Название: Kahramanların Görevi
Автор: Морган Райс
Издательство: Lukeman Literary Management Ltd
Жанр: Героическая фантастика
Серия: Felsefe Yüzüğü
isbn: 9781632910752
isbn:
Diğer çocuklarının hepsi bakışlarını Godfrey’e çevirdiler. Derbeder haldeki Godfrey yarı çıplaktı ve leş gibi içki kokuyordu. Tıraşsız suratını onlara döndürerek, gülümsedi. Her zamanki gibi saygısızdı.
“Merhaba baba” dedi. “Yoksa tüm eğlenceyi kaçırdım mı?”
“Sesini kesip kardeşlerin gibi ben konuşana kadar bekleyeceksin. Yoksa tanrı yardımcım olsun ki seni sıradan bir mahkum gibi zindanlarda zincire vurdururum. Ve içkiyi bırak, kendine yiyecek bir şey bulamamanı sağlarım.”
Godfrey küstah bakışlarıyla babasına adeta meydan okuyordu. Kral bu bakışların ardında sanki bir güç, kendisine benzettiği bir yan gördü. Bir gün iyi amaçlara hizmet edebilecek bir pırıltı. Tabii bunun için Godfrey’in önce biraz iradeli olması gerekiyordu.
Sonuna kadar küstahlığı elden bırakmayan Godfrey, nihayet direnmekten vazgeçip babasının sözlerine uydu.
MacGil beş çocuğunu da incelemeye başladı; piç, namussuz, sarhoş, kızı ve en küçük evladı. Bu ilginç karışımın kendisinin eseri olması ona şaşırtıcı geliyordu. Ve şimdi en büyük kızının düğününde kalkıp bir de bu grup arasından kendine br varis seçmesi gerekiyordu. Böyle bir şey nasıl mümkün olabilirdi ki?
Boşuna uğraşmış olacaktı; ne de olsa en verimli çağındaki MacGil en az otuz sene daha tahtta oturmayı düşünüyordu. Bugün seçeceği varis belki onlarca yıl tahta oturamayacaktı bile. Bu gelenek epey canını sıkıyordu. Belki atalarının zamanında işe yarıyordu, ama şuan kesinlikle kullanışlı değildi.
Boğazını temizledi.
“Bugün burada bir geleneğimiz sebebiyle toplandık. Sizin de bildiğiniz gibi en büyük kızımın evlendiği gün kendime bir varis seçmem gerekiyor. Ölmem halinde, bu krallığı annenizden daha iyi yönetecek birinin olamayacağına şüphem yok. Fakat krallık yasaları sadece kral çocuklarının bu göreve getirilebileceğini söylüyor. İşte bu yüzden, bir seçim yapmam lazım.”
Soluklanan MacGil düşünüyordu. Sessizliğin çöktüğü oda beklentilerle dolup taşıyordu. Her bir çocuğunun yüzünde farklı bir ifade vardı. Asla seçilmeyeceğini bilen piç, çoktan pes etmişti. Hırstan gözü dönmüş üçkağıtçı ise kendisinin seçileceğin emin gibiydi. Olan biteni umursamayan sarhoş camdan dışarı bakıyordu. Bu görüşmenin bir parçası olmadığını bilen kızı ise yine de ona sevgi dolu gözlerle bakıyordu. En genç çocuğu da gene neşeli gözlerle ona bakıyordu.
“Kendrik, seni her zaman öz oğlum gibi görmüşümdür. Ancak krallık kanunları tahtı sana devretmemi engelliyor.”
Başını öne eğen Kendrik, “Baba, senden böyle bir beklentim zaten yok. Ben kendi payıma düşenden memnunum. Lütfen bu durumun seni üzmesine izin verme.”
Çocuğun bu samimi cevabından acı duyan MacGil onu varis atayabilmeyi hiç olmadığı kadar çok istedi.
“Geriye dördünüz kalıyor. Reece, sen harika bir genç adamsın, belki de gördüklerim arasında en iyisin. Ancak taht içinde henüz çok gençsin.”
Kafasını hafifçe önce eğen Reece, “Farkındayım, baba.” dedi.
“Godfrey sen üç meşru oğlumdan birisin. Ancak tüm gününü meyhanelerde pislik için geçiriyorsun. Akla gelebilecek her türlü fırsat önüne konduğu halde, sen bunların hepsini elinin tersiyle ittin. Eğer bu hayatta yaşadığım büyük bir hayal kırıklığı varsa, o da sensindir.”
Suratını ekşiten Godfrey huzursuzca kıpırdandı.
“O halde buradaki işim bittiğine göre artık meyhanelere geri dönebilirim sanırım?” Hızlı ve saygısızca bir reveransın ardından yalpalayarak odadan dışarı çıkmak için arkasını döndü.”
MacGil, “Yerine geri dön!” diye bağırdı. “DERHAL!”
İstifini bozmayan Godfrey meşe kapıya doğru ilerledi ve onu açtı. İki muhafız kapıda bekliyordu. MacGil’in öfke dolu bakışlarını gören muhafızlar ne yapmaları gerektiğini anlamaya çalışıyorlardı. Fakat çabuk davranan Godfrey hızla koridora çıktı.
MacGil, “Onu göz altın alın!” diye adamlara selendi. “Ve Kraliçe’den uzak tutun. Kızının evleneceği günde oğullarından birini bu halde görmesini istemiyorum.”
“Emredersiniz lordum” diyen muhafızlar kapıyı kapattıktan sonra Godfrey’in peşine takıldılar.
MacGil sakinleşmeye çalışıyordu. Böylesi bir çocuğu hak etmek için ne yaptığını belki bininci kere düşünmeye başladı. Bakışlarını geride kalanlara çevirdi. Sessizlik içinde onu bekliyorlardı. MacGil derin bir nefes alarak konuya odaklanmaya çalıştı.
“Geriye sadece ikiniz kaldı” diyerek sözlerine devam etti. “Ve ben seçimimi yaptım.”
MacGil kızına döndü.
“Varisim sen olacaksın, Gwendolyn.”
Odada herkes nefeslerini tuttu; başta Gwendolyn olmak üzere çocukların hepsi şaşkına dönmüştü.
“Doğru mu duydum baba?” diye sordu Gareth. “Gwendolyn mi dedin?”
Gwendolyn, “Baba beni çok gururlandırdınız” dedi. “Ancak bunu kabul edemem. Ben bir kadınım.”
“Doğru, şimdiye kadar MacGil’lerden hiçbir kadın tahta oturmadı. Ancak artık bu adeti değiştirmenin vakti geldi diye düşünüyorum. Sen tanıdığım genç kadınlar arasında en düzgünü ve vicdanlısısın. Henüz genç olabilirsin, ancak Tanrı yardımcım olsun ki henüz ölmek gibi bir niyetim yok. Tahta geçeceğin zaman geldiğinde, krallığı yönetecek bilgeliğe ulaşmak olacaksın.”
Suratının rengi solmuş olan Gareth bağırdı, “Fakat baba! En büyük meşru çocuğun benim. MacGil’lerin tarihinde tahta her zaman en büyük çocuk geçmiştir!”
“Kral benim!” diye cevapladı MacGil sert bir ifadeyle. “Ve geleneği ben belirim.”
Gareth, yalvaran bir sesle, “Fakat bu adil değil” dedi. “Kral olması gereken bendim, kız kardeşim değil! Bir kadın hiç değil!”
Öfkeden titreyen MacGil, “Diline hakim olan evlat!” diye bağırdı. “Ne hakla benim hükmümü sorgularsın?”
“Bir kadın için es mi geçiliyorum? Beni bu kadar küçük mü görüyorsun?”
“Kararımı verdim” dedi MacGil. “Buna saygı gösterecek ve boyun eğeceksin, tıpkı tüm tebaamın yapacağı gibi. Şimdi beni yalnız bırakın.”
Hızlı bir reveranstan sonra hepsi odadan çıktı. Gareth hariç. Kendini odadan çıkmaya ikna edemiyordu. Dönüp, babasına doğru baktı.
MacGil oğlunun suratındaki hayal kırıklığını СКАЧАТЬ