Название: Sabit Mukanov Romanlarında Diyalog Kullanımı
Автор: Rita Sultangaliyeva
Издательство: Elips Kitap
isbn: 978-625-6852-24-2
isbn:
K. Abdikova J. Aymavutov, ilim adaylığını savunma tezinde “Romanda (Akbilek) karakter oluşturmanın, onu bireyselleştirmenin yöntemlerinden biri, diyalogdur. Tölegen’in konuklarına dikkat edelim, diyalog gerginleşerek başlayıp sonrasında tartışma romanlarındaki ideolojik davalara benzer.” [52, 59-60 ss] diye yazmıştır. Bununla birlikte araştırmacı, yazarın diyaloğa yüklediği görev hakkında: “Düşüncelerini sonuna kadar gizlemeden dile getirip sırrını açığa vurmak, onun (J. Aymavutov’un) kahramanlarına göre bir özellik değildir. Genellikle onlar güvensiz karakterlerdir. Bu yüzden diyalog, onun kahramanlarının siyasi ideolojik programını, gerçek bakış açısını ve dünya görüşünü açıkça göstermek amacıyla kullanılmıyor. Bunların hepsi, yazarın karakter betimlemelerinde, açıklamalarında ve mimik tasvirleri sırasında açığa çıkıyor.” [52, 60 б] der.
Daha sonra K. Abdikova, romandaki kahramanların çeşitli konuşma anlarını inceliyor. Yazarın kullandığı ‘sessiz’ diyalog örneğinin üzerinde dikkatle durarak, “Aymavutov’da konuşulan diyaloğun dışında işaretlerle anlatılan ikinci bir diyalog vardır. Konuşulmayan ‘sessiz’ diyaloğun kahramanlar için anlamı büyüktür. Çünkü gizli sırlar, gerçek duygular genellikle onun içinde gizlidir.” [52, 68 s] diyor. Bu çeşit diyalog özelliği, yazarın ustalığıyla ve romanın tür özelliğiyle alakalıdır. Çünkü J. Aymavutov’un ‘Akbilek’ romanı, psikolojik romandır. Sabit Mukanov’un ‘Botagöz’, ‘Sır Derya’, ‘Kayan Yıldız’ romanları, sosyal ve tarihi eserler olduğundan, bu çeşit diyaloga pek rastlanmaz. Ayrıca, yukarıda sözü edilen yazarların eserlerindeki diyalog çeşitlerinin hemen hemen hepsi, S. Mukanov’un ‘Bota-göz’ romanında bulunmaktadır diyemeyiz. Fakat yine de yazar, kendine has tekrarlanmaz üslup özelliklerini koruyarak, duygusal ve etkileyici yanının çok olduğu, kahramanın psikolojik durumundan haberdar eden, kahramanların arasındaki ilişkileri açığa kavuşturan, ustaca düzenlenmiş çeşitli diyalog örneklerini göstermiştir.
Edebiyat araştırmacısı K. Abdezoğlu, diyaloğun edebi eserdeki işlevi hakkında yorumlar yaparken, “Yazar, yarattığı karakteri diyalog aracılığıyla açıp önümüze serdiğinde, olayın gidişatını bazen geliştirip olgunlaştırır.” [53, 270 s] diye fikirlerini dile getirmiştir.
Tanınmış araştırmacı A. Baytanayev de edebi eserdeki diyaloğa çok önem vermiştir. Araştırmacı, ‘Gerçek Ustalık’ (1969) adlı çalışmasında kendi düşüncelerini “Diyalog, kendi işlevini yerine getirmezse o zaman onu kullanmaya gerek yoktur. Onun işlevi ise, öne sürülen anlamının dışında, ek olarak başka anlam katması gerekmesindedir.” [54, 179 s] diye belirtmiştir.
Diyalog gerektiren her türlü durumun diyaloğun kalıplarını ortaya çıkardığı ve bilgi verenlerin birbirlerini görme durumunun ortadan kalktığı özel diyalog ilişkileriyle birlikte, sadece görerek anlamalarını esas alan diyalog durumlarının ortaya çıkabileceği hakkında genç araştırmacı G. İmangaliyeva “Kazak Dilindeki İletişimin Diyalog Hali” adlı makalesinde [55, 314 s] bahsetmiştir.
Kazak edebiyat biliminde diyaloğun tam olarak sınıflandırılması verilmediğinden, biz önce S. Mukanov’un ‘Botagöz’ romanındaki diyalog örneklerinin en önemlilerini seçtik. Sonra, kendi düşüncelerimize göre yorumlayarak sınıflandırdık. Bu sınıflandırmaya göre: Haber verme, psikolojik, karakter tanıtma, öyküyü geliştirme işlevleri gören problem diyaloğunu, yaşantı diyaloğunu, tartışma diyaloğunu; ortak amaçlar doğrultusunda hareket eden iki kişinin konuyu kavrayıp anlaşmasını esas alan uzlaşma diyaloğunu; iki kahramanın düşüncelerinin aynı olmasından meydana gelen uyum diyaloğunu; zıt amaçlara sahip iki kahraman arasındaki tartışmadan ortaya çıkan ihtilaf diyaloğunu; tartışma diyaloğunu ve düello diyaloğunu ortaya koyduk. Elbette, burada dikkat edilmesi gereken durum, bu diyalogların kesin olarak ayrılmadan şartlı şekilde sınıflandırılmış olmasıdır.
Sabit Mukanov’un ‘Botagöz’ romanının esas kaynakları, tarihi dönemden ve o dönemdeki sosyal-siyasi durumlardan başlamaktadır. Bu nedenle, çeşitli sınıf üyelerinin amaçları dile getirilir. Eser, iki esas olay etrafındadır. Bunlardan birincisi, egemen sınıf temsilcileri etrafında dönen olaylardır. İkincisi ise işçi ve halk etrafında gelişen olaylardır. Burada birbirlerine karşı gelen iki sınıfın, işçi halkın gelişip yükselmesi ile egemen sınıfın yavaş yavaş eriyerek yok olmaya yüz tutması gösterilir. Eserdeki sömürücü sınıf temsilcilerini (İtbay, Koşkin, Gorbunov, Kulakov v.b.) de, işçi halkın (Askar, Botagöz, Amantay, Temirbek, Groza v.b.) temsilcilerini de bir araya getirip karşılaştıran durum, yaşama amaçlarının ortak olması, günlük hayatlarının benzerliğidir. Yazar bu iki hikâyeyi siyasi bir amaç için, işçi halkın eşitlik ve özgürlük mücadelesini tasvir etmek için bir araya getirir.
“Yaşamın olduğu yerde savaş da vardır. Hayat, belli bir düzenden şaşmadan, alışılır bir şekilde sürüp gidecek değildir. Eski ile yeninin çatışması, adalet ile haksızlığın savaşı, eğri ile doğrunun mücadelesi, zayıfın güçlüyle tartışması devamlı meydana gelecektir. Hiç dinmeyen, durmayan bu tartışma, edebi ederin esas temelini oluşturur. Edebiyat, insan kaderinin tarihini anlatır dersek, bu tarih de o tartışmalar esasında meydana geliyorsa…” [56, 69 s] ‘Botagöz’ romanındaki bitmek bilmeyen tartışma, eserin tümünü sarıp sarmalamaktadır ve sürüp gitmektedir.
‘Botagöz’ romanı, yazarın sanat hayatındaki büyük bir merhaleyi göstermekle kalmıyor, bununla birlikte Kazak edebiyatının zirve dönemlerine de işaret ediyor.” [57, 15 s] diyen edebiyatçı H. Süyinişali, ‘Botagöz’ romanına büyük değer biçmiştir.
Botagöz, bozkır bölgesinde devrim öncesi halk yaşayışını tasvirle başlar. Genel olarak birlik çapındaki Sovyet Hükümeti’nin kuruluşunu ortaya koyan büyük hacimli bir eser olduğundan, romandaki edebi zaman, Askar, Botagöz, Amantay, Kuznetsov, Bürkitbay, İtbay, Kulakov, Madiyar gibi ana kahramanların karakter yapısını, bakış açılarını, arayışlarını, çaba ve hareket alanları aracılığıyla oldukça net olarak gösteriyor. Zamanın etkisi, insanların karakter, özen ve arzularına bütünüyle hakim olup toplumun siyasi, sosyal, ahlaki ve etik duruşlarını ortaya koyuyor. S. Mukanov romanının tür özelliklerine bakarak, ona tarihi eserdir demek zordur. Çünkü yazarın eseri olan olayları sıralayarak, o olayların içindeki kahramanları tasvir etmekle yetinmiyor. Aynı zamanda, tarihi konuyu edebi açıdan güzelleştirerek, özel bir konuma getiriyor. Tanınmış bilim adamı G. Pospelov, tarihi roman hakkındaki düşüncelerini: “Tarihi eser türüne aittir denilen bazı özellikler, (olayın tarihinin kesin olması, kahramanların karakterlerinin devrin gerçeklerine uygun olması v.b.) öncelikle, tarihi eserin bir konuyu ele alma özelliğinden meydana gelir. Tarihi eser denildiğinde, ‘tarih’ kavramı tür özelliğini değil, konu özelliğini tanıtır.” [58, 159 s] “Tarihi roman, belli bir dönemin kayda geçmiş kesin olaylarını, tekrarlanmaz duruşunu, kendine has özelliklerini, anlamını, yaradılışını, milletin ve hayatın gerçeklerini ve fikrin bilişsel derinliğini edebi açıdan hikaye eder. Tarihi aktarmak, geçmişin sanatsal felsefesini ustalıkla ulaştırmaktır.” [35, 494 s] denilmektedir. Tarihi eserin taşıyacağı sorumluluğu, S. Mukanov’un Botagöz romanı yeterince yerine getirmiş gibidir.
“Sabit Mukanov romanları, Kazak nesrinin meydana gelişini ve gelişme aşamasını incelemek isteyenler için önemli bir kaynaktır. Yazar, türün iç özelliklerini araştırıp günümüzün yaşam gerçeklerine göre ayarlayarak, kendi devrinin güncel sorunlarını ele almaya ve edebi СКАЧАТЬ