Safahat. Mehmet Akif Ersoy
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Safahat - Mehmet Akif Ersoy страница 46

Название: Safahat

Автор: Mehmet Akif Ersoy

Издательство: Elips Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 978-605-121-909-7

isbn:

СКАЧАТЬ yetişmiyormuş gibi, bazan şevke gelir ve seni bulmak için lâhut âlemine kadar yükseleyim der. Lâkin böyle bir mi'raca nasıl zafer bulabilir ki daha nâsut âlemlerinde çalkalanıp dururken cebbar ve muktedir bir el göğsüne dayanır da dehşet ve hakaret içinde şu süfli toprağa serilir. Bu düşmenin tozları hâlâ yerden kalkmaktadır.

      47

      Böyle olan yalnız benim hayalim mi? Semalar kadar yüksek binlerce fikir, seni arayıp bulmak hususunda kuvvetten düşmüş, ah etmekte ve inlemektedir!

      48

      İlâhî: ruhlar (Sümme radednâhü esfele sâfilîn) yani «Biz insanı en güzel bir suretle yarattık, sonra onu esfel-i sâfilîne attık» cilvesinin dehşeti içinde iken cesetler senin yakınlarında nasıl dolanabilsin?

      49

      Akıllara hayret veren kudret ve sanatındaki esrara yükselmek bize yasak edilmiş. Nasıl edilmez? Sanatının eserleri, daha meçhuliyet perdesiyle örtülü bulunuyor.

      50

      Bir zerreyi anlıyamıyan fikirler, ezeliyet güneşinden nasıl haberdar olabilir?

      51

      Ey sonsuzluk, zatına nisbetle mahdut ve mütenahi olan Rabbim; varlık namına her ne varsa hepsi de kaza ve kaderinin muhit-i dairesiyle çevrilmiştir.

      52

      Vasıfların daha mukaddemesi bütün uzaklıklara sığmaz, zincirleme devam eden feyizlerini adetler sayıp tüketemez.

      53

      Şüûn ve harekâtın, ucu bucağı olmayan bir ummandır ki asırlar onun bir dalgasıdır. O dalgaların her biri de kıyısı bulunmayan bir eserler denizi.

      54

      Ey samediyyet arşı üzerinde hüküm süren mâlik-ül-mülk… Ezeliyet de, ebediyet de fermanına mahkûmdur.

      55

      Ey bütün mevcudatı yoktan ve örneksiz olarak yaratan; o acip ve hayret verici yaratışın bize nasıl müphem kalmaz ki bir şeyi yoktan var etmek şöyle dursun, var olan bir zerreyi bile – binlerce tahrip edici el çıksa da – yok etmek kabil değil. İlâhî, bu nasıl bir âlem ki garibelerle dolu!

      56

      Melekût âleminin hududu ezelle başlıyor, ceberût âleminin sonu da ebed genişliklerinde kayboluyor.

      57

      Seyir ve cevelânına hiçbir şeyin tahakküm edemediği hükmün, şu sonu gelmeyen boşluğu bir an içinde dolaşır.

      58

      Ey Fâtır-i Mutlak, bir an diyerek ve bilmeyerek seni zaman ile kayıt altına almaya kalkmışım.

      59

      İnsan, bakî olan Cenab-ı Hakkı ne kadar tenzih eylemiş olsa fâniliği icabı olarak yine kendisine benzetiyor.

      60

      Fikir, bağımsızlığa nasıl yol bulabilir ki ruhu düşünürken cesedi tasavvur ediyor?

      61

      İlâhî; ruhlar, harimin fezasının ağır yürüyen bir yolcusu, nâtıkalar, azîm esrarının dili tutulmuş bir hatibidir.

      62

      Eğer bu yaratılıştan maksat, seni hakkıyla tanımak ve bilmekse o dehşetli gayeye varabilen olmuş mudur?

      63

      Senin nazarında bu âlem, üzerinde milyarlarla oyun oynanan, her perdesi meşiyet-i llâhiyen tarafından tertibedilmiş, eşhası yed-i kudretinin âvâre oyuncağı olmuş bir sahne midir?

      64

      Canilere, katillere cüret veren ve onları meydana süren sensin.

      65

      Zulmeti ve nuru halk eden, takvaya ve fücura ilham veren de başkası değil, ancak sensin.

      66

      Zalimde tecavüze olan meyil nedendir, mazlûm niçin ondan nefret etmektedir? Akıllı kimseler bu ciddî hareketleri nereden gördü, câhiller de hayatın edeplerini neden öğrenmedi?

      67

      Bütün gördüklerim bir fâilin icbar ve izhariyle zuhura gelmiştir. Yâ Rabbi; kulun «cebrî» değilim. Fakat olsam, ne suçum vardı?

      68

      Âleme bir tiyatro sahnesi demek doğrudur, lâkin oynanan oyunların hepsi hakikattir.

      69

      O oyunlar, öyle vakalardır ki seyri hüzün verir, âhengi ah çekmek ve inlemekten ibarettir.

      70

      Çünkü felâkete uğramış ve sefalete düşmüş bunca yaratık feryat etmekte, fezanın içi vaveylâ sadalariyle akisler yapmaktadır.

      71

      İlâhî, senden bir sükûn emri inip de yüreklerdeki bu tazallûm sesleri hâlâ dinmiyecek mi?

      72

      Her an celâlinle kahrediyorsun. İradene kurban olayım, cemalinin lûtf-i tecellisi yok mu?

      73

      İlâhî, çektiğimiz bu belâlar sendense, söyle, kimden kime şikâyet edelim?

      74

      «Allah’a yaptığı işlerden sual olunmaz» buyurmuşsun. Bu habere binlerce sual ve istizah kurban edilse de insan, ef’alindeki hallolunmaz muammalara, dehşetle bakmaktan kurtulamıyor!

      75

      Koskoca bir millet, müstebit bir şahsa esir olmayı, senin mekrinle mi devlet sanıyor?

      76

      Bir tecavüz ve zulüm kılıcı, dünyayı yakıp yıkmaya ve dünyadakileri СКАЧАТЬ