Название: Grimm Masalları
Автор: Братья Гримм
Издательство: Elips Kitap
isbn: 978-625-6862-83-8
isbn:
Bu arada kralın kızı, çok derin bir uçurumdan düşerek koskoca bir mağaraya gelmiş. Orada karşısına çok uzun, ak sakallı, yaşlı bir adam çıkmış. Kıza, hayatta kalmak isterse kendi karısı olup emredeceği her şeyi yapması gerektiğini söylemiş. Aksi takdirde onu öldürecekmiş. Kız, kendine söylenenleri yapmış.
O sabah adam, cebinden merdivenini çıkararak dağa yaslamış ve tırmanarak dağdan dışarı çıkmış. Sonra merdiveni yukarı, yani kendine çekmiş. Adamın yemeğini pişirmek, yatağını yapmak ve evi toplamak gibi işler de kıza düşmüş. Adam eve döndüğünde her defasında bir yığın altın ve gümüş getiriyormuş.
Yıllarca onun yanında yaşayan kız, zamanla çok yaşlanmış. Adam ona, “Kart Hanım” diye sesleniyormuş. O da adama, “Ak Sakallı” adını takmış. Adam bir seferinde dağdan çıktığında kadın, onun yatağını yapıp bulaşığını yıkamış. Sonra tüm kapı ve pencereleri sımsıkı kapamış, sadece içeriye ışığın sızdığı sürgülü bir pencereyi açık bırakmış.
Ak Sakallı geri döndüğünde kapıya vurarak: “Hanım, bana kapıyı aç!” diye seslenmiş. “Hayır, sana kapıyı açmam Ak Sakallı.” demiş kadın. O zaman adam şöyle seslenmiş:
Ak Sakallı eve döndü,
Ama yorgunluktan öldü.
Bulaşıkları yıka Kart Hanım,
Zaten ağrıyor her yanım.
Kadın: “Bulaşıkları çoktan yıkadım.” demiş. Adam:
Ak Sakallı eve döndü,
Ama yorgunluktan öldü.
Yatağımı yap Kart Hanım,
Zaten ağrıyor her yanım, diye yakınmış.
“Yatağını yaptım bile.” demiş kadın. Adam diretmiş:
Ak Sakallı eve döndü,
Ama yorgunluktan öldü.
Aç kapıyı be Kart Hanım,
Zaten ağrıyor her yanım.
Adam, evin etrafında dolaşmış. Derken açık bir delik görmüş ve kendi kendine: “Bakalım şu kadın içeride ne yapıyor, neden kapıyı açmak istemiyor?” diye söylenmiş. O, delikten içeri bakmak istediyse de uzun sakalı buna izin vermemiş. Bunun üzerine önce sakalını delikten aşağı sarkıtmış. O anda Kart Hanım çıkagelmiş ve deliği bir bantla öyle kapamış ki adamın sakalı içeride kalmış. Adam, canı yandığı için sızlanarak bağırmaya başlamış. Kendisini serbest bırakması için kadına yalvarmış.
Kadın, dağa çıkacağı merdiveni vermedikçe ona yardım etmeyeceğini söylemiş. Adam ister istemez merdivenin bulunduğu yeri söylemek zorunda kalmış. Bunun üzerine kadın, merdiveni çok uzun bir bez parçasıyla sürgülü pencereye sıkıştırmış. Sonra dağa yaslayarak tırmanmış ve yukarıya vardığında merdiveni de yukarı çekmiş. Hemen babasının yanına giderek başına gelenleri anlatmış.
Babası, kızını görünce çok sevinmiş. Damat adayı da hâlâ yaşıyormuş. Hep birlikte giderek dağı kazmışlar, Ak Sakallı’yı bütün altın ve gümüşleriyle birlikte bulmuşlar. Kral, Ak Sakallı’yı öldürtüp altın ve gümüşlerini almış. Kızı da bir zamanlarki damat adayıyla evlenmiş. Hepsi mutlu, zengin ve sağlıklı bir hayat yaşamışlar.
Çıra, Kömür ve Bakla
Köyün birinde yaşayan fakir, yaşlı bir kadın; bir gün pişirmek üzere bir tomar bakla toplamış. Ocağı yakmış ve daha çabuk yansın diye ateşe bir avuç çıra atmış. Baklalar tencerede kaynamaya başladığında içlerinden biri fırlayıp daha önceden yere düşmüş olan bir çıranın yanına yuvarlanmış. Hemen ardından da kızgın, kor kırmızısı bir kömür sıçrayıp bu ikiliye katılmış.
İlk lafa çıra girmiş ve: “Sevgili arkadaşlarım, buraya nasıl geldiniz?” diye sormuş.
Kömür: “Büyük bir şans eseri ateşten atladım yoksa çoktan ölmüştüm. Yanıp kül olmuştum.” demiş.
Bakla: “Ben de ucuz atlattım. Eğer yaşlı kadın beni fark etmiş olsaydı ben de diğer arkadaşlarım gibi çoktan kaynayıp pişmiş olacaktım.” demiş.
Çıra: “Ben de pek şanssız sayılmam aslında. Yaşlı kadın diğer arkadaşlarımı yakıp küle çevirdi. Altmış tanesini birden, bir çırpıda alıp ateşe atıverdi. Ben de kaşla göz arasında, kadının ellerinden kayıverdim.”
Kömür: “Peki şimdi ne yapacağız?” diye sormuş.
Bakla: “Bana kalırsa sağ salim canımızı kurtarabilecek kadar şanslı olduğumuza göre, birbirimize kenetlenip burada başımıza daha kötü şeyler gelmeden başka diyarlara gitmeliyiz.” demiş.
Diğer ikisi bu fikri beğenmiş ve vakit kaybetmeden hep birlikte yola koyulmuşlar. Derken bir dereye gelmişler. Ne bir taş ne de köprü görebildiklerinden, derenin diğer tarafına nasıl geçeceklerini bilememişler. Çıranın aklına birden güzel bir fikir gelmiş: “Ben boylu boyunca karşı kıyıya bir köprü gibi uzanayım, siz de üzerimden yürüyüp karşıya geçin.” demiş.
Çıra, bir kıyıdan diğerine boylu boyunca uzanmış. Kömür, hevesle hemen bu yeni köprünün üzerine atlamış ve ortasına kadar gelip de altında suların akmakta olduğunu görünce panikle olduğu yerde kalakalmış. Çıra da hâlâ köz olan kömürün sıcaklığına dayanamayıp iki parçaya ayrılarak suya düşmüş. Kömür de o anda kayarak suya düşer düşmez can vermiş.
Kıyıda durup olanları izlemekte olan bakla; gördükleri karşısında kendisini tutamayıp öyle çok gülmüş, öyle çok gülmüş ki sonunda ağzı yırtılıvermiş. O sırada derenin yanından geçmekte olan bir terzi, şans eseri yorulup da dinlenmek için durmasaymış sonsuza kadar da ağzı yırtık dolaşacakmış. Merhametli terzi iğnesini, ipliğini çıkartıp baklanın ağzını dikmiş. Bakla ona nazikçe teşekkür etmiş. Ne var ki terzi baklanın ağzını dikerken siyah iplik kullandığından o gün bugündür, bütün baklaların kenarları siyahtır.
Tavşanın Karısı
Güzel bir lahana bahçesinde kızıyla beraber yaşayan bir kadın varmış. Bir gün, tavşanın biri gelip bahçedeki bütün lahanaları yemiş. En sonunda kadın dayanamayıp kızına: “Bahçeye git de şu tavşanı kov.” demiş.
Kız da bahçeye girip: “Kışt! Kışt! Küçük tavşan, bütün lahanaları yeme.” demiş. Tavşan, kıza: “Gel, kuyruğuma otur da seni tavşan kulübeme götüreyim.” demiş. Ama kız kabul etmemiş.
Yine başka bir gün, tavşan bahçeye gelip de lahanaları yemeye başlayınca kadın tekrar kızına: “Bahçeye СКАЧАТЬ