Rus masalları. William Ralston Shedden Ralston
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Rus masalları - William Ralston Shedden Ralston страница 17

Название: Rus masalları

Автор: William Ralston Shedden Ralston

Издательство: Maya Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 978-625-8068-15-3

isbn:

СКАЧАТЬ bir fırtına çıktı, şimşek çaktı, gök gürledi, seller aktı. Prens bir ağacın altına saklandı. Ağacın üzerinde yağmurdan sırılsıklam olmuş minik kuşlar vardı. Prens kaftanını çıkarıp kuşların üzerine örttü ve kendisi de ağacın altına oturdu. Bu sırada dev bir kuş kanat çırparak geldi. Öyle büyük bir kuştu ki, gün ışığını bile gölgelemişti. Hava zaten kararmıştı ama kuşun gelmesiyle beraber iyice karardı. Bu, Prens’in örttüğü yavru kuşların annesiydi. Gökyüzünde kanat çırparken yavrularının biri tarafından örtüldüğünü hissedip “Yavrularımı kim sarıp sarmaladı?” diye sormuştu. Sonra Prens’i görünce dedi ki: “Sen mi örttün çocuklarımı? Minnettarım sana! Bu iyiliğinin karşılığında ne dilersen dile benden. Ne istersen yaparım.”

      “O hâlde beni diğer dünyaya götür,” diye cevap verdi Prens.

      “Bana ortasından ikiye ayrılmış büyük bir zasyek16 yap,” dedi anne kuş. “Her türden av hayvanını yakalayıp yarısına bunları koy, diğer yarısına su dök. Böylece yiyeceğim et, içeceğim su hazır olsun.”

      Prens bütün bunları yaptı. Sonra Prens’in ortasına oturduğu zasyeki sırtına alan anne kuş havalandı. Bir süre uçtuktan sonra yolculuk sona erdi ve Prens’e veda edip yuvasına döndü. Prens ise bir terzinin evine gidip onun hizmetine girdi. Öyle kötü giyiniyordu ki dış görünümü bütünüyle değişmişti; onun aslında bir prens olduğu hiç kimsenin aklına bile gelmezdi.

      Ustasının hizmetine gittikten sonra Prens, o ülkede neler olduğunu sordu. Ustası cevap verdi: “İki prensimiz -zira üçüncü prens ortalıktan kayboluverdi- diğer dünyadan güzel kızlar getirip onlarla evlenmek istediler; ancak kızlar razı gelmiyor. Gelinliklerinin, tıpkı diğer dünyada giydikleri elbiseler gibi yapılmasını istiyorlarmış. Üstelik ölçü alınmasına karşı çıkıyorlarmış! Kral, ülkede eli dikiş tutan herkesi topladı ama hiçbiri bu işin üstesinden gelemedi.”

      Bunları duyan Prens dedi ki: “Usta, şimdi Kral’a git ve elinden geleni yapacağını söyle.”

      “İyi ama ben o türden elbiseleri nasıl yapayım? Ben sıradan halk için giysi dikiyorum,” dedi ustası.

      “Haydi usta! Dediğimi yap, gerisini bana bırak,” dedi Prens.

      Terzi saraya gitti. Kral en azından bir kişinin bu işi üstlendiğini görünce çok sevindi ve adama dilediği kadar para verdi. Terzi her şeyi halledince eve döndü. Prens dedi ki:

      “Şimdi Tanrı’ya dua et ve yatıp uyu. Yarın her şey hazır olacak.” Terzi, delikanlının tavsiyesini dinleyip yatağına yattı.

      Gece yarısı olunca Prens uyanıp şehirden çıktı, tarlalara gitti. Burada kızların verdiği yumurtaları cebinden çıkarıp onlardan öğrendiği büyüyü kullanarak bunları üç saraya çevirdi. Bu sarayların her birine girip kızların giysilerini aldı. Ardından sarayları yeniden yumurtaya çevirdi ve evin yolunu tuttu. Sonra elbiseleri duvara asıp uyudu.

      Sabah erken saatlerde ustası uyanınca bir de ne görsün! Ömründe görmediği türden altın, gümüş ve kıymetli taşlarla süslü harika elbiseler asılıydı duvarda. Adamcağız bu işe çok sevindi, elbiseleri kaptığı gibi Kral’a götürdü. Prensesler, diğer dünyada giydikleri elbiseleri karşılarında görünce Prens İvan’ın bu dünyaya gelmiş olduğunu anladılar. Birbirleriyle bakıştılar ama durumu belli etmediler. Elbiseleri teslim eden terzi ise evine döndü fakat sevgili çırağı ortalıkta yoktu. Çünkü Prens ayakkabıcıya gitmiş ve onu da Kral’a göndermişti. Aynı şekilde havai fişekçileri de saraya yolladı. Hepsi delikanlıya şükranlarını sundu; onun sayesinde Kral tarafından mükâfatlandırılmışlardı. Prens, tüm bu işleri hallettiğinde prenseslerin tüm arzuları yerine getirilmişti. Elbiseleri, tıpkı diğer dünyada giydikleri türdendi. Ama kızlar durmadan ağlıyordu çünkü Prens hâlâ gelmemişti. Daha fazla direnmeleri mümkün değildi, evlendirilmek üzereydiler. Tam düğün için hazırlandıkları sırada en küçük kız Kral’a dedi ki:

      “Babacığım, lütfen dilencilere sadaka vermeme müsaade edin.”

      Kral izin verdi. Kız, her bir dilenciyi dikkatle inceliyordu. İçlerinden birine para vermek üzereyken diğer dünyada Prens’e verdiği yüzüğü fark etti, ablalarının verdiği yüzükler de dilencinin parmaklarındaydı. İşte Prens’i bulmuştu. Onu elinden tutup saraya götürdü ve Kral’a döndü:

      “İşte, bizi yeraltından çıkaran oğlunuz burada. Ağabeyleri, onun hayatta olduğunu söylemekten men etti bizi. Aksi hâlde öldürmekle tehdit ettiler.”

      Bu sözleri işiten Kral öfkeden deliye döndü ve iki oğlunu en ağır şekilde cezalandırdı. Sonra üç düğün yapıldı.

      Bu masalın sonu biraz belirsiz. Varyantların çoğunda Prens, ağabeylerini affeder ve üç prensesten ikisiyle evlenmelerine izin verir. Ama bu versiyon, Prens’in hiç şüphesiz üç kızla birden evlendiği orijinal hikâyeye daha yakın gözükmektedir.

      Kardeşlerin en küçüğü olan prensin maceraları pek çok hikâyenin ana temasıdır ki bunların bir kısmı da Norka masalının varyantlarıdır. Bu masallarda Prens ya yeraltı dünyasına indirilmiş ya da göklerdeki sihirli bir diyara gönderilmiştir. Prens, yeraltından yukarı çıkmak ya da tepelerden aşağı inmek üzereyken ağabeyleri neredeyse her defasında onu öldürmeye kalkar. Bir masalda ağabeyler, davranışlarını şu bahaneyle açıklar: Masalın baş kahramanı, yeraltında bir Yılan’ı öldürmüştür ve başını bir mızrakta taşımaktadır. Bu sırada ağabeyleri onu yukarı çekmeye başlamıştır. “Ağabeyleri, yılan başını görünce korkuya kapılıp Yılan’ın geldiğini sanmış ve İvan’ın tekrar çukura düşmesine neden olmuştur.” Ama bu bahane, hikâye anlatıcısının hayal gücünden kaynaklanıyor gibi gözükmektedir. Ağabeylerin kardeşliğe yaraşmayan bu davranışları bazı durumlarda şu şekilde açıklanabilir: Doğu masallarında kahraman genelde kralın en genç karısının oğludur. Dolayısıyla, yaşlı kraliçenin oğulları olan ağabeylerin, prensten nefret etmesi tamamen sebepsiz değildir. Ağabeyler, prensten kurtulmak için ellerinden geleni yaparlar. Mesela, Norka ile benzerlik gösteren Hint masallarından birinde kahramanın saraydaki başarısı “ağabeylerinin (şüphesiz üvey ağabeyleridir bunlar) kıskançlık ve haset duymasına sebep olmuş ve onu ortadan kaldırmak ümidiyle bir plan hazırlayana dek tatmin olmamışlardır.” Ayrıca biliyoruz ki “Israel, bütün çocukları içinde en çok Joseph’i sevmiştir,” çünkü o, “ihtiyarlık” döneminde kendisine bağışlanan çocuktur ve bunun sonucunda “ağabeyleri (farklı annelerden olma ağabeyleri), babalarının hepsinden çok onu sevdiğini görünce Joseph’ten nefret etmişlerdir.” Bu tür masallar Hıristiyan isimleriyle Batı dünyasına ulaştığında çokeşlilikle ilgili göndermeler sürekli olarak bastırılmış ve kardeşler ile anneleri farklı kardeşler arasındaki ayrım ortadan kalkmıştır. Aynı şekilde orijinal masallarda rakibinin çocuklarına zulmeden yaşça daha büyük ve kıskanç kadının yerini, Hırıstiyanlığın etkisiyle, kocasının önceki evliliğinden olan çocuklarından nefret eden üvey anne almıştır.

      Fakat iki ağabeyin davranışına mitolojik bir açıklama getirmek mümkündür. Profesör de Gubernatis’e göre, “Veda ilahilerinde üçüncü ve en becerikli kardeş Tritas, ağabeyleri tarafından СКАЧАТЬ



<p>16</p>

Zasyek: bir tür kasa ya da kutu. (ç.n.)