Kahramanların Görevi . Морган Райс
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Kahramanların Görevi - Морган Райс страница 14

СКАЧАТЬ Adaylar, kendi ağabeyleri de, bu yuvarlak ve devasa antrenman sahasının her yanına yayılmışlardı. Bunlardan bazıları bir düzine Gümüş’ün karşısına dikilmiş ve aralarında dolaşan rütbelilerin emirlerini dinliyorlardı.

      Arenanın başka bir noktasında yer alan bir grup aday ise onları dikkatle inceleyen bir askerin gözetimi altında uzaktaki hedefe mızraklar fırlatıyorlardı. Aralarında biri hedefi ıskaladı.

      Thor bu haksızlığa daha fazla dayanamayacaktı. O hedefleri pekala vurabilirdi; diğerlerinden hiçbir eksiği yoktu. Sadece daha genç ve ufak tefek olduğu için böyle dışarda bırakılması adil değildi.

      Sırtında aniden hissettiği el onu aşağı çekerek, yere yuvarladı. Bu sert düşüş onu nefessiz bıraktı.

      Kapıda karşılaştığı muhafız öfkeyle ona bakıyordu.

      “Sana ne demiştim evlat?”

      Thor henüz yerinden bile kıpırdayamadan adam ona sert bir tekme indirdi. Kaburgalarında büyük bir acı hisseden Thor daha kendini toparlayamadan adam kendini ikinci tekme için hazırlıyordu.

      Fakat Thor adamın ayağını tutarak çekti. Bunun üzerine dengesini kaybeden muhafız yere kapaklandı. Thor da adam da neredeyse aynı anda tekrar ayakları üzerine fırladılar. Thor yaptığı şeyin doğurabileceği sonuçları düşününce epey korktu. Muhafız nefretle ona bakıyordu.

      Gözleri dönmüş haldeki muhafız, “Sana yapacağım tek şey zincirlemek olmayacak” dedi. “Yaptığın şeyin bedelini ödeyeceksin de. Kimse Kral’ın muhafızlarına el süremez. Artık Lejyon’a katılmayı unut. Zindanlarda çürüyüp gideceksin! Tekrar gün yüzü görebilirsen kendini şanslı say!”

      Bir zincirin ucuna bağlanmış kelepçelerr çıkan muhafız, intikam isteyen bir suratla Thor’a yaklaşmaya başladı.

      Thor acilen yapabilecek bir şeyler düşünmeye başladı. Zincire vurulmak istemese de bir kraliyet muhafızına zarar vermek istemiyordu. Bir an önce bir çözüm bulmalıydı.

      Aklına sapanı geldi. Hızla yerden aldığı bir taşı sapana yerleştirerek adama fırlattı.

      Adamın parmaklarına çarpan taş, elindeki zincirleri düşürmesine neden oldu. Muhafız acı içinde bağırmaya başladı.

      Muhafız bu sefer Thor’a ölümcül bir bakış attı ve metalik bir çınlamanın eşliğinde kılıcını çekti.

      Suratına karanlık bir ifade oturan adam, “Bu yapacağın son hataydı” dedikten sonra saldırıya geçti.

      Thor başka bir şansı kalmamıştı; bu adamın Thor’un peşini bırakmaya niyeti yoktu. Sapana tekrar bir taş koyup fırlattı. Onu öldürmek değil de durdurmak istediği için daha dikkatli nişan almıştı. O yüzden kalbi, burnu, gözü veya kafası yerine Thor, adamı durduracağından emin olduğu bir noktaya doğru taşı fırlattı.

      Tam bacaklarının arasına.

      Taşı var gücüyle değil, muhafızı durduracak bir şiddette fırlatmıştı.

      Hedefi on ikiden vurdu.

      Elinden kılıcını düşüren adam bacaklarının arasını tutarak önce dizlerinin üzerine, ardından da yere düşerek bir top gibi kıvrıldı.

      Adam acılar içinde, “Bunun için asılacaksın!” dedi. “MUHAFIZLAR! MUHAFIZLAR!”

      Kafasını kaldıran Thor, üzerine doğru koşan Kraliyet Muhafızları’nı gördü.

      Ya şimdi ya da asla.

      Bir saniye daha kaybetmeden tekrar açıklığa tırmandı. Arenanın içine atlayarak, kendini tanıtmak zorundaydı. Ve onu engelleyecek herkesle dövüşmeye hazırdı.

      4

      MacGil kalesinin üst katlarında kendi özel işleri için kullandığı kabul odasındaydı. Bu odaya özgü olan tahtadan oyulma tahtının üstünde oturmuş, karşısında duran dört çocuğuna bakıyordu. Aralarında en büyük olan Kendrik yirmi beş yaşındaydı; gerçek bir savaşçı ve çentilmedi. İçlerinde MacGil’e en çok benzeyenin o olması ironikti; çünkü Kendrik bir piçti. MacGil’in uzun süre önce unuttuğu bir kadından kalma bir hatıra. Kraliçe’nin tüm itirazlarına ve onun asla tahta çıkamayacağını söylemesine rağmen Kral bu çocuğu öz evlatlarından ayırmamıştı. Aslında bu durum MacGil’ epey üzüyordu; çünkü Kendrik tanıdığı en nitelikli insanlardan biriydi ve tahtı için gurur duyduğu bu genç adamdan daha uygun birini düşünemiyordu.

      Hemen Kendrik’in yanında ise pek iç açıcı durumda olmayan, yirmi üç yaşındaki ilk öz evladı duruyordu. Çelimsiz, avurtları içine çökmüş ve rahatsız edici bakışlara sahip olan Gareth’ın özellikleri ağabeyinin tam tersiydi. Açık sözlü bir kişi olan Kendrik’in aksine Gareth, düşüncelerini herkesten saklardı. Gurur sahibi ve asil bir kişi olan Kendrik’in yanında Gareth, karaktersiz ve yalancı biri sayılırdı. Oğlu hakkında böyle düşünmek MacGil’i çok üzerdi ve bunu düzeltmek için defalarca uğraşmıştı; ancak gençlik yıllarından sonra Gareth’ın nasıl biri olacağını az çok anlamıştı; kafasında üç kağıtlar çeviren, güce aç ve akla gelebilecek en kötü şekillerde hırslı bir insan. Ayrıca MacGil oğlunun kadınlardan değil de erkeklerden hoşlandığını çok iyi biliyordu. Diğer kralların çocuklarını dışlayacağı yerde, daha açık fikirli olan MacGil, böylesi bir şeyin insanın çocuğunu sevmemesi için yeterli olamayacağını düşünüyordu. O yüzden erkeklerden hoşlanan oğlunu bunun için asla suçlamadı. Onu sevmemesinin nedeni, artık daha fazla görmezden gelemediği düzenbaz yanıydı.

      Gareth’ın hemen yanında ikinci doğan kızı vardı. Kısa bir süre önce on altı yaşına basmış olan Gwendolyn, Kral’ın görmüş olduğu en güzel kızdı belki de. Fakat kızın kişiliği, güzelliğini bile geride bırakıyordu; nazik, cömert ve dürüst olan bu kız, Kral’ın tanıdığı en hoş genç kadındı. Bu yanıyla Kendrik’e benziyordu. Bir kızın babasını ne kadar sevebilirse Kral’ı o kadar seven bu genç kadının sadakati, babasını ona hayran bırakıyordu. Oğullarına nazaran kızıyla daha çok gururlanıyordu.

      Hemen kızın yanında duran genç adam ise Kral’ın erkekliğe ilk adımlarını atan en küçük çocuğu Reece’di. Epey atılgan olan on dört yaşındaki bu genç adamın Lejyon’a girebilmek için gösterdiği çabalar onun gelecekte nasıl bir adam olacağını kanıtlamaya yetiyordu. Bir gün onun harika bir evlat ve lider olacağından kuşkusu yoktu. Ancak o güne henüz vardı. Bu genç adamın öğrenmesi gereken çok şey vardı.

      Çocuklarını inceleyen MacGil’in onlarla ilgili duyguları karışıktı. Gurur ve hayal kırıklığı iç içeydi. Ayrıca bu görüşmede iki çocuğunun eksik olması biraz sinirlerini bozmuştu. En büyükleri olan Luanda’nın düğüne hazırlandığı için burada olmaması gayet normaldi. Hem zaten başka bir krallığa gelin olarak gideceği için tahtın varisiyle ilgili yapılan bu toplantıya katılması için bir neden de yoktu. Ancak on sekiz yaşındaki ortanca oğlu Godfrey’in onu ciddiye almamış olması Kral’ı epey bozmuştu.

      Henüz çocuk yaşlardan beri krallık işlerine karşı СКАЧАТЬ