Kerem ile Aslı. Неизвестный автор
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Kerem ile Aslı - Неизвестный автор страница 6

Название: Kerem ile Aslı

Автор: Неизвестный автор

Издательство: Elips Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 978-605-121-992-9

isbn:

СКАЧАТЬ şu benim oğlumun derdini anlayın, sonra da bana haber verin.

      Akıllı adamlar gelip Kerem’e:

      “Beyim derdin nedir? Niçin ağlarsın?” dediler.

      Kerem:

      “Benim derdimi bileyim derseniz, size derdimi söyleyim.” deyip aldı sazı eline, akıllı adamların ricalarına karşı bakalım ne dedi.

      Aldı Kerem:

      Yeşil başlı telli turnam

      Şimdi bizim gölden uçtu

      Aklımı başımdan aldı

      Vardı gayrı göle düştü

      Seher yeli gül dağıtır

      Gönül aşkın budağıdır

      Yel eser zülfün dağıtır

      Şimdi fırsat ele düştü

      Dünya kadar olsun malın

      Mevla’m artırsın kemalin

      Güneş yüzün, mah cemalin

      Yazık dilden dile düştü

      Bir zaman çekerim yası

      Yüreğimden gitmez pası

      Onulmaz aşkın yarası

      Altın kemer bele düştü

      Yoluna koymuşum canı

      Seversen İncil, Furkan’ı

      Kerem sevdi Aslı Han’ı

      O da gurbet ele düştü

      deyip kesti…

      Akıllı adamlar baktılar ki söz kabul etmez. Babasına bu kadar nasihat ettik, kızın gittiğini haber almış. Bize türkü söyledi ve dedi ki;

      Kerem sevdi Aslı Han’ı

      O da gurbet ele düştü

      Böylece babasına söylediler. Babası da kalkıp:

      “Bir de ben varayım.” dedi.

      Sofu gelip Kerem’e haber verdi. Kerem ayağa kalkıp saygı gösterdi. O vakit babası:

      “Oğlum niçin öyle feryat edersin, bir derdin mi var?” diye sordu.

      Kerem de aldı sazı eline, bakalım ne dedi.

      Aldı Kerem:

      Aslı’m göçtü vatanından, ilinden

      Yürü rakip hatırcığın hoş olsun

      Bu ayrılık bize gelir Mevla’dan

      Ağlasın da eli gözler yaş olsun

      Yüzüme gülerdin bilmezdin fendin

      Var gayriye çözdür göğsünün bendin

      Aziz dostum iken azil mi ettin

      Kadrimi bilmeyen varsın düş olsun

      Sevda ile ateş düştü yerimden

      Yoluna koymuşum canı serimden

      O yâr bulmuş bize Mevla kerimden

      Başın yansın ayakların yaş olsun

      Biz de gider olduk bu düz ovadan

      Yâran, yoldaş unutmayın duadan

      Yavru şahin uçurmuşum yuvadan

      Ben gideyim hatırınız hoş olsun

      Uğrun uğrun dost bağına girdiğim

      EI uzatıp gonca gülün derdiğim

      Yârim ile zevk-i sefa sürdüğüm

      Gününüz hayal geceniz düş olsun

      Siyah zülfün mah yüzüne ayıran

      Kelp rakibin dostluğunu kayıran

      Yâri benden, beni yârdan ayıran

      Dilerim onulmaz derde düş olsun

      Erisin dağların karı erisin

      Seller insin, ovaları bürüsün

      Sürahiler dolsun, bade yürüsün

      İçin beyler için size aşk olsun

      Beyler oynar satrancın merdini

      Kimse bilmez yüreğimin derdini

      Çok çekmişim bu dilberin derdini

      Ben çekeyim bununla hoş olsun

      Dertli Kerem gider kendi yoluna

      Mevla’m dert vermesin başka kuluna

      Elle kuş kondurmuş gülün dalına

      Kuş konmazsa bizim güller boş olsun

      deyip kesti…

      Ama babası yine Kerem’in hâlinden bir şey anlamayıp:

      “Derdin nedir bana söyle.” dedi.

      O vakit Kerem efkârından babasının yanından kalkıp dışarı çıktı.

      Sofu:

      “Bak Kerem! Sen bunlara yüz yıl türkü söylesen bunların bir şey anlayacakları yoktur. Aşktan da anlamazlar. İkimiz hemen arkalarından gideriz. Her nerede bulursak alır geliriz. Bunun çaresi budur.” dedi.

      Kerem, Sofu’ya:

      “Öyle ise var iki tane at getir. Binek taşına hazır et, ben varayım babamdan izin alayım.” deyip hemen babasının yanına geldi.

      Babası:

      “Oğlum hayrola, böyle gelmenin aslı nedir?” dedi.

      Kerem de aldı sazı eline, bakalım veda ederken babasına ne söyledi.

      Aldı Kerem:

      Gider oldum yâranlarım dizilsin

      Bol olsun ekmeği, aşı dünyanın

      Şimdengeru defterimiz dürülsün

      Sürmelensin kaşı gözü dünyanın

      Erenler kurduğu yoldur kesilmez

      Dolu dolu aşk badesi içilmez

      Buna dünya derler halka küsülmez

      Lalü gevher olsun taşı dünyanın

      Bağ ile dağ olsun çöller, sahralar

      İsterse süt olsun yedi deryalar

      Cümle meyve versin dağlar, ovalar

      İsterse yaz olsun kışı dünyanın

      Dertli Kerem eder dünya fânidir

      Niceleri aptal eder yürüdür

      Kimse bilmez ne zamandan beridir

      Hiç hesaba gelmez yaşı dünyanın

      deyip kesti…

      Babası şaşırıp kaldı:

      “Oğlum, şimdi ne yapalım?” dedi.

      Kerem:

      “Baba СКАЧАТЬ