Büyük gökbilimciler. Robert Ball
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Büyük gökbilimciler - Robert Ball страница 11

Название: Büyük gökbilimciler

Автор: Robert Ball

Издательство: Maya Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 978-625-8068-20-7

isbn:

СКАЧАТЬ verdi. Böylece Galileo’nun, on yedi yaşında güzel sanatlara olan aşinalığına bir de Yunanca ve Latince bilgisi ekleyerek hakkıyla Pisa Üniversitesi’ne girdiğini görüyoruz.

      Burada genç filozof, matematikle ilgili bazı ipuçları edindi. Ardından bilimin bu alanıyla büyük oranda ilgilenmeye başladı ve hatta geometri üzerine çalışmasına izin verilmesi için yalvardı. İsteğinin kabulü üzerine babası, bu amaçla ona bir eğitmen tuttu. Ancak bunu biraz gönülsüzce yaptı, çünkü genç öğrencinin ilgisinin, başlıca meşguliyeti olması gereken tıp çalışmalarından uzaklaşmasından korkuyordu. Ardından bu evhamların sebepsiz olmadığı hızla ortaya çıktı. Öklid’in önermeleri Galileo’ya o kadar ilgi çekici geldi ki babası, dikkati daha fazla dağılmasın diye matematik eğitmeninin işine son vermenin iyi bir fikir olacağını düşündü. Ama artık iş işten geçmişti. Galileo, öyle bir ilerleme kaydetmişti ki geometri çalışmalarına kendi kendine devam edebilecek duruma gelmişti. Çok yakında büyük bir hayranlık beslediği meşhur 47. önermeye kadar gelecek ve Öklid’in altı kitabında uzmanlaşana kadar devam edecekti ki bu, o günlerde dikkate değer bir başarı olarak görülüyordu.

      Fakat Pisa’daki genç öğrencinin başarısı ve özeni, üniversite otoriteleri tarafından pek dikkate alınmadı. O günlerde Aristoteles’in doktrinleri, diğer her şeyde olduğu gibi doğa bilimlerinde de insan bilgeliğinin vücut bulmuş hali olarak görülüyordu. Aristoteles’i ezbere bilmek her öğrencinin vazifesiydi ve o saygın öğretmenin doktrinlerinden şüphe duymak ya da onları sorgulamak kabul edilemez bir küstahlık olarak görülüyordu. Fakat genç Galileo, doğa kanunları konusunda kendi başına düşünebilecek cesarete sahipti. Doğayı doğrudan doğruluk ve yanlışlık açısından sorgulama kabiliyeti varken Aristoteles’in otoritesi tarafından sunulan hiçbir doğruluk iddiasını körü körüne kabul etmeyecekti. Bu sebeple öğretmenler, Galileo’yu yanlış yönlendirilmiş bir genç olarak görmeye başladılar; fakat sonsuz bir çabayla ulaşabildiği tüm bilgileri toplayan bu çocuğa saygı duymaktan başka bir şey de yapamıyorlardı.

      Galileo’nun sarkacı

      Saatlerimizde sarkaç kullanımına o kadar aşinayız ki zaman ölçerlerimizin ayarıyla bu yöntemin tanışmasının, büyük gökbilimcinin şanına yaraşan, dikkate değer bir buluş olduğunu fark etmiyoruz. Görünen o ki bir gün Pisa Katedrali’nde otururken Galileo’nun ilgisi, tavandan sallanan avizeye takıldı. Sarkacın salındığı eğimin uzun mu kısa mı olduğu önemli bir nokta olarak kafasına takıldı, her salınımda geçen zaman makul bir biçimde aynı gibi gözüküyordu. Bu da dikkatli gözlemciye bir zaman tutucunun sarkaç tarafından kontrol edilebileceğini gösterdi ve böylece Galileo, bu prensibe dayanan ilk saati inşa etti. Bu aracın birincil gayesi ise hastaların nabızlarını ölçmek için hekimlere bir yardım sağlamasıydı.

      Galileo’nun sahip olduğu yetenekler, uzun bir süre sonra otoriteler tarafından tanındı ve Galileo, yirmi beş yaşındayken Pisa Üniversitesi’nde matematik profesörlüğüne atandı. Bir süre sonra zaman gelip de kendini yeterince güçlü hissettiğinde eski felsefenin yandaşlarına meydan okudu. Aristoteles, nesnelerin hareketi konusundaki doktrininin elzem bir bölümünde, bir taşın yere düşmesi için gereken zamanın taşın kütlesine bağlı olduğunu ileri sürmüştü; yani yeryüzüne belli bir yükseklikten bırakılan ağır taş, hafif olandan daha kısa sürede yere düşecekti. Aksi çok basit deneylerle bile kanıtlanabilecek bir iddianın, felsefenin herhangi bir alanında edindiği pozisyonu asla koruyamayacağı düşünülebilir. Fakat Aristoteles bunu söyledikten sonra herhangi bir şüphesini dile getirmeye girişen kişi, alay konusu olmak için hazır olmalıydı: “Aristoteles’ten daha zeki olduğunu mu düşünüyorsun?” Galileo, asırlardır onaylanmış bilgi olarak görülen bu iddianın saçmalığını en etkili şekilde göstermeye kararlıydı. Pisa’nın Eğik Kulesi’nin tepesi, bu muhteşem deney için çok etkileyici bir yer sunuyordu. Genç profesör, tepede asılı büyük ağır bir nesneyi ve küçük hafif bir nesneyi aynı anda aşağı saldı. Aristoteles’e göre büyük olan, küçük olandan çok daha önce yere çakılacaktı; ancak durumun bu olmadığı ortaya çıktı. Büyük bir kalabalığın gözleri önünde çok basit bir gerçek gösterdi ki iki cisim de yan yana düşüp yere aynı anda ulaştılar. Böylece, neredeyse iki bin yıl boyunca doğa bilgimizin gelişmesine ket vuran dogmalara sorgusuz bağlılığın saçma sistemini yıkmak için ilk büyük adım atıldı.

      Antik inançlara karşı takınılan bu devrimsel tavır, Galileo’nun üniversite otoriteleriyle olan ilişkisini daha da düzensiz bir hale soktu. Ayrıca Galileo, başka yerlerde de düşman edinme şanssızlığına sahipti. O sıralarda Leghorn Limanı’nın yöneticisi olan Don Giovanni de Medici, gemi havuzunu boşaltmaya yarayacağı ileri sürülen bir icat geliştirmişti. Fakat Galileo, bu girişimin saçma olduğunu o kadar agresif bir tavırla gösterdi ki Don Giovanni bunu şiddetli bir hakaret olarak algıladı. Galileo’nun eleştirileri gerçek çıkıp garip buluşunun büyük bir başarısızlık olduğu tamamen kanıtlanınca bile Giovanni’nin bu kızgınlığı dinmedi. Galileo, Pisa’daki pozisyonunda birçok yönden o kadar rahatsız hissettirildi ki en sonunda üniversitedeki mevkisini terk etmek zorunda kaldı. Arkadaşlarının büyük çabaları sonucu, ki bu arkadaşları yaşamı boyunca ona büyük miktarda destek olduğu için Galileo çok şanslı bir insandı, Padova Üniversitesi’ne matematik profesörü olarak seçildi ve 1592 yılında oraya gitti.

      Galileo, bilimsel devrimi gerçekleştirecek o muhteşem araştırmacılık kariyerine bu mevkideyken girişti. Profesörlük görevlerini yerine getirirken sahip olduğu heves, gerçekten de değişmeyen niteliklerindendi. Çok geçmeden doğa felsefesi derslerine o kadar büyük kalabalıkları çekmeye başladı ki ders odası taşıyordu. Ayrıca evinde özel ders vereceği birçok öğrencisi de oldu. Bu işlerden artakalan her an ise özel çalışmalarına ve ardı arkası kesilmeyen deneylerine adanıyordu.

      Doğa bilgimizi büyük ölçüde genişleten diğer birçok filozofta olduğu gibi Galileo’da da felsefi araştırmalarda kullanmak için tasarlanan araçların buluşu için muhteşem bir yetenek vardı. Pratik işlerine yardımcı olması için 1599 yılında yetenekli bir işçiyi evinde yaşaması için çağırdığını görüyoruz. Böylece Galileo’nun üretken beyninde ne zaman bir alet fikri doğsa bu işçi hep el altında olacaktı. İlk icatları arasında 1602 yılında bulduğu termometre göze çarpıyor. Kuşkusuz bu aygıtın ilkel formu, şu an aynı isimle andığımız aygıta göre bazı açılardan farklılık gösteriyor. Galileo ilk başta etken madde olarak suyu kullanmıştı, suyun genleşmesi sayesinde ısı ölçülebilecekti. Sonra ise alkolün de aynı amaçla kullanılabileceğini fark etti. Civanın termometre için en uygun sıvı olarak tanımlanması ise yarım asır sonra gerçekleşecekti.

      Galileo’nun teleskopu gökbilime tanıtıp insan bilgisini geliştirecek o büyük adımı atacağı zaman yaklaşıyordu. Böyle bir alet fikrinin nasıl filizlendiğini anlamak için en iyisi sözü Galileo’nun kendisine bırakalım. Aşağıda yer alan paragraf, Galileo’nun kayınbiraderi Landucci’ye yazdığı bir mektuptan alıntı.

      “Sana birkaç haberim olduğu için yazıyorum, gerçi bunları duymak seni mutlu mu edecek yoksa üzecek mi bilmiyorum; çünkü memleketime dönmek gibi bir umudum kalmadı, fakat bu durumun hem yararlı hem de yüce bir sonucu oldu. İki ay önce Flanders’teki birinin Nassaulu Kont Maurice’e, uzaktaki cisimleri yakınmış gibi gösteren bir camı sunduğunu ve böylece iki mil uzaktaki bir adamın bile rahatlıkla görülebildiğini söyleyen haberleri duymuşsundur. Bu bana o kadar muhteşem geldi ki üstünde düşünmeye başladım. СКАЧАТЬ