Safahat. Mehmet Akif Ersoy
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Safahat - Mehmet Akif Ersoy страница 47

Название: Safahat

Автор: Mehmet Akif Ersoy

Издательство: Elips Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 978-605-121-909-7

isbn:

СКАЧАТЬ align="center">

      78

      Yerden göklere kıvılcım saçan binlerce yanık ah yükseliyor. Gökler ise o iniltileri tekrarlamaktan başka bir şey yapmıyor.

      79

      Arzın bir tarafında binlerce mazlûmun yuvası yanmada, bir tarafında ise milyonlarca zekâ şulesi sönmede!

      80

      Felâkete uğramış bir ana evlâdını kara toprağa gömmüş ve eli böğründe kalmış, inleyip duruyor.

      81

      Öte taraftan bir sürü talihsiz, bir dilim ekmek için ırzını kaybettiğine ağlıyor.

      82

      Başka bir cihette binlerce öksüz, boynu bükük durmakta, öte yanda yuvası bozulmuş aileler başını sokacak bir yer aramakta!

      83

      Mazlûm şikâyet ediyor, zalim, yaptıklarına karşı pişman. Kâtil, öldürdüğünün kanına bulanmış bir hâlde!

      84

      Hastayı, felâketliyi, çıplağı, sefili, inmeliyi, iş göremez olmuşu, miskini, zelili, gaddarı, cefa görmüşü, mahkûmu, esiri, hulâsa sonu gelmeyen birçok dertliyi göstermekle şöhret alan dünya sahnesi, İlâhî, sana kanlı bir temaşa gelmiyor mu?

      85

      Lâkin bu sefil insanlardan bazılarının kalbinde yıldız gibi parlayan bir ümit var ki o büyük ümit, iman cevheridir. O cevheri havi olmayan paslı yürek de göğüste bir yüktür.

      86

      İman sahibi olan kimse şu birkaç günlük dünyanın fevkinde beka sabahının ne parlak âlemleri bulunduğunu bilir.

      87

      Onun için hayatın her saniyesi ona faraza binlerce belâ arz etse de onları candan, gönülden kabul ederek çeker.

      88

      Âhiretteki mânevi zevkleri düşündükçe dünya elemlerine nasıl olsa tahammül eder.

      89

      Lâkin… Bir dinsizi kim teselli edebilir? Onun düşünce ufuklarına mükâfat ferdası, yani âhiretin nimet-i uzmâsı sığmaz.

      90

      Onun inanışına göre gökler ve yer koca bir boşluktan ibarettir. Onlarda feryadını dinleyecek bir kerem kulağı yoktur!

      91

      Kendisi rastgele şu boş âleme düşmüş, etrafına binlerce musibet gelmiş toplanmıştır.

      92

      Hayatı, devri onlarla boğuşarak geçecek, nihayet hüsran içinde ölüp gidecektir!

      93

      Onun varlıktan nasibi, ancak inleyerek ölmektir. Bu düşüncede olanlar da insanların en serseri garipleridir.

      94

      Yâ Rabbi, merhametinle mü’minlerin imdâdına yetiş, lâkin dinsizlere daha çok acı!

      95

      Çünkü onlar, körlük gecesinin karanlığında yolunu kaybetmiş, kılavuz olacak bir hidayet yıldızı bulamadıkları için bunalmış sapıklardır.

      96

      Onları bu dalalet gecesine süren sensin. Karşılarına bir hidayet sabahı doğarsa yine senden doğacaktır.

      97

      Muvahhidin mü’min olan kalbi de senindir, mülhidin münkir olan fikri de senindir. Zaten tevhid ile ilhad nedir, menşeleri bir değil midir?

      98

      Öyle ise ara yerdeki bu ayrılık neden? İnsanların fikirlerindeki bu ayrılığın sebebi ne?

      99

      Yâ Rabbî, bir gün gelip de bu esrar perdesi açılacak mı, yoksa ebedî bir gece gibi karanlıkta mı kalacak?

      100

      Celâl ve azametinin âhengi her zerreden duyulur ve her dil o âhengi bir türlü nağme ile okurken, ey âlemler ulûhiyeti nurunun gölgesi bulunan Allah, cilvelerindeki sırlar nasıl karanlıkta ve meçhul kalmaktadır?

      101

      Buhayre: Göl.

      102

      Dümû-i istimdad: Yardım dileyen gözyaşları.

      103

      Pür sürûd-i şebab: Gençlik cıvıltıları içinde.

      104

      Âşiyan-ı nura şitab: Bir nur yuvasına doğru koşmak.

      105

      Reh-güzarında: Yolunun üstünde.

      106

      Dûş-i ıztırârında: Mecburiyet altında.

      107

      Şeyh Sa'di diyor ki: «Bir gece biz kervanla yavaş yavaş giderken yolumuz bir çöle uğradı.

      108

      O vahşî çölü çabucak geçmek için bütün yolcular, rahatlarını feda ederek gidiyorlardı. Fakat bende yürümeye takat kalmadığı, uyku da fazla bastırdığı için düşüp kalmışım.

      109

      Bir kervan konak yerine varıncaya kadar ister istemez yürümeye mecburdur. Serseri bir piyadeyi bekler mi?

      110

      Bir de uyandım ki başucumda duran deveci СКАЧАТЬ