Karnaval. Ахмет Мидхат
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Karnaval - Ахмет Мидхат страница 9

Название: Karnaval

Автор: Ахмет Мидхат

Издательство: Elips Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 978-625-6486-36-2

isbn:

СКАЧАТЬ ki o çehre Madam Hamparson’un çehresine benzeyebilsin. Fakat ya onun cildindeki incelik ve tazelik her deride bulunabilir mi? Hamparson Ağa, bir takım kozmetikleri falan boş yere taşıyordu. Gerçekte bunlar cilde körpelik vermek için icat olunmuşlar ise de Madam Hamparson’un yüzüne, gerdanına ve sinesine tersine sertlik verirler. Deri, kozmetiklerden daha sert olmalıdır ki cilt onların oranında yumuşaklığından istifade edebilsin. Ama cilt kozmetiklerden daha körpe olursa bu etkiye yer mi kalır? Şüphe yok ki aksi kaziye23 gerçekleşir.

      Şu kısacık, eksik tarif ve biçimlendirmelerimizle karşınızda cisimlendireceğiniz Madam Arslangözyan tarzındaki güzeller için hemen kibir ve gurura işaret edecek seviyelerde bir de sertlik ve çatıklık hayal ederseniz. Gerçekten pek şairane bir tasarımda bulunacağınızı inkâr edemeyiz. Ancak sizce bir kusur sayılacak olursa, ona da bir şey diyememek üzere haber veririz ki Madam Hamparson’da aksine öyle devamlı bir tebessüm vardır ki o tebessümü bir gülüş ve hatta kahkaha derecesine vardırmak için en az pek sıradan bir tuhaflık yeterli gelebilirdi. Sanki mutlak yaratıcı hazretleri alımlılık ve şenlikte abartının da bir cisim örneğini göstermek için bu vücudu donatmış!

      Abartıya vermeyiniz! Birkaç defa her ne nedenle ağladığı hâlde, ufacık bir tuhaflık üzerine, hâlâ gözlerinde yaş varken kahkahalarla güldüğü de olmuştur.

      Bahtiyar kadın!

      Kadın mı bahtiyar? Yoksa buna sahip olan mı?

      Şüphe yok ki herkes, “Buna sahip olan bahtiyardır!” diyecek. Ya, “Bu kadına köle olan bahtiyardır!” denilse reddedilir mi? Hiç kadın kısmına sahip olmak mümkün olur mu? Meğer insan ona köle olmalıdır ki o da kölenin hizmet ve mükafatını, kendisine sahipmiş gibi bir şekilde belirlesin de insan da bahtiyar sayılsın!

      İşte Hamparson Ağa bu kadına köle olmuş ya?

      Ne belli; “Ben sana köle olayım, sen bana sahip ol.” diye bir kontrat yapmak, gönül pazarlığı konusunda yeterli midir?

      Resmi, bu ailede peyda eylediği ilk yakınlığı kuvvetlendirme konusunda o kadar zorluk çekmedi. Orgun tamiri meselesi, Hamparson Ağa’nın olanca dikkat ve önemseyişini Resmi’ye kazandırmış olduğu gibi org tamir olup da denenmesi de yapıldığı gün Madam Arslangözyan’ın Resmi’yi gözden geçirme şekli ve incelemesi zaten düşündürücü sonuçlar vadederdi. Böylelikle bundan sonra sözleşerek görüştükçe yakınlıkları kuvvet bularak ve yakınlıkları kuvvet buldukça görüşme adetleri artarak artık Resmi, Arslangözyan ailesinin sürekli gelip giden dostlarından sayılır oldu.

      Madam Arslangözyan kadar güzel olan bir kadının evine devamı arttırıp da insanın gerek o kadını ve gerek kendisini dillere düşürmesi de asla istemeyeceği bir şey olursa, nasıl davranmak lazım geldiğini tarife gerek var mıdır? Varsa, Resmi’nin hareket şekline son derece ciddi olarak dikkat eylemek lazımdır.

      Aslında biz henüz Madam Arslangözyan ile layıkıyla tanışıklık peyda etmemiş olduğumuz için bu kadının hakikaten ne kadar iffet ve özellikle iffet savunuculuğuyla ne derecelerde mağrur olduğunu öğrenememiş bulunduğumuzdan, onun salonlarına devam konusunda uyulması lazım gelen kuralları birdenbire gözümüz önünde bulmalıyız. Resmi ise cidden iyi analizcilerden olduğu için bulunduğu yeri ve durumu hemen o saatte anlayarak sonradan mahçup ve utanç içinde kalmamak üzere izleyeceği yolu dikkatle belirlemiş ve o yoldan asla dışarı çıkmamayı kesinlikle azmetmiştir.

      Her pazar akşamı Madam ve Mösyö Arslangözyan’ın kabul akşamları olduğundan, gayet süslü olan salonlarında kadın, erkek birçok misafir toplanır ve bazıları müzika ve şarkı, bazıları oyun ve kumar ile gece yarılarından sonralara kadar zaman geçirirler. Lakin kabul gecelerinden başka da bu evde misafir bulunmak hemen hemen ender görülen şeylerden olup birkaç misafir mevsimine göre saat dörtlere, beşlere kadar gayet eğlenceli gece eğlentileriyle vakit geçirirler. Resmi, aslında sessiz bir adam olduğundan Madam Arslangözyan, Resmi’nin her lakırdısını gülecek lakırdılardan bulamaz ise de o sessiz yaradılışlı ve bir dereceye kadar çatık surat olan Resmi, eğer bir de gülünecek şey söyleyecek olursa -çünkü hâl ve tavrı o gülünçlüğe tamamıyla bir ciddiyet rengi verdiğinden- artık madamın kahkahaları bitmek bilmezdi. Bu ender gülünçlüklerden birisine bir örnek verelim:

      Bir gece, Hamparson Ağa’nın verdiği bir soupe’de mevsimin kış olması nedeniyle cevizli bir bal kabağı yenilirdi. Güya o toplulukta bulunanların hiçbirisi bal kabağının ne olduğunu bilmezler imiş de ilk defa olarak görüyorlarmış gibi herkes bu kırmızı şeyin ismine bal kabağı denildiğini ve alaturka leziz bir yiyecek olduğunu yekdiğerine tavsiye etmeye başladılar. Hepsi İstanbul bekârları ahalisinden olan bu kişilerin şu uyduruk alafranga lakırdılarına Resmi biraz tutuldu. Fakat hiç ses çıkarmadı.

      Kabağı yemeye başladıklarında herkes lezzetini falanını övmeye başlamıştı. Resmi her lokmada büyücek bir ceviz kabuğunu dişi ile öğütmeye mecbur olduğu sırada orada bulunanların bazılarından, “Şekeri pek yolunda ise de pekmez ile yapılsa daha iyi olur.” ve bazılarının da “Ceviz aslında pek güzel yaraşmış ise de fındık veyahut badem ile yapılsa daha başkaca olurdu.” tarzında düşünceler işitirdi. Madam Arslangözyan, “Siz ne dersiniz Resmi Efendi? Kabağımızı beğendiniz mi?” deyince Resmi, “Evet Madam! Her şeyi ne çok fazla ne çok eksik, tam yerindedir! Şu kadar var ki ceviz kabuğu konulacağına kaplumbağa kabuğu konulsa idi daha yaraşırdı zannındayım!”deyince sofrada bir kahkahadır koptu. Çünkü o zamana kadar dişlerinin altında birkaç parça ceviz kabuğunun ‘garç’ diye kırıldığını acıyla hissetmemiş âdeta hiçbir kimse yoktu. Kahkahalarından dolayı konuşabilmeye güç yettiremeyen Madam Hamparson, “Resmi Efendi! Kabağın içinde kabuk bulunması genel tarifine giren malzemelerden midir?” deyince Resmi, “Evet Madam! Eğer öyle olmasaydı koyarlar mı idi?” cevabını ciddi bir tavırla vermiş olduğundan, madamın kahkahalarına hakikaten son gelmedi.

      O gece aklına geldikçe bu söze güldüğü gibi ondan sonra Madam Arslangözyan, Resmi’nin bu sözünü her şey için kullanır oldu. Yemek sırasında mesela pilav içinden bir taş çıkacak olsa, “Ne güzel bir pilav olmuş! Yağı falanı pek yerinde olmuş! Yağı falanı pek yerinde olduğu gibi taşı da yolunda! Fakat taşları biraz daha bolca olsa idi, galiba daha çok yaraşacak!” derdi.

      Resmi’nin, Zekâyi Bey’i Arslangözyanlara tanıştırması âdeta tesadüfi bir şey olarak gerçekleşti. Bir pazar günü Resmi, Taksim’deki belediye bahçesindeki Zekâyi ile gezinirken Madam ve Mösyö Arslangözyan’ı ta aşağıda denize doğru güzel manzarası olan ve bahçenin sağ tarafına düşen köşecikte oturmuş görünce, “Dostlara bir bonjur demeli!” diye o tarafa yönelince Zekâyi, “Dostlarına beni de tanıtacaksın ya?” demiş ve Resmi, “Tabii!” cevabıyla Zekâyi’yi beraber götürüp tanıtmıştır. Bu genç adamın İstanbul’da birinci derecedeki zenginlerinden Uzleti Efendizade olduğu ve şöyle zengin, böyle saygın bulunduğu anlaşılınca Arslangözyanlar kendilerine bu kadar saygın bir dost daha kazandırmış olduğundan dolayı Resmi’ye özellikle teşekkürlerini sundular.

      Zekâyi’nin zekâ ve konuşma becerisi bunlara o kadar parlak göründü ki yarım saat kadar konuşma üzerine Resmi, veda ederek ayrılmaya davranınca karı koca ikisi de protesto ederek biraz daha görüşmelerini rica ettiler. O akşam Zekâyi Bey’i de alıp yemeğe getirmesini Resmi’den rica etmeye kadar vardılar ise de Zekâyi Bey’in ancak gündüzleri çıkmaya izinli СКАЧАТЬ



<p>23</p>

Aks-i kaziye: Doğru farz edilen bir hükmün, konusu ile yükleminin ters çevrilmesiyle mecburi bir sonucun elde edilmesidir.