David Copperfield. Чарльз Диккенс
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу David Copperfield - Чарльз Диккенс страница 12

Название: David Copperfield

Автор: Чарльз Диккенс

Издательство: Elips Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 978-625-6485-50-1

isbn:

СКАЧАТЬ sırada iskeletlerle dolu bir kâğıt verdi. İhtimal ki bununla kederimi azaltmak istiyordu.

      Sabahleyin Yarmouth’a vardım. Beni almak için bir araba göndermişlerdi; bindim, fakat bu araba Mösyö Barkis’in arabası değildi.

      Evin kapısına gelmezden evvel Peggotty’nin kucağına düştüm; ağlayarak bana dedi ki:

      “Ben ne geceler geçirdim! Çok yorgunum! Bununla beraber toprağa girmeden evvel sevgili hanımımı terk etmek istemiyorum.”

      Mösyö Murdstone rahat bir koltuğa oturmuş, sessizce ağlıyordu. Salona girdiğim zaman yüzüme bile bakmadı.

      Miss Murdstone yazı yazıyordu. Bana parmaklarının ucunu uzattı. Soğuk bir tavır ile pazarlık elbisemi ve gömleklerimi getirip getirmediğimi sormakla iktifa etti. İşte o kadar. Metaneti, cesareti, zarafeti olan bu insanın bana söylediği teselli sözleri ancak bunlar oldu.

      Kardeşi benim orada bulunduğumun farkında değil gibi görünüyordu. Bazen eline bir kitap alıyor, okumuyor, saatlerce enine boyuna dolaşıyordu. Evin ağır sükûnu içinde onunla saatin rakkasından başka yürüyen bir şey yoktu.

      Peggotty’yi pek az görüyordum. Zavallı annemle küçük çocuğunun son uykularını uyudukları odadan ayrılmıyordu.

      Cenaze akşamı Peggotty odama gelip beni buldu. Yatağımın yanında oturdu. Elimi tuttu, bana annemden ve annemin son günlerinden uzun uzadıya bahsetti. Bana dedi ki:

      “Annen çoktan beri rahatsızdı; mesut değildi. Haşin bir söz ona dehşetli bir darbe oluyordu. Sizin gittiğiniz akşam anneniz bana ‘Zavallı David’imi bir daha göremeyeceğimi hissediyorum.’ dedi. Bununla beraber vücudunu kemiren fenalığa karşı koymaya çalışıyordu. Ancak ölümünden birkaç gün evvel kocasına söyledi. Bana diyordu ki zevcim bu fikre alışacak ve çabuk unutacak. Ben daima annenizin yanında bulunuyordum. O, bana aşağıdakilerden bahsediyordu; çünkü geçirdiği eziyetli hayata rağmen onları seviyordu. Son gece beni öptü ve mırıldandı: ‘Çocuğum da ölürse benimle beraber bir mezara konulmasını isterim; sevgili David’e deyiniz ki annesi ölüm döşeğinde onu bin kere takdis etti. İyi yürekli Peggotty! Bana yaklaşınız; kolunuzla başımı tutunuz; sizi görmek istiyorum.’ dedi ve uykuya dalan bir çocuk gibi sükûn içinde öldü.”

      Kabirde uyuyan anne; benim küçük çocukluğumun annesiydi. Yanında yatan küçücük mahluk, vaktiyle onun kolları arasında sıktığı ben idim.

      Ertesi günden itibaren Miss Murdstone hâkimiyeti takındı ve Peggotty’nin bir aya kadar onu terk etmesini emretti.

      Şüphesiz aynı suretle benden kurtulsa pek memnun olacaktı. Lakin bana ne gibi bir akıbet hazırladığına dair bir kelime söylemedi. Ben bütün cesaretimi topladım ve pansiyona ne vakit döneceğimi sordum. Bana ihtimal ki pansiyona dönmeyeceğimi söylemekle iktifa etti. Ben Mösyö Murdstone’un benim derslerimi deruhte edeceği korkusuyla titredim. Lakin gördüm ki beni kendisi ve hemşiresiyle birlikte kalmaya mecbur etmek fikri artık yoktu. Bilakis beni görmek bile istemiyordu; benim nerede olduğumu, hatta Peggotty’ye arkadaşlık edip etmediğimi de bilmek vazifesi bile değildi.

      Başıma gelen felaketin şaşkınlığından henüz kurtulmamış olduğum hâlde mevkimi bir dereceye kadar soğukkanlılıkla muhakeme ediyordum: Kendimi tamamıyla terk edilmiş hissediyordum. Yalnız iyi yürekli Peggotty müstesna idi. Hatta bir akşam beni on beş gün kadar evine götürmek için Miss Murdstone’dan müsaade istemek cesaretini gösterdi.

      Bir kornişon kavanozuna dikkatle bakan Miss Murdstone serbest bir tavırla cevap verdi:

      “Zamanını ister burada ister orada kaybetsin, bence ehemmiyeti yok. Evet demekte bir mahzur görmüyorum.”

      Yine Mister Barkis harap arabasıyla gelip bizi aldı. Hareketten evvel Peggotty kabristana gitmişti. Henüz gözleri yaşla dolu idi. Birdenbire benimle konuşmaya başladı. Barkis birçok defalar tebessüm etti.

      Onun hoşuna gitsin diye “Mösyö Barkis, Peggotty şimdi kendine geldi.” dedim.

      Alaycı bir tarzda ona bakarak “Sahi mi?” diye cevap verdi. “Tamamıyla iyileştiniz mi?”

      Peggotty gülerek cevap verdi:

      “Evet.”

      Mister Barkis ona hafiften dirseğiyle vurarak ısrar etti.

      “Emin misiniz?”

      Dirseğiyle hafifçe dürterek bu suali üç dört defa tekrar etti.

      Çok memnun görünüyordu. Arabasını bir lokantanın önünde durdurarak bize et yahnisi ile bira ikram etmek nezaketini gösterdi. Peggotty; ona, her söz söyleyişinde, samimiyetle dirsek vuruşunda gülmekten katılıyordu.

      Mister Peggotty ile Ham bizi nezaketle kabul ettiler. Selamlayıp Mister Barkis’den ayrılacağım sırada beni tuttu ve alçak sesle “Her şey yolunda.” dedi.

      Hakikatte neden bahsettiğini anlamadığım hâlde anlamış gibi “Ah!” dedim.

      “Bilir misiniz ki Barkis çok istiyordu. Lakin yalnız başına Barkis. Hâlbuki şimdi sayenizde o istemekte yalnız değil.”

      Bu sözler o kadar esrarengiz bir tarzda söylenmiş idi ki fikirlerini yüzünden anlamaya çalışıyordum. Lakin durmuş bir rakkasın kadranı üzerindeki malumattan başka bir şey öğrenemedim.

      Yolda Peggotty bana onun ne söylediğini sordu.

      “Bana ‘her şey yolunda’ dedi.”

      “Pek mümkün! Söylesene bana aziz David’im. Eğer ben evlenirsem ne dersiniz?”

      “Derim ki, beni yine bugünkü kadar severseniz: Peggotty!”

      Tebessüm etti ve gelip geçenlerin ve biraderlerinin hayretleri içinde beni hararetle kucakladı.

      “Yine derim ki eğer siz Mister Barkis’le evlenecek olursanız çok iyi olacak. Çünkü bir arabanız olur. Gelip beni görürsünüz ve hiç para vermezsiniz.”

      “Bu aziz çocuk ne kadar akıllı! Bununla beraber ya müteessir olursanız…”

      “Bilakis çok memnun olurum.”

      “O hâlde aziz çocuğum daha düşüneceğim. Barkis iyi bir adam.” Ve kahkaha ile gülerek ilave etti: “Ümit ederim ki ben tamamıyla iyi olacağım.”

      Mister Peggotty’nin evi değişmemişti. Mistress Gummidge birinci defa olduğu gibi bizi kapıda bekliyordu. Hangarın altındaki fıçılarının içinde yengeçlerini, ıstakozlarını tekrar buldum. Bunlar herkesin parmağını kıstırmaya daima hazır idiler.

      Bir müddet sonra mektepten gelen küçük Emily’yi uzaktan gördüm. Yaklaştıkça sıhhatli ve neşeli yüzünü, güzel mavi gözlerini ve her zamandan daha cazibeli olan küçük vücudunu fark ediyordum. Onu kucaklamak istedim. “Ben artık çocuk değilim!” diye bağırarak eve kaçtı.

      Sofrada benim yanımda oturacak yerde Mistress Gummidge’in yanına oturdu ve gülmeye başladı. Mistress Gummidge daima muzdaripti. Mösyö Peggotty dedi ki:

СКАЧАТЬ