Название: David Copperfield
Автор: Чарльз Диккенс
Издательство: Elips Kitap
isbn: 978-625-6485-50-1
isbn:
Elinin üzerinde ısırdığım yerin yara izi hâlâ belli idi; kindar bakışını görünce gördüğüm yara izinden daha ziyade kızardım ve Miss Murdstone’a dönerek “Sıhhatiniz nasıldır matmazel?” dedim.
İçini çekti. Elini uzatacağı yerde şeker maşasını uzatarak “Ah!” dedi. “Tatil uzun sürecek mi?”
“Bugünden itibaren bir ay matmazel!”
“Oh, işte bir günü geçti.”
Her sabah bir takvimden, geçen günleri siliyordu. On iki yahut on beş günden sonra yüzü gülmeye başladı. O günden itibaren geçen günleri daha ziyade şevk ile siliyordu.
Tatilin bu ilk gününde ben onu büyük bir yeise düşürmüştüm: Küçük kardeşimi kollarımın arasına aldığım zaman öyle bir çığlık kopardı ki, az kaldı elimdekini yere düşürecektim.
“Aman Allah’ım! Görüyor musunuz Clara! Bu oğlan bebeği tutuyor!”
Bir müddet dehşetle donup kaldı. Sonra üzerime atıldı, çocuğu elimden kaptı. Az kaldı bayılacaktı. Kendisine gelmesi için ona biraz brendi içirmek mecburiyeti hasıl oldu. Bana bir daha çocuğa el sürmemi menetti. Annem bu fikirde değildi. Mahzun mahzun görümcesini haklı buldu.
Bir başka defa zavallı küçük, Miss Murdstone’un gene hiddetlenmesine sebep oldu. Annem bir benim gözlerime bir de bebeğin gözlerine bakıyordu. Birdenbire dedi ki:
“Gözleri birbirlerine çok benziyor.”
“Ne dediniz Clara?”
Annem biraz şaşkın, devam etti:
“Muazzez Jane! Bana iki çocuğun gözleri birbirlerine çok benziyor gibi geliyor.”
“Çıldırdınız mı Clara! Kardeşimin çocuğuyla sizin çocuğunuzu mukayese etmeye nasıl cesaret ediyorsunuz? Onların hiçbir yerleri birbirine benzemiyor. Ümit ederim ki daima da böyle olacak. Böyle mukayeseleri işitmemek için odama çekilmeyi tercih ederim.”
Azametle kalktı, kapıyı şiddetle kapayarak çıktı.
Annemi bu işkencelerden kurtarmak için kendimi mümkün olduğu kadar az göstermeyi istiyor, ekseriya Peggotty’nin yanına iltica ediyordum. Lakin Murdstone’lar taciz edici tabiatlarıyla zavallı annemin terbiyesini ikmal için benim huzurumun elzem olduğu kanaatinde bulunuyorlardı.
Bir akşam odadan çıkmaya hazırlandığım bir sırada Mösyö Murdstone bana dedi ki:
“David teessüfle görüyorum; somurtkan bir tabiatınız var.”
Kız kardeşi teyit etti:
“Hakiki bir ayı gibi. Bayan Clara, bunun siz de farkında olmalısınız.”
“Affedersiniz muazzez Jane, lakin David’i iyi anlamış olduğunuzdan emin misiniz?”
Mösyö Murdstone ağır ağır dedi ki:
“Clara, bana öyle geliyor ki ben bu meselede size nispetle daha az zan altındayım. Derim ki, David bizden uzak duruyor.”
Ve bana dönerek devam etti:
“Siz adi insanlarla düşüp kalkıyorsunuz ve daima hizmetçileri arıyorsunuz. Seciyenizi mutfakta ıslah edemezsiniz. Orada tesadüf ettiğiniz insan için bir şey demeyeceğim.”
Sonra anneme bakarak ilave etti:
“Çünkü Clara, sizin de o kadına karşı bir zaafınız var ki, kendi kendime izah edemiyorum.”
Annem, “Evet azizim Edward.” der gibi dudaklarını oynattı. Lakin ben bir şey işitmedim.
Mösyö Murdstone netice olarak dedi ki:
“Şimdi David, itaat etmezseniz başınıza ne gelecek bilirsiniz.”
Bunu lüzumundan fazla biliyordum; hem annem için hem benim için… İtaat ettim ve artık salondan çıkmadım. Bir gün Miss Murdstone’un “Hele tatilin son günü geldi!” diye bağırdığı zamana kadar tatil böyle sıkıntı içinde süründü.
Evden ayrıldığım için mahzun değildim. Çünkü gittikçe sersemleştiğimi görüyor ve bundan ancak arkadaşlarımı, hususiyle aziz Traddles’i düşünmekle kendimi kurtarıyordum. Vakıa onun arkasında Mösyö Creakle’in meşum hayaleti de görünmüyor değildi.
Annemi ve küçük erkek kardeşimi muhabbetle kucakladım. Miss Murdstone, annemin gözyaşlarını tutamadığını görünce onu metanete davet etmek için sert bir sesle “Clara!” kelimesini fırlatmayı unutmadı.
Mösyö Barkis uyuyan beygirinin yavaş adımlarıyla beni bir kere daha yola çıkardı. Başımı eve çevirdim; annem küçük çocuğu kucağında hareketsiz, mütemadiyen bana bakıyordu.
Onu artık yatağımın baş ucunda, çocuğu kucağında, gözlerini de dikmiş bir hâlde rüyadan başka bir yerde göremeyecektim.
IX
Mart ayı geldi. Bu benim doğduğum aydır. Lakin bir sebepten dolayı bu ay benim hatıramda silinmez bir iz bırakmıştır.
Mütalaaya giriyorduk. Teneffüs zamanı bitmişti. Birdenbire Mösyö Sharp yanıma geldi ve dedi ki:
“David Copperfield! Ziyaret salonuna ininiz.”
İskemlemden kalktım. Acele ile kapıya doğruldum.
Ben Peggotty’den yiyecek dolu bir sepet alacağımı zannediyordum, sevincimden kıpkırmızı olmuştum.
Mösyö Sharp “O kadar acele etme David!” dedi. “Daha zamanınız var.”
O anda, bu adamın söz söylerken zapt ettiği heyecanın farkına varmamıştım. Ziyaret salonuna girdim. Orada elinde bir mektupla Mistress Creakle oturuyordu. Beni yanına oturtarak dedi ki:
“David Copperfield! Siz daha çocuksunuz; bizim bu dünyada ne kadar az ehemmiyetimiz olduğunu, buradan ne kadar çabuk çekilip gittiğimizi bilirsiniz.”
Bir şey anlamadan yüzüne bakıyordum; devam etti:
“Siz tatilden sonra buraya geldiğiniz zaman anneniz sıhhatte mi idi?”
Sarsıldım, titremeye başladım; o, devam etti:
“Çünkü annenizin pek hasta olduğunu ve büyük bir tehlikede bulunduğunu şimdi haber aldım.”
Gözümü bir sis kapladı. Sallandım. Çünkü her şeyi anlamıştım. Mistress Creakle mırıldandı:
“Anneniz öldü!”
Bunu bana söylemeye hacet yoktu. Yeis ile bir çığlık kopardım. Birdenbire kendini dünyada yapayalnız hisseden bir öksüzün çığlığı…
Mistress СКАЧАТЬ
27
Nedamet etmek: Pişman olmak. (e.n.)