Muhteşem Gatsby. Фрэнсис Скотт Фицджеральд
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Muhteşem Gatsby - Фрэнсис Скотт Фицджеральд страница 6

Название: Muhteşem Gatsby

Автор: Фрэнсис Скотт Фицджеральд

Издательство: Elips Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 978-625-6865-36-5

isbn:

СКАЧАТЬ gece boyu açık restoranlardandı ve üçüncüsü bir benzinlikti: Tamir işleri. GEORGE B. WILSON. Araba alınır satılır. Tom’un ardından içeri girdim.

      İçerisi bomboştu; loş bir köşeye sinmiş toz kaplı hurda bir Ford’dan başka bir araba yoktu. Mal sahibi ellerini üstüpüye silerek yazıhanenin kapısında belirdiğinde, bu garaj parçasının bir paravan olduğunu, ihtişamlı ve romantik dairelerin yukarıda saklı kaldığını düşündüm. Sarışın, ruhsuz bir adamdı, kansız yüzüyle biraz yakışıklıydı. Bizi görünce açık mavi gözlerinde nemli bir umut ışıltısı belirdi.

      “Wilson, selam babalık!” dedi Tom, omzuna neşeyle bir şaplak atarak. “İşler nasıl?”

      “Fena değil…” diye cevap verdi Wilson pek inançsız bir sesle. “O arabayı ne zaman satacaksın bana?”

      “Haftaya; adamım şu an üzerinde çalışıyor.”

      “Eli biraz ağır mı ne?”

      “Yok, canım…” dedi Tom soğuk bir sesle, “Böyle düşünüyorsan, ben de başkasına satarım.”

      “Onu demek istemedim…” diye hızla açıklamaya çalıştı Wilson. “Benim demek istediğim…”

      Adamın sesi zayıfladı, Tom gözlerini sabırsızca garajda gezdirdi. Derken, merdivenlerde ayak sesleri duydum ve enli bir kadın figürü yazıhane kapısından gelen ışığın önünü kapadı. Otuzlu yaşlarının ortasında ve hafif topluydu ama bazı kadınlara has bir kıvraklığa sahipti. Puantiyeli, lacivert krepdöşin elbisesinin yukarısındaki yüzünde bir ayrıcalık, bir güzellik ışıltısı yoktu lakin ilk bakışta fark edilen, içinde alev alev bir şeylerin yandığının habercisi bir canlılığı vardı. Sakince gülümsedi ve kocasının yanından adam sanki bir hayaletmişçesine geçip, gözleri çakmak çakmak Tom’la tokalaştı. Sonra dudaklarını ısladı ve arkasına dönmeden kocasına alçak, kaba bir sesle buyurdu:

      “Birkaç iskemle getir, hadisene, getir de oturalım!”

      “Ah, tabii…” diye mırıldandı Wilson telaşla, küçük yazıhaneye doğru gitti ve duvarların kurşuni rengine karıştı. Kül rengi toz, Tom’a sokulan karısı hariç, etraftaki her şeyi olduğu gibi onun da koyu renk takımını ve solgun saçlarını perdeledi.

      “Seni görmek istiyorum.” dedi Tom arzuyla. “Bir sonraki trene bin!”

      “Peki.”

      “Aşağıdaki gazetecinin orada buluşuruz.”

      Kadın başını salladı ve George Wilson elinde iki iskemleyle yazıhane kapısından çıkarken Tom’dan uzaklaştı.

      Onu yolun aşağısında, gözden ırak bir yerde bekledik. 4 Temmuz’dan birkaç gün öncesiydi ve kül rengi, sıska bir İtalyan çocuk demir yolu hattı boyunca çatapat yerleştiriyordu.

      “Berbat bir yer, değil mi?” dedi Tom, kaşlarını çatıp öte yandan Doktor Eckleburg’le bakışırken.

      “Korkunç!”

      “Uzaklaşmak ona iyi geliyor.”

      “Kocası itiraz etmiyor mu?”

      “Wilson mı? Onun New York’taki kız kardeşini ziyarete gittiğini sanıyor. Adam o kadar budala ki ayakta uyuyor!”

      Böylece Tom Buchanan, sevgilisi ve ben, hep beraber New York’a gittik; pek hep beraber de denemez, çünkü Bayan Wilson tedbirli bir şekilde başka bir vagona bindi. Tom, trende olabilecek East Egg’lilerin duyarlılıklarına bu kadarcık da olsa saygı gösterivermişti işte.

      Kadın üstündekileri süslü, kahverengi muslin bir elbiseyle değiştirmişti; Tom New York’taki perona inmesine yardım ederken elbise oldukça geniş kalçalarını sımsıkı sarıyordu. Gazeteciden “Town Tattle”la bir sinema dergisi, ayrıca istasyon eczanesinden bir cilt kremiyle küçük bir şişe parfüm satın aldı. Yukarıda, kasvetle uğuldayan araba yolunda gri döşemeli, lavanta rengi bir taksiyi beğenene kadar yanımızdan dört taksi geçti de anca hanımın seçtiği taksiye atlayıp istasyonun gölgesinden çıkarak kızgın güneşe doğru yol aldık. Çok geçmeden pencereden başını çevirip öne eğilerek ara camını tıklattı.

      “Şu köpeklerden bir tane istiyorum.” dedi arzuyla. “Dairede beslemek için bir tane olsun lazım. Bir köpeğe sahip olmak ne hoş olur!..”

      John D. Rockefeller’a fena hâlde benzeyen, saçları ağarmış yaşlı bir adama doğru geri geri gittik. Boynundan sarkan bir sepette cinsi belli olmayan bir düzine yeni doğmuş köpek yavrusu vardı.

      “Ne cins bunlar?” diye sordu Bayan Wilson istekle, adam arabanın penceresine doğru yaklaşırken.

      “Her cinsten var. Siz ne istiyordunuz, bayan?”

      “Şu polis köpeklerinden istiyorum; sizde yoktur herhâlde?”

      Adam şüpheyle yavruları inceledikten sonra elini sepete daldırdı, bir tanesinin ensesinden tuttu ve kıvranıp duran yavruyu çıkardı.

      “O polis köpeği falan değil!..” dedi Tom.

      “Hayır, tam olarak polis köpeği değil…” dedi adam hayal kırıklığına uğramış bir sesle. “Daha çok bir Airedale teriyeri.” Elini hayvanın kahverengi, banyo süngerine benzer sırtında gezdirdi. “Şu kürke bir bakın. Ne kürk ama! Bu köpek hayatta üşütüp sizin canınızı sıkmaz.”

      “Bence çok sevimli!” dedi Bayan Wilson canıgönülden. “Fiyatı nedir?”

      “Bu köpek mi?” Adam köpeğe hayranlıkla baktı. “Bu köpek size on dolara olur.”

      Airedale -ayakları şaşırtıcı bir şekilde beyaz olsa da şüphesiz bir yerlerinde Airedale’lik vardı- el değiştirdi ve Bayan Wilson’ın kucağına yerleşti, kadın da mest olmuş bir şekilde su geçirmez postu okşamaya başladı.

      “Dişi mi erkek mi?” diye sordu kibarca.

      “Bu köpek mi? Bu köpek erkek.”

      “Kancık bu!” dedi Tom kendinden emin. “Al paranı! Git de kendine on köpek daha al bununla.”

      Beşinci Cadde’ye doğru ilerledik; ılık ve tatlı, neredeyse pastoral bir yaz ikindisiydi. Köşeden kocaman, beyaz bir koyun sürüsü geçse şaşmazdım.

      “Durun!” dedim. “Burada sizden ayrılmak zorundayım.”

      “Olmaz öyle şey!” diye hemen itiraz etti Tom. “Eve gelmezsen Myrtle gücenir. Öyle değil mi Myrtle?”

      “Hadi ama…” dedi kadın. “Kardeşim Catherine’e telefon ederim. Onu çok beğenirler.”

      “Şey, çok isterdim ama…”

      Devam ettik, parktan bir kez daha geçip West Hundreds’a doğru gittik. Taksi 158. Sokak’ta yüksek, beyaz bir apartman pastasının dilimlerinden birinin önünde durdu. Bayan Wilson evine varışının keyfini, mahalleye bir СКАЧАТЬ