Название: Telli Haseki Hümaşah Sultan
Автор: İskender Fahrettin Sertelli
Издательство: Maya Kitap
isbn: 978-625-8068-32-0
isbn:
Bolu Kadısı odadan çıktıktan sonra Telli Haseki birdenbire oturduğu yerden hiddetle kalkarak Veziriazamın yanına gitti.
“Bundan sonra sarayda Kösem Sultan’ın emri ve arzusuyla hiçbir şey yapılmayacak. Ben ne emredersem o olacak, anladın mı koca bunak?” diye haykırdı.
Mehmet Paşa’nın, Bolu Kadısı yüzünden bu derece hakaret göreceği aklından geçmezdi. Başına bir kazan kaynar su devrilmiş gibi, bütün sinirleri gevşedi. Genç Haseki sinirinden ateş saçıyordu.
Mehmet Paşa, “Merak etmeyiniz Sultanım, meselenin düzeltilmesi için gayret ederiz,” diyerek, içine düştüğü tehlikeli durumdan yakasını kurtarmak istedi.
Telli Haseki divan kâtiplerinden birini çağırtarak Sadrazama şu emri verdi.
“Sait Efendi’nin tekrar Bolu’ya tayin edilmesini istiyorum. Kösem Sultan’ın gönderdiği o cahil kadıyı hemen görevden alıp evrakını bana getiriniz!”
Veziriazam zor bir durumda kalmıştı. Telli Haseki’den bu emri alınca derhal Sait Efendi’nin Bolu Kadılığı’na tayinini onaylayıp evrakını imzaladı. Genç Haseki de emrini böylece yerine getirtmişti.
Bu olay sarayda duyulunca Kösem Sultan küplere bindi.
Valide Sultan’ın Bolu’ya gönderdiği bir kadıyı, Telli Haseki görevden aldırıp yerine tekrar eski kadı Sait Efendi’yi göndermişti.
Bu nasıl olurdu?
Osmanlı’nın her köşesine hükmeden Valide Sultan’ın yaptığı bir işi Hümaşah Sultan ne cesaretle bozuyordu?
Bu işe Kösem Sultan kadar saraydaki bütün halayıklar da hayret etmişti.
Valide Sultan gücünü kayıp mı ediyordu?
Sarayda, bir ipte oynamak isteyen iki cambaz gibi, devlet işlerinde birbirini atlatmaya çalışan iki sultan, kendi fikir ve arzularında ilk defa ısrar ediyorlardı.
Telli Haseki, “Benim dediğim olacak!” demişti.
Kösem Sultan da aynı fikir ve iddiada bulunuyor, “Benim tayin ettiğim bir kadıyı Telli Haseki nasıl yerinden kaldırabilirmiş?” diyordu.
Bu fikir ayrılığını Veziriazamdan başka kimsenin halletmesine imkân yoktu. Mehmet Paşa durumu çok iyi kavramıştı.
Sultan İbrahim, Telli Haseki’yi fevkalâde seviyor ve onun bütün arzularını derhal yerine getiriyordu.
Padişah, Telli Haseki’ye bu derece bağlı ve adeta esir olunca, Kösem Sultan daima ikinci derecede kalacaktı.
Fakat bu gerçek Valide Sultan’a nasıl açıklanabilirdi ki?
Sadrazam, Kösem Sultan’a koştu. “Boş yere telaş etmeyiniz,” dedi, “Sait Efendi’ye Padişahımızın eskiden beri bir ilgi ve sevgisi varmış. Bolu’ya tekrar kendisini atayan da Telli Haseki değil, bizzat Hünkâr Efendimizdir.”
Hâlbuki o sabah, Telli Haseki cariyelerden birine, Kösem Sultan’ın kulağına gitsin diye şu sözleri söylemişti:
“Bundan sonra sarayda yalnız benim dediğim ve istediğim olacak.”
Hümaşah Sultan’ın bu sözünü Kösem Sultan’a aktarmaları uzun sürmemişti.
Valide Sultan, Sadrazamın verdiği bu anlamsız güvence karşısında büsbütün sinirlendi.
“Beni çocuk mu zannediyorsun Mehmet Paşa? Ben o şıllığın ne demek istediğini pekâlâ anlıyorum. Benimle yarışıyor aklınca. Fakat emin olsun ki, çabuk yorulup yarı yolda kalacak. Eğer İbrahim benim oğlumsa, anasını sekizinci Hasekisine ezdirmeyecektir!”
Sadrazam o anda içinden geçenlerini açıklamaktan korkmuştu. İki kadın arasında şaşırıp kaldı. Cevap vermek istemiyordu.
Kösem Sultan fikrinde ısrar etti.
“Şimdi İbrahim’e git ve durumu anlat. Sait Efendi’nin Bolu’ya dönmesine engel olmak için tüm gücünle çabala.”
“Efendimize verdiği emri nasıl geri aldırabilirim Sultanım? Kulunuz, her emrinizi yerine getirmek için varım, ama Padişahımızın öfkesinden de korkarım. Bu iş benim yaramda oldu, bitti. Şimdi nasıl gidip de, Sait Efendi’yi Bolu’ya göndermeyiniz, diyebilirim?”
Valide Sultan öfkesini yenemiyordu.
“Bu tayin işinde senin de parmağın varmış gibi görünüyor! Yoksa sen de onlarla aynı fikirde misin?”
Mehmet Paşa, bir an için olsun sadrazamlığını hatırlayıp da, Kösem Sultan’a karşı cesaretle, “Bu işe siz ne karışıyorsunuz? Ben onaylamışım, Şeyhülislâm Efendi imzalamış. Oğlunuz da emretmiş. Artık bu maskaralıklara bir son verelim,” demek istedi.
Hükümet işleri, birbirine rakip iki kadınla, aklını kaybetmiş bir bunağın eline kalmıştı.
Kösem Sultan bu olayı bir türlü unutamıyordu. Sait Efendi’nin göreve yeniden gitmesine engel olmasa bile, hiç olmazsa Telli Haseki’nin bu girişiminden bahsederek dikkatini çekmek üzere oğlunun yanına kadar gitti.
Sultan İbrahim, o gün tahtırevanla Davutpaşa’ya doğru bir gezinti yapmak için odasında kaşlarını ve sakalını boyatmakla meşguldü.
Annesini dinlemedi.
“A, hatun,” dedi, “sabah sabah işini gücünü terkedip de karımı bana çekiştirmeye mi geldin? Görüyorsun ki kaşlarımı boyatıyorum. Şimdi senin safsataların kulağıma girer mi?”
Kösem Sultan o gün oğluna söz dinletmenin imkânı olmadığını anlayınca odasına döndü.
Akşama nasıl olsa, Padişahın dönüşünde, Sait Efendi meselesini oğluna anlatacak ve verilen emrin geri alınması için çalışacaktı.
Valide Sultan için bu bir şeref ve gurur meselesiydi.
Cariyeler daha şimdiden, “Efendimizin sevgili Hasekisi, Valide Sultan’ı yıldıracak gibi görünüyor,” demeye başlamışlardı.
Bu alay kokan dedikodulara Kösem Sultan nasıl dayanabilirdi?
Sultan İbrahim tahtırevanla Davutpaşa’ya doğru gidiyordu. Birkaç günden beri sarayda çıkan dedikodulara ve özellikle hasekiler arasında gittikçe artan kıskançlıklara önem vermemişti.
Padişah millet ve memleket işlerini ihmal ettiği gibi, son günlerde gözdeleriyle de ilgilenmemeye başlamıştı.
Sultan İbrahim’in kalbini ve kafasını meşgul eden tek kadın vardı: Telli Haseki.
Padişahı hiçbir kadın onun kadar etkilememiş, onun gibi avcunun içine almayı başaramamıştı.
Sultan СКАЧАТЬ