Rus masalları. William Ralston Shedden Ralston
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Rus masalları - William Ralston Shedden Ralston страница 16

Название: Rus masalları

Автор: William Ralston Shedden Ralston

Издательство: Maya Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 978-625-8068-15-3

isbn:

СКАЧАТЬ hikâyesinde gördüğümüz gibi Yılan’ın ikamet ettiği yerde kimi zaman başka sihirli yaratıklar da vardır. Üç kardeşin, izinsiz evlerine giren birini yakalamak ya da gizemli bir şekilde ortadan kaybolmuş bir anne ya da kız kardeşi bulmak için yola koyulduğu masallarda bu durum sıkça yaşanır. Genelde yeraltında bir dünyaya veya ulaşılmaz tepenin altına varırlar. En küçük kardeşleri duruma göre aşağı iner ya da yukarı çıkar ve onu bakır, gümüş ve altın krallıklarına götüren pek çok maceradan sonra ağabeylerinin onu beklemekte oldukları yere muzaffer bir şekilde döner. Neredeyse tüm hikâyelerde ağabeyler, ona eşlik eden güzel prensesleri ele geçirdikten sonra kardeşlerini kaderine terk ederler. Sıradaki Güney Rusya masalında bu olay örneklendiriliyor.

      Norka

      Evvel zaman içinde bir Kral ve Kraliçe yaşardı. Üç oğulları vardı. Bunlardan ikisi aklı başında gençlerdi; ama üçüncüsü budalanın tekiydi. Bu Kral’ın her türden hayvanı barındıran bir hayvanat bahçesi vardı. Bahçenin müdavimlerinden biri de Norka adlı dev hayvandı. Buraya gelip herkesi korkutan fenalıklar yapar, her gece birkaç hayvanı mideye indirirdi. Kral, ne yaptıysa bu canavarı yok etmeyi başaramadı. Sonunda oğullarını çağırıp dedi ki: “Norka’yı kim yok ederse krallığımın yarısı onundur.”

      Bu zorlu görevi, en büyük oğul üstlendi. Gece olur olmaz silahlarını kuşanıp yola çıktı. Ama bahçeye ulaşmadan önce bir traktir yani tavernaya gitti ve bütün gece vur patlasın çal oynasın eğlendi. Kendine geldiğinde artık çok geçti, gün çoktan aydınlanmıştı. Artık elinden bir şey gelmezdi, zira babasının gözünden çoktan düşmüştü. Ertesi gün, ikinci oğlu aynı görevi yerine getirmek için gitti ve aynı şeyi yaptı. Kral, iki oğlunu sert sözlerle azarladı.

      Derken üçüncü güne gelindi ve en küçük oğul bu görevi üstlendi. Ama bunu duyan herkes onunla dalga geçiyordu; çünkü bu delikanlı öyle aptaldı ki, elinden hiçbir iş gelmeyeceğinden herkes emindi. Ama o kimseyi dinlemeden silahlarını kuşandı ve doğruca bahçenin yolunu tuttu. Çimenlerin üzerine öyle bir konumda oturdu ki, uykuya dalacak olsa silahları sırtına batıp onu uyandırıyordu.

      Bu arada saat gece yarısını vurmuştu. Toprak titremeye başladı ve Norka koştura koştura bahçe çitlerinden içeri girdi. Gerçekten devasa bir hayvandı. Prens, kendini toparlayıp ayağa kalktı, istavroz çıkardı ve doğruca hayvana saldırdı. Dövüşmeye başladılar. Canavar kaçtı; ama Prens peşinden gitti. Çok geçmeden bu canavarı yayan olarak yakalamasının imkânsız olduğunu gördü ve ahıra koşturup oradaki en iyi atı seçtikten sonra Norka’nın peşine düştü. Kısa sürede Canavar’a yetişti ve yeniden dövüşe tutuştular. Epey dalaştılar. Prens, Canavar’ı üç yerinden yaraladı. Nihayet her ikisi de bitap düşmüştü. Bu yüzden biraz mola verdiler. Ama Prens gözlerini kapar kapamaz Canavar, ayağa fırlayıp kaçmaya koyuldu. Atı Prens’i uyandırdı. Delikanlı hemen yerinden fırlayıp atına bindi ve Canavar’ın peşinden dörtnala koşturup ona yetişti. Bir kez daha kavgaya tutuştular. Prens, yine Canavar’ı üç yerinden yaraladı ve ardından yine çok yoruldukları için dinlenmeye karar verdiler. Bunun üzerine Canavar tekrar kaçtı. Prens onu yakaladı ve yine üç yerinden yaraladı. Ama tam Prens dördüncü defa Canavar’ın peşinden koştururken Canavar bir anda kocaman beyaz bir taşa atıldı, taşı kaldırdı ve Prens’e şöyle seslenerek yeraltına, yani diğer dünyaya kaçtı: “Ancak buraya girdiğinde beni alt edersin.”

      Prens, eve gidip bütün olanları babasına anlattı ve ondan diğer dünyaya ulaşacak uzunlukta derin bir ip ördürmesini istedi. Babası ipin yapılması emrini verdi. İp hazır olunca Prens, iki ağabeyini çağırdı ve hizmetçileriyle bir sene boyunca onlara yetecek erzakı yanlarına alıp hep birlikte Canavar’ın kaybolduğu yere doğru yola çıktılar. Tam o noktaya bir saray yaptılar ve bir süre burada yaşadılar. Fakat her şey hazır olduğunda en küçük kardeş diğerlerine döndü: “Pekâlâ, ağabeylerim, bu taşı kim kaldıracak?”

      Ağabeyleri taşı yerinden bile oynatamadı; ama İvan dokunduğu an, dağ gibi kocaman taş bir anda uçuverdi. Taşı kenara fırlatınca ağabeylerine döndü:

      “Norka’yı alt etmek için öteki dünyaya kim gidecek?”

      Hiçbiri bu işi üstlenmeyi teklif dahi etmedi. Bunun üzerine Prens, böyle korkak oldukları için ağabeylerine gülüp dedi ki:

      “Pekâlâ, ağabeylerim, elveda! Şimdi beni öteki dünyaya indirin ve sakın buradan bir yere ayrılmayın. İpi salladığımda hemen yukarı çekin beni.”

      Ağabeyleri, Prens’i aşağı indirdi ve delikanlı böylece diğer dünyaya ulaştı. Yeraltındaki bu yerde epeyce yürüdükten sonra süslü koşum takımlarıyla donatılmış bir at gördü. At seslendi: “Merhaba Prens! Uzun zamandır seni bekliyordum!”

      Prens hemen ata bindi ve bakırdan bir saraya varana dek ilerledi. Sarayın bahçesine girdi, atını bağladı ve içeri girdi. Odalardan birinde akşam yemeği sunulmaktaydı. Oturup karnını doyurdu. Sonra da yatak odalarından birine gidip dinlenmek için biraz uzandı. Bu sırada ancak masallarda görülecek güzellikte bir kız gelip dedi ki:

      “Evimdeki kişi, ismini söyle! Eğer yaşlı bir adamsan, babam olasın; orta yaşlı bir adamsan ağabeyim kabul ederim seni. Fakat genç bir adamsan, kocam olasın. Kadınsan ve yaşlıysan, o hâlde büyükanne derim sana; orta yaşlıysan annem, genç bir kızsan kız kardeşim sayarım seni.”

      Bunun üzerine Prens, kendini gösterdi. Onu gören kız, mutluluktan havaya uçtu:

      “Ey Prens İvan, sen benim kocam olacaksın! Söylesene nereden geldin buraya?”

      Prens, başından geçenleri kıza anlattı. Bunun üzerine kız dedi ki:

      “Alt etmek istediğin o canavar, benim ağabeyimdir. Şu an ablamın yanında kalıyor. Ablam, buradan çok uzakta olmayan gümüş bir sarayda yaşar. Ağabeyimin vücudunda açtığın üç yarayı bizzat ben sardım.”

      Neyse, bu sözlerin ardından yiyip içtiler, eğlendiler, tatlı tatlı muhabbet ettiler. Sonra Prens, güzel kıza veda edip gümüş sarayda yaşayan ikinci kız kardeşin yanına gitti. Burada da bir süre misafir oldu. Kız, ağabeyi Norka’nın altın bir sarayda yaşayan en küçük kız kardeşlerinin yanında olduğunu söyledi. Bunun üzerine Prens, altın saraya gitti. Burada yaşayan kız, Norka’nın mavi denizde uyumakta olduğunu söyleyip Prens’e çelikten bir kılıç ve Güç Suyu’ndan bir yudum verdi; ağabeyinin başını tek vuruşta uçurmasını istedi. Bütün bunları dikkatle dinledikten sonra Prens yola çıktı.

      Nihayet Prens mavi denize vardı; etrafına bakınca Norka’nın denizin ortasında bir taşın üzerinde uyumakta olduğunu gördü. Norka her horladığında koca deniz sallanıyordu. Prens, istavroz çıkarıp kılıcını Canavar’ın başına indirdi. Havaya fırlayan baş, “Şimdilik işim bitti!” diye bağırıp denize yuvarlandı.

      Canavar’ı öldürdükten sonra Prens, geri dönüp üç kız kardeşi yanına aldı; niyeti hepsini yerin üstüne çıkarmaktı. Zira kızların hepsi Prens’i çok sevmişti ve ondan ayrılmak istemiyorlardı. Aynı zamanda büyü yapabilen bu kızların her biri kendi sarayını bir yumurtaya çevirdi. Sonra yumurtaları nasıl saraya ve ardından yine yumurtaya çevireceğini СКАЧАТЬ