Efendi uyanıyor. Герберт Уэллс
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Efendi uyanıyor - Герберт Уэллс страница 8

Название: Efendi uyanıyor

Автор: Герберт Уэллс

Издательство: Maya Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 978-625-8068-58-0

isbn:

СКАЧАТЬ Yaklaşan birinin ayak sesleriydi bunlar. Ayak seslerini konuşmalar izledi. “Ne yapıyorsunuz burada? Neden beni haberdar etmediniz? Mutlaka bunun bana bildirilmesi gerekiyordu. Yaptıklarınız yüzünden birileri zarar görebilir. Tüm girişler kapatıldı değil mi? Hepsi? Bu durum kesinlikle gizli tutulmalı. Ona bir şey söylediniz mi?”

      Sarı sakallı adam anlaşılmaz bir şeyler söylüyordu. Graham onun arkasından birisinin yaklaşmakta olduğunu gördü. Kısa, şişman ve tıknaz birisiydi. Sakalsızdı. Karga-burunluydu. Kalın bir ensesi ve irice bir çenesi vardı. Kalın ve kıvrık kaşları neredeyse burnuna kadar geliyor, koyu gri gözlerini örtüyordu. Yüzünde heybetli bir ifade vardı. Çatık kaşlarıyla Graham’e kısa bir bakış fırlattı. Sonra sarı sakallı adama döndü. “Ve diğerleri,” dedi tiksinerek, “siz de gitseniz iyi olur.”

      “Gidelim mi?” dedi kızıl sakallı.

      “Kesinlikle. Hemen gidin. Girişlerin kapalı olup olmadığını kontrol edin.”

      İki adam uysal bir şekilde kendilerine söyleneni yaptılar. Çıkmadan önce son bir kez baktılar Graham’e. Graham’in düşündüğünün aksine çıkarken kemerin içinden geçmediler. Kemerin karşısındaki duvara doğru ilerlediler. Tek parça gibi gözüken duvar birdenbire açıldı. Adamlar içeri girdikten sonra tekrar eski haline döndü. Şimdi Graham odada diğerleriyle yalnız kalmıştı.

      Tıknaz adam, bir süre Graham’e en ufak bir ilgi bile göstermedi. Diğer adamdan gelişmeler hakkında bilgi alıyordu. Onun üstü olduğu besbelliydi. Kısa ve net konuşuyordu. Graham konuşulanların ancak bir kısmını anlayabilmişti. Uyanışından sonra yaşadıkları onu şaşırtmakla kalmamış, aynı zamanda epeyce sarsmıştı. Üstelik fena halde başı ağrıyordu. Heyecanlıydı.

      “Ona bu mevzuları anlatıp kafasını karıştırmamalısın,” cümlesini defalarca tekrarladı yeni gelen.

      Yeni gelen adam, öğrenmesi gerekenleri öğrenmişti. Uykucu’ya döndü. Baştan aşağı süzdü onu. Aklından ne geçtiğini anlamak imkânsızdı.

      “Kötü hissediyor musunuz?”

      “Epeyce.”

      “Herhalde bu gördüğünüz şeyler size garip görünüyordur.”

      “Çok garip hem de. Alışmak için zamana ihtiyacım olacak.”

      “Biraz öyle…”

      “Beni ilk bulduklarında üstümde kıyafetlerim yok muymuş?”

      “Sizi bulduklarında…” dedi tıknaz adam ve durakladı. Sarı sakallı adamla göz göze geldiler. “En kısa sürede size uygun giysiler temin edilecektir,” dedi.

      “İki yüzyıldan uzun bir süre boyunca uyuduğum gerçekten doğru mu?” diye sordu Graham.

      “Bunu söylediler size değil mi? Aslına bakarsanız tam olarak 203 yıl…”

      Graham sonunda bu inanılmaz sayıyı, büyük bir şaşkınlık içerisinde kabullendi. Kısa bir süre için sessizce oturdu. Sonra bir soru daha sordu. “Bu civarda bir fabrika ya da bir dinamo var mı?” Sorusunun yanıtını beklemeden devam etti. “Anladığım kadarıyla muazzam değişiklikler olmuş ben uyurken?”

      “Bu bağırışlar nedir?” diye sordu birdenbire.

      “Hiçbir şey,” diye geçiştirdi tıknaz adam sabırsızca. “Halk işte. Zannediyorum zamanla çok daha iyi anlayacaksınız. Söylediğiniz gibi her şey çok değişti.” Kısa konuşuyordu. Kaşları her zaman çatıktı. Yüzündeki ifade zor şartlar altında önemli kararlar almak zorunda olduğunu gösteriyordu. “Size uygun giysiler hazırlamamız gerekiyor. Bu arada içeride beklemeniz daha iyi olur. Kimse sizi rahatsız etmeyecek. Dilerseniz tıraş olabilirsiniz.”

      Graham sakalını sıvazladı.

      Sarı sakallı adam yanlarına geldi. Kısa bir süre dinledikten sonra yaşlı adama bir şeyler anlatmaya çalıştı. Aceleyle balkona açılan kemere doğru koşturdu. Bağrışlar artmaya başlamıştı. Tıknaz adam tedirgin görünüyordu. Öfkelenmişti, belli belirsiz bir şeyler söyledi. Graham’e baktı. Yüzündeki ifade hiç de dostça değildi. Duyduğu sesler birbirine karışıyordu. Haykırışlar, sloganlar, çığlıklar… Rüzgârı andıran bir ses ve ardından keskin bir çığlık. Kırılan kuru dalların çıkardığı sese benzeyen bir çıtırtı. Graham için bunların hepsi bir bilmeceden farksızdı. Taşları yerli yerine oturtabilmek için büyük bir çaba harcıyordu.

      Sonunda anladı. Bir sürü karmaşık sesin arasında değişmeyen bir slogan sürekli tekrarlanıyordu. İlk başta kulaklarına inanamadı. Tekrar odaklanmaya çalıştı. Evet. Doğru duyuyordu. Kalabalık hep bir ağızdan haykırıyordu: “Uykucu’yu gösterin. Uykucu’yu gösterin.”

      Tıknaz adam aceleyle kemere doğru koştu.

      “Hay lanet,” diye bağırdı. “Nasıl öğrendiler? Acaba gerçekten biliyorlar mı? Yoksa tahmin mi ediyorlar?”

      Bu durumun mutlaka bir açıklaması olmalıydı.

      “Ben gelemem,” dedi tıknaz adam. “Onunla ilgilenmem gerekiyor. Sen gidip balkonda bir konuşma yap.”

      Graham’in anlayamadığı bir yanıt geldi karşı taraftan.

      “Uyanmadığını söyle. Bir şeyler anlat işte. Sana bırakıyorum.”

      Aceleyle Graham’in yanına döndü. “Öncelikle elbise meselesini halletmeliyiz,” dedi. “Burada daha fazla kalmanız mümkün olmayacak.”

      Hızla çıktı. Graham arkasından bir şeyler sormaya çalışsa da başarılı olamadı. Tıknaz adam bir dakika içinde geri döndü.

      “Tam olarak ne olduğunu şu an size açıklayamam. Çok karışık bir mesele. Kısa bir süre içinde giysileriniz hazırlanmış olacak. Sonra sizi buradan götüreceğiz. Burada karşı karşıya bulunduğumuz sorunları yakında siz de anlayacaksınız.”

      “Ama bu sesler. Şey diyorlar…”

      “Uykucu hakkında bir şeyler… Evet, sizden bahsediyorlar. Sapkın bir fikir var kafalarında. Ne olduğunu ben de tam olarak çözemedim.”

      Karmaşık gürültülerin arasından tiz bir zil sesi duyuldu. Sinirli adam odanın köşesinde duran bir takım karmaşık aletlerin yanına gitti. Kısa bir süre dinledi. Kristal bir topa bakıyordu. Başını salladı. Anlaşılmaz bir şeyler söyledi. Diğer iki adamın içine girip kaybolduğu duvara doğru yürüdü. Duvar yeniden bir perde gibi açıldı.

      Graham kolunu kaldırmaya çalıştı. Kendisine verilen ayıltıcı ilaçların gücü gerçekten hayranlık uyandırıcıydı. Önce bir ayağını, sonra da diğerini kanepeye dayadı. Kafası yerindeydi artık. Bu kadar hızlı bir şekilde iyileşeceğini asla tahmin edemezdi. Bir süre öylece oturdu. Bedenini hissetmeye çalışıyordu.

      Sarı sakallı adam geçitten çıkıp odaya girdi. O girdiği sırada açılan duvarın önünde bir asansör kabini belirdi. İçinde zayıf, beyaz sakallı bir adam duruyordu. Elinde katlanmış halde СКАЧАТЬ