Kızıl Odanın Rüyası III. Cilt. Сюэцинь Цао
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Kızıl Odanın Rüyası III. Cilt - Сюэцинь Цао страница 32

Название: Kızıl Odanın Rüyası III. Cilt

Автор: Сюэцинь Цао

Издательство: Elips Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 978-625-6862-36-4

isbn:

СКАЧАТЬ oradan yalnızca bir duvarla ayrılan bir odada yaşıyorduk. Ailem bir ev sahibi olamayacak kadar fakirdi, on yıl tapınağın kiralık odasında kaldık. Yapacak bir işim olmadığında, rahibelerin avlusuna girer Miaoyu ile zaman geçirirdim. Bana okuma yazmayı o öğretti. Aslında, bildiğim her şeyi ona borçluyum. Yani o benim sadece kötü gün dostum değil, aynı zamanda öğretmenim. Ailem sizin cömertliğinize sığınmak için buraya geldiğinde, Miaoyu’nün de kendisine burada bir yuva bulduğunu öğrendik. Belli ki burasının, tuhaflıklarının hoş görüleceği ve ona eziyet etme gücü olanların tacizlerinden korunabileceği bir yer olduğunu düşünmüş. Sanki kaderlerimiz birbirine bağlanmış gibiydi. Onu görmeye gittiğimde benimle olan arkadaşlığının hiç değişmediğini anlayınca çok sevindim. Hatta bana karşı öncekinden çok daha iyi.”

      Xiuyan’in ailesinden bu kadar rahat ayrılabilmesinin nedeni bir anda ortaya çıkmış oldu.

      “Anlıyorum!” dedi Baoyu. “Yaptığın ya da söylediğin her şeyde görülen ruhani havayı nereden aldığın anlaşılıyor. Ben de Miaoyu ile ilgili bir mesele yüzünden dışarı çıkmıştım. Yazdığı bir şey beni şaşırttı; birisine danışmaya giderken seninle karşılaştım. Ne büyük tesadüf! Sen benim soracağım kişiden çok daha faydalı olabilirsin!”

      Kolundaki kâğıt parçasını çıkarıp Xiuyan’e gösterdi. Yazıyı okuyan kız güldü.

      “Hiç değişmedi. Hâlâ aynı akıl almaz, tuhaf Miaoyu! Ondan başka kim tebrik kartlarında böyle bir imza kullanabilir? Rahip desen değil, hizmetçi desen değil! Bu ne biçim bir adap?”

      “Hiç de değil.” dedi Baoyu gülerek. “Miaoyu bütün adapların çok üzerinde. O bizim sıradan dünyamızın geleneklerine hiç aldırmıyor. Bana bu şekilde yazması, akıllı olduğumu düşündüğünü gösteriyor. Ne yazık ki ben nasıl cevap vermem gerektiğini bilemedim. Kuzen Lin’e danışmaya gidiyordum. Neyse ki sana rastladım.”

      Bunun üzerine Xiuyan, Baoyu’yü bir süre tepeden tırnağa süzdü. Sonunda bir kahkaha kopardı.

      “ ‘Birisini ismen tanımak, yüz yüze görmeye benzemez.’ derler.” dedi. “Ne demek istediklerini şimdi anladım. Sana bunu göndermesine hiç şaşmadım; geçen yıl erik çiçeklerini vermesine de! Sana özel bir ilgi gösterdiğine göre ben de açıklamak zorundayım. Miaoyu hep, Han, Jin, Kuzey ve Güney, Tang ve Song hanedanlıklarının bütün şairleri tarafından yazılan şiirlerin içinde en iyisinin Fan Chengda’nın ‘Mezarlıkta Yürüyüş’ şiiri olduğunu söyler.

      ‘Bin yıl yıkılmaz bir demir eşiğin ardında saklansan da,

      Sonun bir yığın topraktır.’

      “İşte bu yüzden kendisi için ‘Eşiğin Ötesindeki Kişi’ ifadesini kullanmış. En sevdiği şair Zhuang Zi’dir. Onun için Yabancı… Dünyanın ötesinde dolaşıyor, dizesinden yola çıkarak bazen kendisine ‘Yabancı’ der. Onu memnun etmenin yolu, kendini bu kötü dünyanın kapanına kısılıp kalmış biri olarak nitelerken, ona yukarılarda bir yerlerde özgürce dolaşan biri olarak hitap etmek.

      Eğer sana yazdığı notta kendisine ‘Yabancı’ deseydi, sen de cevaben kendin için ‘dünyalı’ yazabilirdin. Ama o kendisine ‘Eşiğin Ötesindeki Kişi’ dediğine göre, sen de kendine ‘Eşiğin Arkasındaki Kişi’ diyerek, Fan Chengda’dan söz ettiğini anladığını gösterebilirsin.”

      Kutsal metinler bize Buda gerçeğinin “baştan aşağı dökülen yağ gibi” ortaya çıktığını söyler. Baoyu de Xiuyan’i dinlerken aynı şeyi hissetti. Bir anda her şeyi anlayıp bir kahkaha attı.

      “Anlıyorum! Demek bu yüzden aile tapınağımızın adı ‘Demir Eşik Tapınağı.’ Çok teşekkür ederim. Şimdi gidip cevabımı yazabilirim.”

      Xiuyan, Yeşil Kafes Manastırı’na doğru yoluna devam ederken, Baoyu de notunu yazmak için odasına döndü.

      “İçten ve mütevazı teşekkürlerimle, Eşiğin Arkasındaki Kişi, Baoyu.”

      Notu manastıra kendisi götürüp, ikili kapının ortasındaki aralığa sıkıştırdı. Kızıl Neşe Avlusu’na döndüğünde, Fangguan sabah tuvaletini tamamlamıştı. Eski, gösterişli, kadınsı saç şekline geri dönmüş, balıkçıl tüyü saç süsleriyle tuvaletini tamamlamıştı ama Baoyu onu sürekli olarak erkek gibi görmeyi tercih ettiğini söyledi. Perçemini ve yan buklelerini tamamen kesip, kalan kısa saçlarını alnından itibaren tıraş ederek, sadece tepesindeki uzun saçın kalması için ısrar etti.

      “Kışın giymen için kulaklarında kapakları olan, büyük bir kürk şapka bulalım sana.” dedi. “Ayaklarına da kocaman kaplan çizmeler ya da bol paçalı pantolonunun altına beyaz çoraplarla kalın tabanlı, içi keçe kaplı ayakkabılar. Adını da değiştirmemiz lazım. Fangguan erkek için uygun değil. Bal Çocuk diyelim mi? Kısaca Bal deriz.”

      Fangguan çok sevindi.

      “Artık dışarıya giderken beni de götürebilirsiniz.” dedi. “Eğer birisi soracak olursa, tıpkı Mingyan gibi uşaklarınızdan biri olduğumu söylersiniz.”

      Baoyu bu fikri gülerek karşıladı ama biraz tereddütlü görünüyordu.

      “Ama insanlar kim olduğunu anlarlar.” dedi.

      “Hayal gücünüz ne kadar da zayıf!” dedi Fangguan. “Yabancı olduğumu söylersiniz. Ailenizde yabancı uşaklar da var.5 Hem bana örgü saç çok yakışıyormuş; herkes öyle söylüyor. Ne dersiniz? Çok iyi bir fikir değil mi?”

      Baoyu çok beğendi.

      “Harika!” dedi. “Bazı resmî görevlilerin, savaşta esir aldıkları Tatarlar ya da Tibetliler gibi yabancıları uşak olarak çalıştırdıklarını sık sık görüyorum. Atları gayet iyi idare ettikleri ve soğukta beklemekten rahatsız olmadıkları için seyis olarak çalıştırıyorlar. O zaman biz de sana yabancı bir isim verebiliriz. Yelü Hunni’ye ne dersin? Yelü eski bir Hitay6 soyadı; Hunni de Xiongnuların7 kendilerine verdikleri isim.

      “Şimdi doğrudan bilge kral Shun’in soyundan gelen bir İmparator’un yönetimi altında, erdem, insanlık ve ana baba saygısının aşikâr olduğu bir dönemde ve güneşle ay olduğu sürece devam edecek bir hanedanlıkta yaşadığımız için ne kadar şanslıyız. Bu yüzden, geçmiş hanedanlıklarda problem çıkaran azılı barbarlar, şimdi silahlara başvurmamıza gerek kalmadan ellerini kavuşturup, başlarını eğerek bize itaat ediyorlar; uzak kabileler de bizim idaremize boyun eğiyorlar. Egemenliğimizin şerefine onlarla dalga geçebiliriz.”

      “Eğer böyle düşünüyorsanız, gidip okçuluk ve binicilik dersi alıp diğer savaş sanatlarını öğrenin; sonra da sınıra gidip asileri ele geçirirsiniz! Bizi kullanmak yerine sadakatinizi böyle göstermeniz daha iyi olmaz mı? Devletin başarılarını ve erdemini övme bahanesiyle kendinizi eğlendirmek için konuşup duruyorsunuz.”

      “İşte anlamadığın şey de bu!” dedi Baoyu gülerek. “Dört deniz bizim egemenliğimize boyun eğdi ve her yerde huzur hüküm sürüyor; gelecek yıllarda da silahlara ihtiyaç olmayacak. Huzurun СКАЧАТЬ



<p>5</p>

Jia ailesinin Ning ve Rong kolları, ailenin önceki üyelerinin çeşitli askerî harekâtlarda aldıkları ve daha sonra Majesteleri tarafından kendilerine köle olarak bahşedilen birkaç yabancı esir çalıştırıyordu. Başka bir işe yaramadıkları için uşak olarak işe alınmışlardı. Fangguan’ı erkeğe çevirmek bu evde yeni bir şey değildi. Erkeksi Shi Xiangyun uzun zamandır askerî üniforma giyme sevdası taşıyor ve sık sık süvari kemeri taktığı ve dar kollu atlı kıyafeti giydiği görülüyordu. Baoyu Fangguan’ı erkek kılığına soktuğunda, o da aynı şeyi kendi Kuiguan’ına yapıp, onu uşak kılığına soktu. Savaşçı rollerini oynayan Kuiguan zaten alnının üzerindeki ve kulaklarının arkasındaki saçlarını tıraş ediyor; hareketlerinde ve tavırlarında erkeksi bir havaya bürünüyordu. Dolayısıyla ondaki değişim çok büyük bir fark yaratmadı. Ortaya çıkan sonucu çok beğenen Li Wan ve Tanchun de Baoqin’in Douguan’ını uşak gibi giydirmeye karar verdiler. Saçları iki tarafında boynuz gibi toplandı. Pantolon, kısa bir ceket ve ayaklarına da kırmızı ayakkabılar giyince, makyajı hariç tıpkı oyundaki âlimin uşağı Lute’a benzedi. Xiangyun, Kuiguan’ın adını Daying olarak değiştirdi; soyadı Wei olduğundan artık onu Wei Daying olarak çağıracaklardı; Xiangyun, “Sadece gerçek bir kahraman kendi rengini korur” dizesini hatırlamıştı. Erkek gibi görünmek için ruja ve pudraya gerek var mıydı? Douguan, eski aktrislerin içindeki en genç, en hareketli ve en yaramaz olanıydı ve Bahçe sakinlerinin çoğu zaten uzun zamandır onu Adou ya da Kızarmış Bezelye gibi farklı farklı isimlerle çağırıyorlardı. Kız uşak kılığına sokulduktan sonra Baoqin, Lute adının çok aşikâr olduğunu ve Douguan adını çok sevdiğini söyleyerek bir kısmını koruyup yeni uşağına Doutong ismini verdi. (y.n.)

<p>6</p>

Çin’in kuzeyinde Mançurya’dan Orta Asya’ya kadar olan bölgede yaşamış Moğol kökenli bir kavimdir. (ç.n.)

<p>7</p>

Hiungnu ya da Hunlar MÖ 3. yüzyılın sonlarından itibaren Çin’in Kuzey sınırlarını tehdit eden ve 500 sene Orta Asya’da egemenlik kurmuş olan, kırsal, göçebe kabileler topluluğudur. (ç.n.)