Merkezî kişiye yüklenen vasıflar bir bakıma onun hikâye dâhilindeki yaratılış misyonunu vermektedir. Hikâyeye adını da veren Kızbike küçük yaşlardan itibaren çok iyi eğitim almıştır. Aldığı eğitim yanında örfî anlamdaki gelişimini de lâyıkıyla sürdürmüş, manevi anlamda da toplum içinde saygın bir yer edinmiştir:

      “Ülkenin en güzel kızı, yaşı bulûğa erdiğinde birkaç yıl ateşgâha gelmeli, kutsal ateşe hizmet etmeliydi. O, kutsal ateşe hizmet ettiğinde kendisi de kutsal olurdu. Ülkenin oğul ve kızları, ana babalar, gelinler gelip ona tapınıp, hastalar ondan şifa; çocuğu olmayanlar evlât, arzusuna erişemeyenler sevdiklerine kavuşmayı diliyorlardı. Kızın ateşli elbisesi, ateşin kutsal alevleri gibi kırmızı ve mavi renge çalıyordu. Gönlü yansa da o, kutsal ateşten ayrılmadan ülkesinin, milletinin geleceği için saadet arzuluyordu. Kız bu hizmetlerinin karşılığında ülkenin en yiğit, cengâver erkeğine gidebilirdi. Böyle bir saadet Kuşlu Han’ın kızı Kızbike’ye nasip olmuştu” (Caferzade, 2020, s. 46).

      Kızbike’yi bu hikâyede sıradışı kılan yönü, sözünü ettiğimiz olumlu kadın vasıfları yanında aynı zamanda savaşçı bir cengâver olmasıdır. Bir kadına has hususiyetlerin yanında Kızbike cesareti, bağımsızlığa olan düşkünlüğü, ileri görüşlülüğü ve gerektiğinde vatanı ve milleti uğrunda savaşmayı bilmesiyle adeta “Amazon Kadını” (Eyvazlı, E.T.07.03.2020) ruhunu temsil eder. Hikâyenin temel kahramanı Kızbike cenk meydanındaki her döğüşüne rengârenk kıyafetler giyerek gelir ve düşmanların en güçlü pehlivanlarını yere serer. Gücü Ayaz’a da kolaylıkla yetecek iken ona kıyamaz. Düşmanlar ülkelerine saldırdığında Kızbike milletine öncülük eder. Güzelliği ve zarafeti yanında o zor zamanlarda milletinin başına gelen felâketin üstesinden gelmeyi başaracak güce de sahip bir kadın olarak tasvir edilir. Kızbike’nin istiklâliyete olan bağlılığı o derece güçlüdür ki sevgilisi Ayaz’ı öldürdükten sonra, düşman askerlerine esir düşmek veya onlar tarafından öldürülmektense kendisini kuleden aşağı atarak ölmeyi tercih eder. Bu tercih sadece sevgilisini kaybetmenin verdiği bir aşk acısından değil istiklâle olan bağlılıktan kaynaklanır.

      Kızbike hikâyesinin kahramanları arasında bir ‘tip’ olarak nitelendirebileceğimiz yegâne şahsiyet ise Kızılkaya’dır. O geleneksel anlatılardan özellikle destanlarda sıklıkla görülen “Bilge” tipinin bu hikâyedeki izdüşümüdür. Akil adamlar olan aksakallar en kritik zamanlarda aldıkları hayati kararlarla kadim Türk toplumundaki bilge insanları temsil ederler. Zalim hükümdarın ölümü sonrasında devletin başına aklı ve dürüstlüğü ile bilinen Kuşlu Han’ı seçmeleri; Kuzey’in devlete isyan edeceğini öğrendiklerinde onu sürgüne göndermeleri gibi kararlar aksakalların bu tür faaliyetleri arasındadır. Bu itibarla Kızılkaya, Kızbike ile birlikte ferasetli Azerbaycan insanını yansıtır. Aksakal Kızılkaya devlet aklını, serinkanlılığı, itidali ve aklıselimi sembolize eder. İyilerin akıl hocası ve yönlendiricisi Kızılkaya, Azerbaycan Türklüğünün kimliğini yansıtan bir şahsiyet olarak Kuşlu Han’ın yönetime getirilmesinde, Kuzey ülkeye saldırdığında verilecek olan mücadelede önemli rol oynar ve dahası âşıklar Kızbike ile Ayaz’ın çocukluk dönemlerinde bile bir eğitici olarak var edilir.

      Hikâyede açık mekân hâkimiyeti olsa da ateşgâh olarak adlandırılan mabet ve esere adını veren “kule” kapalı mekân olarak öne çıkan yerlerdir. Açık mekân ise en temelde hikâyedeki olayların yaşandığı ve adı belirtilmeyen ülkedir. Hikâyeye adını da veren kapalı mekânının yapılış gayesi şöyle verilir:

      “Düşmanın ordusu çoktur. Onlar yurdumuzu talan etmek, ana bacılarımızı kırıp geçmek istiyorlar. Sağlam bir kule yapalım, muhterem Kızılkaya! Emredin mabedin yanındaki yüksek tepenin üstüne bir taş getirilsin. Alınamaz kuleyi buraya inşa etmeliyiz. Hem su yakında hem de düşman gözümüzün önünde olur. Mevkisi güzeldir, СКАЧАТЬ