Efendi uyanıyor. Герберт Уэллс
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Efendi uyanıyor - Герберт Уэллс страница 6

Название: Efendi uyanıyor

Автор: Герберт Уэллс

Издательство: Maya Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 978-625-8068-58-0

isbn:

СКАЧАТЬ Üzerinde yattığı bu şey büyük ölçüde şeffaftı. Bunu fark ettiğinde garip bir rahatsızlık hissetti. Altında görüntüsünü normalde olduğundan daha beyaz gösteren bir ayna vardı. Cildinin şaşırtıcı derecede kuru ve sararmış olduğunu fark etti. Koluna garip bir alet takılmıştı. İki ayrı noktadan derisinin içine giriyordu. Üzerinde yattığı şey görebildiği kadarıyla yeşile çalan cam bir haznenin içine yerleştirilmişti. Haznenin kenarlarında daha önce dikkatini çeken beyaz çerçeve vardı. Üzerinde parlak ve özenli aletler bulunan bir stant dikkatini çekti. Köşede duruyordu. Termometreye benzeyen bir cihaz kendisine tanıdık gelse de, buradaki aletlerin büyük bölümüne tamamen yabancıydı.

      Etrafını saran yeşilimsi cam, dışarıda olanları görmesini engelliyordu. Yine de parlak ve büyükçe bir odada olduğunu anlamıştı. İçeride ona dönük, oldukça büyük ve beyaz bir kemer vardı. Kafesin duvarlarının yakınında duran çeşitli eşyalar belli belirsiz de olsa seçilebiliyordu. Gri bir örtüyle kaplı bir masa, bir çift zarif sandalye, masanın üzerinde kaplar, bir şişe ve iki bardak… Tam bu sırada kurtlar gibi acıktığını fark etti.

      Hiç kimseyi göremiyordu. Kısa bir tereddütten sonra ayağa kalkmaya çalıştı. Üzerinde yattığı yarı saydam nesneye yüklenerek doğrulmayı denedi. Ne var ki gücünü doğru tartamamıştı. Sendeledi. Elini camın üzerine koyarak ayakta durmayı denedi. Kısa bir süre böyle kaldı. Çok geçmeden hafif bir çatırtı duyuldu ve yaslandığı cam bir anda tuzla buz oluverdi. Kafesi parçalanmış ve kendisini odanın ortasında bulmuştu. Masaya tutunarak, cam parçalarının üzerine düşmekten kurtuldu. Bu sırada bardaklardan birini yere düşürdü. Bardak çatlamış ama kırılmamıştı.

      Odaki koltuklardan birine oturdu. Biraz dinlendikten sonra şişede duran sıvıyı diğer bardağa boşalttı. İçti. Renksiz bir sıvıydı. Ama su değildi. Hoş bir tadı ve kokusu vardı. Enerji veriyordu. Canlandığını hissetti. Şişeyi masaya koyup incelemeye başladı.

      Odayla arasına giren yeşil saydam nesneden kurtulmuştu. Gerçekten de oldukça büyük ve görkemli bir odaydı. Daha önce fark ettiği kemer, bir geçide açılıyordu. Geçidin her yerinde beyaz damarlı, mavi bir maddeden yapılmış görkemli sütunlar vardı. İnsan sesleri ve sürekli tekrarlayan monoton gürültüler geliyordu. Graham artık tamamen uyanmıştı. Gelen seslere odaklandı. Tetikteydi. Açlığı aklından çıkıp gitmişti.

      Bir anda çıplak olduğunu hatırladı. Üzerine giyecek bir şeyler aramaya başladı. Yanındaki sandalyelerden birinin üzerinde uzun siyah bir örtü buldu. Ona sarınıp tekrar oturdu. Titriyordu.

      Kafası karmakarışıktı. Uyuyup uyanmıştı. İyi de şimdi neredeydi? Mavi sütunların ardındaki bu insanlar kimdi? Boscastle’da mıydı? Renksiz sıvıdan biraz daha içti.

      Nasıl bir yerdi burası? Oda canlı bir varlık gibi gözüktü gözüne. Ne kadar da temiz ve güzeldi. Son derece sade bir biçimde döşenmişti. Tavanda bir boşluk vardı. Bir gölge belli aralıklarla boşluğun üzerinden geçip kayboluyordu. “Bit, Bit.” Graham gölgeye tuhaf bir sesin eşlik ettiğini fark etti. Belli belirsiz, zayıf bir sesti bu.

      Gürültülerin geldiği yöne doğru seslenmeye çalıştı. Ne var ki ancak küçük bir fısıltı çıkarabilmişti. Ayağa kalktı. Ve bir sarhoşun paytak adımlarıyla kemere doğru ilerledi. Adım atarken sendeliyordu. Üzerine sardığı siyah örtüye ayağı takıldı. Sütunlardan birine tutunarak düşmekten son anda kurtuldu.

      Geçit soğuk bir koridora açılıyor ve az ileride balkona benzeyen aydınlık bir yerde son buluyordu. Balkonun önünde hafif dumanlı bir boşluk vardı. Daha ileride ise ne oldukları anlaşılamayan yabancı mimari şekiller gördü. Şimdi sesler daha yüksek ve daha belirgindi. Balkonda ona arkalarını dönmüş olan üç kişi kendi aralarında bir şeyler konuşuyorlardı. Parlak kumaşlardan bol ve rahat giysiler giymişlerdi. Aşağıdaki insan kalabalığının gürültüsü balkona kadar geliyordu. Bir pankartın geçtiğini görür gibi oldu. Parlak renkli bir nesne, bir şapka ya da bir giysi havaya fırlatıldı… Boşlukta parlayıp yere düştü. Atılan sloganlar İngilizce olmalıydı. Kalabalık sürekli “uyan” sözcüğünü tekrarlıyordu. Bir çığlık duydu. Balkondaki üç adam aynı anda kahkahalarla gülmeye başladılar.

      Üzerinde kısa, mor bir kıyafet olan kızıl saçlı adam, hepsinden daha fazla gülüyordu. “Ne zaman uyanır bu Uykucu acaba, ne zaman?”

      Büyük bir neşe içerisindeydi. Bir ses duydu. Arkasını dönüp geçide baktı. Bir anda yüzü değişti. Bambaşka bir ruh haline bürünmüş, adeta taş kesilmişti. Onun halini fark eden diğer ikisi de hızla döndüler. Öylece kalakaldılar. Yüzlerinde tam bir dehşet ifadesi vardı. Hissettikleri korku yüzlerine yansımıştı.

      Graham daha fazla ayakta duramadı. Tökezledi ve yüzüstü yere kapaklandı.

      IV

      İsyanın Ayak Sesleri

      Graham’in son hatırladığı şey zillerdi. Daha sonra yarım saatten uzun bir süre boyunca baygın kaldığını öğrenecekti. Ölümle yaşam arasında gidip gelmişti. Kendine geldiği zaman yine yarı saydam minderinin üzerinde yatıyordu. Kalbinde ve boğazında bir sıcaklık hissetti. Kolundaki siyah alet çıkarılmış ve aletin bulunduğu yere pansuman yapılmıştı. Beyaz çerçeve yine oradaydı. Daha önce kırılmış olan yeşil maddeden arta kalan parçalar toplanmıştı. Balkonda rastladığı mor giysili adam yanı başında duruyordu. Hayretler içerisindeydi. Graham’in yüzüne bakıyordu.

      Zil sesleri uzaktan geliyordu. Hep bir ağızdan bağıran kalabalık bir topluluğun uğultusunu duyuyordu. Kapı kapanınca sesler kesildi.

      Graham başını kaldırdı. “Tüm bunların anlamı nedir?” diye sordu, “Neredeyim ben?”

      Kendisini ilk fark eden kızıl saçlı adamı gördü. Adam durgunlaşmıştı. Graham’in tam olarak neyi kastettiğini anlamaya çalıştı.

      Mor giysiler içerisindeki adam yumuşak bir sesle yanıt vermeye çalıştı. İngilizceyi aksanlı bir şekilde konuşuyordu. Belki de Uykucu’ya öyle gelmişti. “Tamamen güvendesiniz. Buraya uykuya daldığınız yerden getirildiniz. Burası tamamen güvenli bir yerdir, rahat olun. Epeyce bir zamandır burada uyuyordunuz. Daha doğrusu trans halindeydiniz.”

      Adam başka şeyler de söyledi. Ne var ki Graham adamın söylediklerini duymakta güçlük çekiyordu. Ona içmesi için içi sıvıyla dolu bir şişe vermişlerdi. O sırada havaya güzel kokulu bir madde püskürtüldü. Graham’in alnı hafif nemlenmişti. Ferahladığını hissetti. Büyük bir keyifle gözlerini kapattı.

      Graham gözlerini açtığında, “Kendinizi daha iyi hissediyor musunuz?” diye sordu morlu adam. Otuz yaşlarında, sempatik bir adamdı. Sarımtırak sivri bir sakalı vardı. Mor cübbesinin yakasında altın bir kopça duruyordu.

      “Evet,” dedi Graham.

      “Epey bir süredir uyuyordunuz. Kataleptik trans halindeydiniz. Hiç katalepsiyi duymuş muydunuz daha önce? Size garip gelebilir ama inanın bana şu an her şey yolunda.”

      Graham herhangi bir yanıt vermedi. Ama adamın sözleri bir nebze de olsa kendisini rahatlatmıştı. O sırada yanında durmakta olan diğer üç adamı fark etti. Ona bakışları çok garipti. Cornwall’da bir yerlerde olmalıydı. Ama СКАЧАТЬ