.
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу - страница 8

Название:

Автор:

Издательство:

Жанр:

Серия:

isbn:

isbn:

СКАЧАТЬ ateşgâha girdi. Ateşin üstünde yücelen yüksek yerde, kalbine ta çocukluktan beri hâkim olan Kızbike durmuştu. Dilek dileyenlerin dileğini kabul ediyordu. Güzel yüzü de renkli kıyafeti de kutsal ateşten parıltı almış, güneş gibi parlıyordu.

      Ayaz, titreyen yüreğiyle ateşe yakınlaştı. Gençler göz göze geldiler. Yüzü yarım örtülü olsa da Kızbike onu tanıdı. “Yüzünü, ateşten yanan gözlerini görmeseydim de kalbim burada olduğunu bana haber verirdi sevdiğim!” Kızın elleri titredi, az daha dizleri bükülecek ve ateşe düşecekti. Onun bir tek söz ya da bir tek işareti ziyaretçilerin Ayaz’ı tutup parçalamasına ve düşman ordusunu başsız bırakmasına yeterli olur, Ayaz’ı olduğu yerde öldürürlerdi. Ama güçlü bir aşk Kızbike’nin dilini bağladı. Kızın gözleri yaşla doldu. Ayaz çıkıp gitti…

      Sabah düşman ordusu yeniden hücuma geçti ve kulenin önünde toplandı. Bu sırada ateşli bir kılıç tutmuş, kızıl ateşten kıyafetli, keher3 ata binmiş bir cengâver meydanda göründü. O göründüğü gibi yurdu savunan dövüşçülerin koluna kuvvet, dizine takat geldi. Düşman ordusu telâşa düştü. Ayaz, bu cengâveri tanımıyordu. Cengâver ise bugün sadece onu izliyordu. “Yok, yok, artık bugün sonundur. Ayaz, sevdiğim! Bugün sonundur. Sadağımdan aldığım birinci ok, kılıcımın ilk ve son darbesi bugün senindir. Bir daha seni affedersem düşman olurum yurduma, bir daha seni affedersem ihanet etmiş olurum yurduma. Bir daha seni affedersem kalbime söz geçiremem. Bir daha seni affedersem..”

      Aman vermedi. Kızbike ölüm saçan kılıcının bir darbesiyle Ayaz’ı atından düşürerek yere serdi. “Bu benim de sonumdur sevdiğim, benim de sonumdur! Ben seni seviyordum. Ben sensiz yaşayamayacağım. Ama vatanıma ihanet eden sen de olsan, kalbim de olsa onu kesip atarım, gözlerim olsa onları oyup çıkarırım. Bu sensin, sevdiğim, sensin!”

      Ayaz’ın en sadık dövüşçüleri, komutanlarının attan düştüğünü görünce, ona vuran atlıya doğru hücum ettiler. Kızbike dövüşe dövüşe kuleye doğru çekiliyordu. Kuleye varınca attan indi ve arkasından koşan piyade düşmanlarla vuruşarak kuleye girdi; merdivenlerden yukarıya çıkmaya başladı. Basamaklara onun öldürdüğü düşmanların kanı dökülse de onlar Kızbike’den el çekmiyor, arkasından geliyorlardı. Ölen komutanlarının intikamını almak için can atıyorlardı. Kızbike bu ağır vuruşmada yaralanmıştı. Kan kaybettikçe gücü azalıyor, zayıflıyor, düşmanın eline düşeceğini hissediyordu. Bu sırada üstünde ateşin alevlendiği kuleye kalktı. Son defa vatan toprağına veda nazarlarıyla baktı, arzusuna kavuşamamış kalbinden yanık bir ah koptu. “Ben zaten senden sonra yaşayamayacaktım Ayaz. Senin ihanetinden sonra yaşayamayacaktım. Şimdi ise… düşman eline geçmektense ölmek daha iyidir.” o düşmanın soğuk nefesini ardında duyunca kulenin duvarı üzerinde boylu boyunca ayağa kalktı:

      –Elveda!..– diyerek kendini kulenin denize bakan tarafından aşağıya, kükreyen dalgaların koynuna attı. Bu anda arkadan Kızılkaya ile yiğitleri yetiştiler. Düşmanı birer birer kılıçtan geçirdiler.

      Cengâverlerden birkaçı kendisini dalgaların içine attı ve Kızbike’nin cesedini Hazar’ın coşkun sularından çıkardılar. Ülkenin yaşlı kadınları, kız ve gelinleri gelerek, örtüsü yüzünden açılmış, saçları dağılmış, ateşler kızı Kızbike’ye gelinlik kıyafetini giydirdiler. Defin için hazırlandılar.

      “Əziziyəm qız qala,

      Tikdiribən qız qala.

             Namərd oğullar ölə,

      Vətən üçün qız qala.4

      diyerek onu okşadılar.

      Kızılkaya: “Ben bilirdim. Aşkın gücünü ben bilirdim. Ama ülkenin namuslu kızı, alınmaz kule gibi sağlam çıktı. Yazık ona.” diye hayıflana hayıflana başını salladı.

      Kızbike’yi diktirdiği kulenin avlusuna defnettiler. Kulenin adını da “Kız Kulesi” koydular. O zamandan beri her yıl bahar geldiğinde genç kızlar, sabahın alacakaranlığında Kız Kulesi’ne gelip ateşler kızı Kızbike’yi hatırlıyor, güneşin doğuşunu burada karşılıyor ve ondan mutluluk diliyorlar.

[Aktaran: İsmail Özgür, Edebice, Fikir-Sanat-Edebiyat Dergisi5,22, 2020, ss. 45-47.]

      Folkloru Edebiyatla Buluşturan Bir Kadın Ruhu: Azize Caferzâde’nin “Kızbike-Kız Kulesi” Hikâyesine Dâir

      Atıf AKGÜN

      “Əziziyəm qız qala,

      Tikdiribən qız qala.

      Namərd oğullar ölə,

      Vətən üçün qız qala.”

Muasır Edebiyata Bir Kaynak Olarak Şifahi Gelenek

      Edebiyata bütüncül olan bir yaklaşımla baktığımızda çağdaş ve şifahi edebî türlerin en temelde “anlatı” olmak itibariyle üst yapıda birleştiklerini görürüz. Söz gelimi herhangi bir efsane ya da destandaki tahkiye, modern hikâyenin ya da romanın bünyesindeki ‘tahkiye’den kısmî farklılıklarına rağmen müşterek bir edebî araçtır. Aynı şekilde “zaman”, “mekân”, “şahıs” vb. birçok kurgu unsurunun edebiyat zemininde birçok farklı anlatı türünde yer aldığını görmek de mümkündür. ‘Anlatı’ kavramının özündeki düşüncenin, tahkiyeye dayalı edebî türlerin temelde bir yazar anlatıcı ve okuyucudan oluşmak gibi bir ortaklık üzerine şekillendiğini söylemek mümkündür. Aynı zamanda bu anlatıların ayrılmaz parçası ‘kurmaca’ da ister şifahi ister çağdaş ürünlerde olsun müşterek bir edebî unsurdur ve söz konusu kurmaca anlatılar bir bakıma gerçek dünyanın kurgusal birer temsilini sunan kurmaca dünyalardır (Dervişcemaloğlu, 2004, s. 116, 56-60).

      Şifahi Halk Edebiyatı türleri de birer anlatı olarak tıpkı çağdaş edebiyat türlerinde olduğu gibi bünyelerinde belli bir kurgusallığı barındırır. Gücünü gelenekten ve tarihsellikten alan bu tür şifahi anlatıların cazibesi çağdaş edebî eserleri de çoğu zaman etkisi altına almış; bazı çağdaş edebiyat üreticileri bu zengin malzemeden folklorik birikimleri dâhilinde istifade etmişlerdir.

      Destanlar, masallar, halk hikâyeleri ve efsaneler gibi belirli bir olay örgüsünü bünyesinde taşıyan türler başta olmak üzere, halkbilimin sembolik ya da metaforik değeri olan herhangi bir unsuru dahi çağdaş edebî üretimlerde bazen konu, bazen de bir motif olarak yer almış hatta metinlerarasılığın imkânı ile çağdaş türler dâhilinde kendisine geniş bir temsil alanı bulabilmiştir. Bu bağlamda “Kızbike-Kız Kulesi”, Azize Caferzâde’nin folklor ile edebiyatı buluşturan bir hikâyesi olarak karşımıza çıkar. Adların kökeniyle ilgilenen bilim dalı Onomastik’in yer adlarını kapsayan alt alanı Toponimi kuşkusuz “Kız Kulesi” hakkında oldukça zengin veriler sunar ancak zengin folklorik birikimden istifade ile “Kız Kulesi” üzerine halk arasında yaşatılan çok sayıda anlatının da aynı alana önemli veriler sunduğunu söylemek mümkündür. Özellikle “efsaneler” ve onun bir alt türü olan “yer adları ile ilgili efsaneler”in, bir yer adının kökeni üzerine şekillenen ve bir yerin adına dair şifahi üretimi yansıtan edebî türler olmaları bu bakımdan önemlidir. Azize Caferzâde’nin incelediğimiz СКАЧАТЬ



<p>3</p>

Açık kestane renkli atlar için kullanılan bir tâbir.

<p>4</p>

Mâni şöyledir: Aziziyem kız kule, Yapılmıştır kız kule, Namert oğullar ölsün, Vatan için kız kalsın.

<p>5</p>

Dergide yayımlanan hikâye yeniden gözden geçirilmiş, bazı düzeltmeler yapılmıştır.