Название: Efendi uyanıyor
Автор: Герберт Уэллс
Издательство: Maya Kitap
isbn: 978-625-8068-58-0
isbn:
Tıknaz adam gelip Graham’in arkasında durdu.
“Çok az zamanımız var,” dedi.
“Rahat olun,” dedi terzi. “Makinem çalışıyor. Onun hakkında ne düşüyorsunuz?”
“Nedir bu ?” diye sordu 19. yy’dan gelen adam.
“Sizin çağınızda terziler müşterilerine elbise modelleri gösterirlerdi,” diye açıkladı terzi. “Bu aleti biz de bu amaçla kullanıyoruz. Bakın buradan görebilirsiniz.” Makinenin üzerindeki küçük figür hareket etmeye devam ediyordu. Fakat bu kez üzerinde farklı bir kıyafet vardı. “Ya da mesela şöyle bir şey…” Küçük bir tıklama ile şeklin üzerindeki giysiler değişebiliyordu. Şimdi daha bol bir kıyafet vardı üzerinde. Terzi gerçekten çok hızlı hareket ediyordu. Bir yandan da asansörü kolaçan etmesi, Graham’in gözünden kaçmamıştı.
Asansör kabini yeniden açıldı. Küt saçlı, Asyalı bir delikanlı çıktı içinden. Üzerinde mavi, keten bir kıyafet vardı. Tekerlekli bir aracı sürüklüyordu. Bir çeşit karmaşık makine getirmişti. Makineyi yavaşlattı. Graham’e makinenin önünde durmasını söylediler. Terzi, küt saçlı delikanlıya bir takım talimatlar verdi. Delikanlı boğuk bir sesle Graham’in anlamadığı bir şeyler söyledi. Daha sonra köşeye çekilip kendi kendine konuşmaya devam etti. Söylenenleri kesinlikle anlayamıyordu. Terzi bazı kolları çekerek makinenin üzerindeki diskleri hareket ettirdi. Bu işlem diskler Graham’in vücudunun etrafında sabitlenene kadar devam etti. Disklerin biri kürek kemiğine, biri dirseklere, biri boyuna ve diğerleri muhtelif organlarına temas ediyordu. Sonunda 40’dan fazla disk vücudunun etrafını sarmıştı. Terzi makineyi harekete geçirdi. Hızlandırdı. Daha sonra Graham’e buradaki işlerinin bittiğini söyledi. Artık makinenin önünden çekilebilirdi. Dikkatli bir şekilde Graham’in üzerindeki siyah örtüyü çıkardı. Sarı sakallı adam ona içmesi için iyileştirici sıvıdan bir bardak daha verdi. Graham bardağın üzerinde kendisine bakmakta olan soluk yüzlü bir adamın yansımasını gördü. Geçidin önünde duruyordu bu adam.
Tıknaz adam tedirgin bir şekilde odada dolaşıyordu. Hızla dönüp balkona açılan geçide gitti. Kalabalığın uğultusu hâlâ duyulabiliyordu. Küt saçlı delikanlı, terziye bir kumaş rulosu verdi. Kumaş mavi satendi. Birlikte kumaşı bir düzeneğe yerleştirdiler. Alet 19. yy’ın baskı makinelerini andırıyordu. Makineyi sessizce odanın uzak bir köşesine doğru sürüklediler. Duvardan iki kablo sarkıyordu. Bunları makineye bağladılar. Makine hızlı bir şekilde hareket etmeye başladı.
“Şimdi ne yapıyor?” diye sordu Graham. Elindeki boş bardakla hareket eden şekilleri işaret etti. Odaya yeni gelen adamın bakışlarını görmezden gelmeye çalışıyordu. “Bu da farklı bir tür enerji ile çalışıyor sanırım.”
“Evet,” dedi sarı sakallı adam.
“Kim bu?” diye sordu, geçidi işaret ederek.
Morlu adam sakalını sıvazladı. Tereddütlü bir şekilde Graham’i yanıtladı. “Howard. Sizin başgardiyanınız. Açıklaması biraz zor Efendim. Konsey sizin için bir gardiyan ve çok sayıda yardımcı atadı. Bu alan daha önce belli kısıtlamalar altında olmakla beraber kamuya açıktı. İnsanlar buraya gelip sizi gördüklerinde mutlu oluyorlardı. Daha önce girişleri hiç kapatmamıştık. Bu ilk kez oluyor. Eğer ilginizi çekmiyorsa anlatmayı bırakabilirim?”
“Tuhaf,” dedi Graham. “Gardiyan? Konsey?” Arkasını dönüp bardakta yansımasını gördüğü adama bir kez daha baktı. “Niye sürekli bana bakıyor. Hipnozcu mudur nedir bu adam?” diye sordu fısıldayarak.
“Hipnozcu değil, o bir kapillotomist.”
“Kapillotomist mi?”
“Evet, en iyilerinden biri. Yıllık ücreti altı doz lion.”
Ne saçma şeylerdi bunlar. Son söylenenleri anlamaya çalıştı. “Altı doz lion?”
“Sizin döneminizde lionlar yok muydu? Ben var sanıyordum. Herhalde siz eski poundları kullanıyordunuz. Lion bizim yeni para birimimiz.”
“Peki, altı doz derken neyi kastettiniz? Onu da anlayamadım.”
“Evet. Altı düzine demek istedim. Tahmin edebileceğiniz üzere böyle küçük ayrıntılarda önemli değişiklikler oldu. Sizin döneminizde ondalık sayı sistemi kullanılıyordu. Arap sistemi. Yüzlükler ve binlikler. Şimdi on bir rakam kullanıyoruz. On ve on bir için kullandığımız özel simgeler var. Düzine için ayrıca iki simge kullanılıyor. Düzine kere düzine, bir büyük yüzlük kabul edilir. Ve bir düzine büyük yüzlük bir dozand eder. Dozand kere dozand ise, bir myriad. Basit değil mi?”
“Keşke öyle diyebilsem,” dedi Graham. “Peki, bu Kapillotomist neyin nesidir?”
Sarı sakallı adam arkasına doğru baktı.
“İşte giysileriniz,” dedi. Graham hızla döndü. Terzi yanı başında duruyordu. Keyfi yerindeydi. Ellerinde yepyeni bir giysi vardı. Küt saçlı delikanlı karmaşık makineyi asansöre taşıyordu. Graham kıyafete dikkatlice baktı. “Yoo, bunu az önce dikmiş olamazsınız değil mi?”
“Aynen öyle yaptık,” dedi terzi. Graham’in az önce uzandığı yatağa doğru ilerledi. Giysiyi ayak ucuna bıraktı. Şeffaf minderi kaldırıp altında duran aynayı çevirdi. Bu sırada bir zil sesi duyuldu. Tıknaz adamı çağırıyorlardı. Sarı sakallı adam ona doğru koştu. Sonra hızla kemere doğru yöneldi ve balkona çıktı.
Terzi, Graham’in uzun çorapları, yeleği ve pantolonu olan mor bir içliği giymesine yardımcı oldu. Bu sırada tıknaz adam balkondan gelen sarı sakallı ile görüşmek için içeri girdi. Fısır fısır bir şeyler konuşmaya başladılar. Endişeli oldukları belliydi. Bu arada mor içliğin ardından sıra, mavi-beyaz kıyafete gelmişti. Modaya uygun kıyafetler içindeki Graham aynada kendisini izlemeye başladı. Benzi soluktu. Tıraş olma zamanı gelmişti. Derbeder bir haldeydi. Yine de en azından çıplak değildi. Ve nedendir bilinmez, daha önce olmadığı şekilde yakışıklı görünüyordu.
“Tıraş olmalıyım,” dedi aynada kendine bakarak.
“Bir dakika,” diye lafa girdi Howard.
Israrla dik dik bakmaya devam ediyordu. Genç adam gözlerini kısa bir süre için kapayıp tekrar açtı. Zayıf ellerini Graham’e doğru uzattı. Durdu. Ellerini çeşitli yönlere doğru hareket ettiriyordu. Gözleri hâlâ Graham’in üzerindeydi.
“Bir sandalye lütfen,” dedi Howard sabırsızca. Sarı sakallı adam hemen bir sandalye bulup getirdi ve Grahamin arkasına yerleştirdi. “Lütfen oturun,” dedi Howard.
Graham oldukça tereddütlü gözüküyordu. Vahşi bakışlı adamın elinde, metal bir nesnenin parladığını fark etti.
“Yoksa СКАЧАТЬ