Kahramanların Görevi . Морган Райс
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Kahramanların Görevi - Морган Райс страница 10

СКАЧАТЬ renkli en kalite kumaşlardan yapılan cübbesinin altına giydiği şık deriden yapılan botları, dizlerine kadar uzanıyordu. Altından yapılma gösterişli bir şeridin tam ortasına konmuş yakut taşından oluşan tacını da kafasına yerleştiren Kral, yanındaki yardımcılarıyla beraber tüm ihtişamıyla kalenin koridorlarında ilerliyordu. Uzun adımlarıyla bir sürü odanın yanından geçerek basamaklardan aşağı inen Kral, önce kraliyet odasının içinden, daha sonra yüksek tavanlı ve mozaik camlarla süslü kabul salonunun devasa kemerinin altından geçti. Bir ağacın gövdesi kadar kalın, eski bir meşe kapının önünde duran Kral’ın yardımcıları hemen yerlerinden fırlayarak, kapıyı onun için açtılar. Burası, Taht Odası’ydı.

      MacGil odaya girince içerdeki danışmaların hepsi ayağa kalktı. Devasa meşe kapı ise Kral’ın ardından kapandı.

      Kral, her zamankinden daha sert bir tonla, “Oturun.” dedi. Epey yorgun olan Kral, bir krallığın bitmeyen formaliteleriyle şu an uğraşmak istemiyordu. O yüzden işleri bir an önce halletmek niyetindeydi.

      Onu her zaman etkilemeyi başaran Taht Odası’nın içinde dolaşmaya başladı. En az on metre yükseklikteki tavanı, tamamen mozaik camdan oluşan bir duvarı ve en az otuz santimetre kalınlıktaki duvarlarıyla bu oda, en az yüz adet yüksek rütbeli kişiyi alabilirdi. Ancak konseyin toplandığı bugünlerde, mağarayı andıran bu odanın içinde sadece kendisi ve birkaç danışmanı olurdu. Danışmanları, odanın çoğunu kaplayan yarım daire biçimindeki bir masaya yerleşirlerdi.

      Kral MacGil, odanın tam ortasında yer alan tahtına doğru ilerledi. Tahta ulaşan basamakları çıkıp, taşa oyulan altın aslanları da geçtikten sonra kendini koca bir altın bloğundan oyulma, üzeri kızıl renkli kadife bir astarla örtülü tahtına yerleşti. Kendinden önceki tüm MacGil’ler bu tahtta oturmuşlardı. Kral ne zaman buraya otursa, sanki tüm ataları yanı başındaymış gibi hissediyordu.

      Danışmanlarını şöyle bir inceledi. Brom, en önemli Generali ve askeri konulardaki danışmanı; Kolk, Lejyon komutanı; üç nesildir krallara danışmanlık eden Aberthol aralarında en yaşlısı olmakla beraber, bir alim ve tarihçiydi de; Kısa, gri saçları ve asla yerinde durmayan çukur gözleriyle Firth, saray içi işler konusundaki danışmanıydı. Ona asla güvenmemiş olan MacGil, böylesi bir pozisyonun neden var olduğunu da anlamıyordu. Fakat babası ve dedesi her zaman bu unvana sahip birini danışman heyetinde bulundurmuşlardı. MacGil de onlara olan saygısından dolayı buna müdahele etmemişti. Hazinedarı Owen; dış işleri danışmanı Bradaigh; tahsildarı Earnan; halkla ilişkilerini düzenleyen Duwayne ve asilleri temsilen orada olan Kelvin.

      Tabii ki son söz her zaman Kral’a aitti. Fakat herkesin fikrini rahatça belirtebilmesi, her zaman bu krallığının bir parçası olmuştu. Ataları, kişilerin, temsilcileri sayesinde düşüncelerini Saray’a ulaştırabilmesinden her zaman gurur duymuşlardı. Kral ve asiller arasındaki ilişkiler, tarih boyunca her zaman zor olmuştu. Geçmişte hem sarayın hem de asillerin arasında, isyan çıkaranlar ve güç çatışmaları içine girenler olmuştu. Fakat artık bu iki grup arasında tam bir uyum söz konusuydu.

      Fakat en çok konuşmak istediği kişiyi odada göremeyen Kral, şaşırmıştı. Argon. Her zaman olduğu gibi kimse nerede ve ne zaman belireceğini bilmiyordu. Bu durum MacGil’i öfkelendiriyor olsa bile, yapabileceği bir şey yoktu. Argon’un olmaması MacGil’in daha da sabırsızlandırdı. Bir an önce bu işleri halledip, kendini bekleyen diğer binlerce görevle ilgilenmek istiyordu.

      Masanın etrafında aralarında beş metre açıklıklarla oturan danışmanlar, meşe ağacından özenle oyulmuş sandalyelerine yerleşmişlerdi.

      Owen, “Lordum, izninizle başlayabilirsem.” dedi

      “Başlayabilirsin. Fakat kısa tut. Bugün vaktim biraz az.”

      “Umuyoruz ki kızınızın bugün alacağı onlarca hediye, sandığını dolduracaktır. Binlerce insan ödeyeceği haraçlar ile size şahsen sunulacak hediyeler ve tavernalarımız ile genelevleri dolduracak kişiler de kasaların dolup taşmasına yetecektir. Fakat aynı zamanda bugünkü kutlamalar için harcanan altınlar da, kasamızdan bir o kadar götürecek. O yüzden size, halk ve asillere yönelik bir vergi artışı yapılmasını tavsiye ediyorum. Tek sefere mahsus olan bu artış, bugünkü büyük olayın üzerimize yerleştireceği baskıdan bizi az da olsa kurtarabilir.”

      Hazinedarının suratındaki endişeli ifadeye gören MacGil için saray kasasının boşaldığını düşünmek bile rahatsız ediciydi. Ancak gene de vergilere yapılacak bir artışı istemiyordu.

      MacGil, “Dolu bir kasa yerine, insanların bana sadık kalmalarını tercih ederim” diye yanıtladı. “Bizim zenginliğimiz, halkımızın mutluluğudur. Onlara daha fazla dayatmada bulunmak gibi bir niyetim yok.”

      “Fakat Lordum eğer bunu-”

      “Karar verilmiştir. Başka?”

      Owen düşünceli şekilde sandalyesine gömüldü.

      Kalın sesli Brom, “Lordum” dedi. “Emriniz üzerine askeri güçlerimizi sarayın çevresinde konuşlandırdık. Herkes gücümüzün boyutlarına tanık olacak. Ancak bu, şehir dışındaki asker sayımızı oldukça azalttı. Ola ki krallığın başka bir bölgesinde saldırı yaşanırsa, zor durumda kalabiliriz.”

      MacGil, Brom’un sözlerini düşünmeye başladı.

      “Biz onları beslerken, düşmanlarımızın saldıracağını sanmıyorum.”

      Danışmanları güldüler.

      “Yüksek Topraklar’dan haber var mı?”

      Brom, “Haftalardır hiçbir hareket yaşanmıyor. Anlaşılan o ki, düğün hazırlıkları için askerlerini geri çağırmışlar. Belki barış yapmaya hazırlanıyorlardır” diye cevapladı

      MacGil bundan o kadar emin değildi.

      “Ya önceden ayarlanan bu düğün işe yaradı, ya da bize saldırmak için başka bir zamanı bekleyecekler” diyen Kral, Aberthol’a dönerek, “Senin fikrin nedir yaşlı adam?” sorusunu yöneltti.

      Genzini temizleyen Aberthol’un sesi çatallıydı, “Lordum, babanız ve onun babası katiyen McCloud’lara güvenmezlerdi. Şu an sessiz kalmaları, bir gün seslerini çıkartmayacakları manasına gelmiyor.”

      Adamı onaylayan MacGil, görüşleri için ona teşekkür etti.

      “Peki ya Lejyon” diye sordu Kral, Kolk’a dönerek.

      Soruyu cevaplayan Kolk, “Bugün aramıza yeni çaylaklar katıldı” dedi.

      “Oğlum da aralarında mı?”

      “Harika bir çocuk olan oğlunuz da onların yanında gururla yerini aldı.”

      MacGil ardından Bradaight’e döndü ve “Peki ya Kanyon’un ötesi ne durumda?” diye sordu.

      “Lordum, devriyelerimiz geçtiğimiz haftalar boyunca Kanyon’u aşmaya çalışan birçok kişiyle karşılaştı. Barbarların topyekûn bir saldırıya hazırlandıklarına dair işaretler var.”

      Danışmanların arasında sessiz bir fısıldaşma oldu. MacGil СКАЧАТЬ