Karnaval. Ахмет Мидхат
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Karnaval - Ахмет Мидхат страница 17

Название: Karnaval

Автор: Ахмет Мидхат

Издательство: Elips Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 978-625-6486-36-2

isbn:

СКАЧАТЬ bir hâlde hayretimi biraz fazlaca görmüş ise…”

      “Demek oluyor ki işte madama hayran olduğunuzu itiraf eyliyorsunuz.”

      “Vay! Madam Arslangözyan’a hayran olmamalı da nefret mi etmeli? Fakat Cenab-ı Hakk’ın Madam Hamparson namı altında gösterdiği yaratış ustalığına hayran olmak, kendisine alaka etmiş bulunmak demek mi olur? Mutlaka dediğim gibidir. Bende biraz fazlaca hayret gördüğü için hakkımda böyle bir fikirde bulunmuştur. Ama ‘Resmi fena çocuk değildir.’ demesi, ‘Resmi’den bu cesareti ele almasını bekleyecek kadar kendisini terbiyesiz addetmem ise de nasılsa hata etmiştir.’ anlamına gelir.”

      Sözde biraz daha devam için meydan olsa idi ihtimal ki birtakım katmerler daha kalkardı. Fakat o aralık Madam ve Mösyö Arslangözyan davetli oldukları yerden döndüğü için o gün söz, bu kadar kaldı.

      Madam Hamparson, Resmi ile Küpeliyan’ı bir salonda yalnız oldukları hâlde görmüş olduğuna hiçbir önem vermedi. Büyük bir şenlik ve neşe içinde ateş başına koşup, “Resmi Efendi! Nasıl, kar helvası zevkiniz midir? O kadar kar yağıyor ki ağzınıza, burnunuza biraz pekmez sürseniz ister istemez rüzgâr size bir çok kar helvası yedirirdi!” diye şakalarla ısınmaya başladı.

      Resmi’nin şu geçen konuşma üzerine zihnine o kadar perişanlık gelmişti ki madama söyleyecek hiçbir söz bulamadı. Hamparson Ağa da, “Vay, baba Resmi! Sizi burada bulduğumuza pek memnun olduk!” diye ateşe yaklaşıp karı koca o günkü kış şiddetini becerebildikleri kadar abartarak tarife başladılar.

      Resmi içindeki sıkıntılardan bunlara ipucu vermemek için, “Evet Madam! Gerçekten kar pek hızlı yağıyor!” yahut “Evet Hamparson Ağa! Bu kış pek erken başladı!” gibi sözleri bile pek güçlükle bir araya getirerek zaten akşam da yaklaşmış bulunduğu için, “Şu şiddetli havada gündüz gözüyle kendimi İstanbul’a atayım!” diye bir müsaade yaratıp çıktı, İstanbul yolunu tuttu.

      Yolda giderken Resmi ayaklarının nereye bastığını hemen hemen fark edemeyecek derecede dalgındı. Kendi kendisine düşünürdü ki:

      “Acaba Madam Hamparson, Küpeliyan’a yalnız o kadarcık mı söz söylemiş? Acaba fazla bir şey söylememiş mi? Yalnız ‘Resmi fena çocuk değildir.’ demiş ise mutlaka anladığım gibidir. Yani beni bazı şaşkınlıklarımda hoş görmüştür. Yok daha başka sözler söylemiş de onlar da beni ayıplamaya yönelik iseler, doğrusu pek fazla mahçup olacağım!.. Yoksa hakikaten Madam Küpeliyan, isimler konusunda hata ediyor. Eğer bu cesareti ele aldıran Zekâyi ise bir diyeceğim kalmaz. Zaten Madam Hamparson’a pek fazla istekli görünüyordu. Hatta beni bile bayağı kıskanıyordu. Aslında beni kıskanmasını gerektirecek hiçbir tavrı görmemiş ise de sırf kendisi istekli olduğu, hem de pek fazla istekli olduğu için yüreğini bu kıskançlık duygularından alıkoyamıyordu.”

      Resmi’nin kendi kendisine söylediği şu sözlerden anlaşılıyor ki her ne kadar Zekâyi’nin arzularından haberdar ise de beyin aşkını ilan ederek ret cevabı dahi almış bulunmasından haberdar değildir. Hatta devam eden düşüncelerinde kendi kendisine demişti ki:

      “Sakın Madam Küpeliyan’ın bugünkü konuşmalarında amacı bizi bir soruşturup denemek olmasın! Sakın bu soruşturmayı da Madam Hamparson istemiş bulunmasın! Evet evet! Bu da akla yakındır. Zekâyi ile şayet mercimeği fırına vermiş iseler bu sırrın açığa çıkmış olup olmadığını benden anlamak isterler. Öyle ya! Ara yerde böyle bir mercimek fırını veyahut fırın mercimeği varsa onu herkesten önce mutlaka benim haber alacağımı bilirler. Benim ağzımı aradılar da eğer ben bu sırra vakıf olmuş isem diyeceğim ki ‘Adam siz ne diyorsunuz? Madam Hamparson’u benim sevebilmekliğim mümkün olur mu ki onun arslan gibi bir amantı40 var. Bizim gibi biçarelere o saadet nasip olur mu?’ Ben böyle bir söz söyledikten, yani sırlarına sahip olduğumu anlattıktan sonra elbette benden başkalarının da bu sırdan haberdar olacağını tahmin edeceklerdir. Öyle ise Zekâyi’ye dair söylediğim iki lakırdıyı da keşke söylememiş olsaydım. İhtimal ki o lakırdım üzerine de bu hükmü verirler. Zekâyi’nin işini bozmuş olurum!”

      Gerçekten de Zekâyi, böyle bir başarının yollarını aradığı hâlde eğer Resmi o işi bozsa idi, üzülürdü. Ancak bu üzüntüsü Madam Hamparson hakkındaki kayıtsızlığından kaynaklanmazdı. Çünkü insan için Madam Hamparson gibi bir kadına karşı kayıtsız bulunmak mümkün ve düşünülebilir olamaz. Belki kendisi için ele geçirilmesi imkânsız olan bir şeye Zekâyi’nin kavuşmasından alıkoymak, o şeyi Zekâyi’den kıskanmak demek olup bu hasede ise hiçbir lüzum olmayacağı ve bir arkadaşını büyük bir nimetten boş yere mahrum etmiş sayılacağı için üzülmüş olurdu.

      İşin gerçeğine gelince; Resmi, Madam Hamparson ile karşılıklı konuşmaktan ve sohbet etmekten o kadar lezzet alırdı ki alınan bu lezzetin büyüklüğünün hemen hemen bir arzulayış derecesinde olmasını Madam Hamparson’un bilmesinden ve fakat kendisini küçük düşürecek hiçbir taşkınlığın asla meydana gelmeyeceğinden de emin olması, dolayısıyla da Resmi’ye darılmak konusunda kendisini haklı göremediğini eğer bilseydi Resmi bunu pek büyük bir bahtiyarlık sayacaktı.

      İşte bu yoldaki düşünceler Resmi’yi evine kadar takip eylediği gibi uyku âlemine bile bu düşünceler ile beraber gidip zavallı Resmi, bütün gece rüyasında Madam Küpeliyanlar, Madam Hamparsonlar, Zekâyi Beyler ile uğraştı. Kâh kendisini Madam Hamparson’a ilan-ı aşk ederken gördü kâh kadın aşkını reddediyor göründü kâh kabul şeklinde görünüp Resmi’yi sevinçten çıldırtmak derecelerine getirdi. Hele Zekâyi tarafından büyük büyük rekabetler görerek son derecelerde perişan oldu. Kısacası o gece kendisine pek şiddetli bir ağırlık basarak sabahlara kadar bundan kurtulamadı.

      Demek oluyor ki Resmi, Madam Hamparson’a gerçekten alakadar ve âşık imiş de kendisi bihaber imiş.

      Eğer imkânlar âleminde kendi aşkından habersiz bulunmak mümkün ise ona diyeceğimiz yok. Şu kadar ki yine Resmi’de görülen hâli çok kimselerde görmüşüzdür. İnsan bir kadını o kadar beğenir, ondan o kadar hoşlanır, yani o kadını o kadar sever ki bu hissiyatına bir “aşk” denilir ise isim ile isimlendirilen arasında tam bir uyum bulunur. Ama ya son derece utandığından veyahut kadının kendisine hiçbir türlü ümit veremeyecek bir konum ve seviyede bulunmasından dolayı bu aşkına kendi de vücut veremeyerek çakmağı itilip ateş aldığı hâlde bir zamana kadar patlamayan ve silahşörler arasında “Tüfek kaynıyor.” diye tabir olunan tüfekler gibi asla fark olunamayacak bir şekilde ateşli bulunur. Böyle bir tüfeğin patlaması için falya tarafından pek az hava alması lazım geldiği gibi bu aşık, bu haberin de ateş alması için canan tarafından gayet az bir ümit rüzgârının estirilmesi yeter.

      Önemli Bir Söyleşi

      Madam Küpeliyan ile edilen sohbetin üzerinden birkaç gün geçtiği ve Resmi’nin hemen hemen eli işe varmayarak aklı fikri Beyoğlu tarafında kaldığı hâlde, sanki Madam Hamparson kendisini görecek olursa, “Sen ne halt ettin! Madam Küpeliyan ile bana dair niçin söz ettin?” diye darılıp bir daha yüzüne bakmayacakmış gibi Beyoğlu’na gelmek için bir türlü cesaret bulamadı. Bu süre boyunca Zekâyi Bey ile birkaç defa görüştü ise de bu günlerde Zekâyi Bey’in başka meşguliyetleri mi vardı ne idi fakat Resmi’ce bilinir olmayan bu meşguliyetlerin asıl sebebinin Madam Hamparson tarafından aldığı red cevabıydı. СКАЧАТЬ



<p>40</p>

Amantı: Dost.