Foma. Максим Горький
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Foma - Максим Горький страница 16

Название: Foma

Автор: Максим Горький

Издательство: Elips Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 978-605-121-946-2

isbn:

СКАЧАТЬ yeniden ve babalara özgü anlayışlı bir sesle, “Ayıp!” dedi. “O kadar büyük, o kadar saygıdeğer bir insanın evladı!.. Yakışmaz size… Gidebilirsiniz… Ama bu hırsızlık, yani ufak tefek aşırma olayları demek istiyorum, tekrar edecek olursa babanıza haber vermek zorunda kalırım. Ve bu arada, kendisine saygılarımı sunmakla müşerrefim!”

      İhtiyarın yüzündeki değişikliği dikkatle izleyen Foma, adamın, babasından korktuğunu anlamıştı. Bir kurt yavrusu gibi, göz altından bakarak inceliyordu kaptanı. Çumakov’sa gülünç bir ciddiyetle, beyaz bıyıklarını sıvazlayarak, izin verdiği hâlde bir türlü gitmeyen çocuğun karşısında, bir ayağından öteki ayağına yaslanarak bekliyordu. Nihayet kendi evinin yolunu göstererek tekrarladı:

      “Gidebilirsiniz…”

      “Karakola gitmeyecek miyiz?” diye sordu Foma, önemsemez bir sesle.

      Sorar sormaz da, ters bir cevap ihtimalini düşünüp dehşete kapıldı. İhtiyar gülümsemişti:

      “Şaka yaptım!…” dedi. “Korkutmak istedim sizi…” Birden dikildi Foma:

      “Asıl korkan sizsiniz…” dedi. “Babamdan korkuyorsunuz!”

      Ve kaptana sırtını çevirip, geldiği yere, bahçenin dip tarafına doğru yollandı. Çumakov, arkasından haykırmaktaydı:

      “Korkuyor muyum?.. Yaa! Demek korkuyorum, öyle mi!..”

      Sesinden, adamın gururuyla oynadığını anlamıştı Foma; hem utandı hem üzüldü birden. Akşama kadar tek başına dolaşarak geçirdi vaktini ve eve döndüğünde, babasının şu sert sorusuyla karşılandı:

      “Foma! Çumakov’un bahçesine girip elma aşıran sen misin?”

      Çocuk, babasının gözlerinin içine bakarak, sakin bir sesle cevap verdi:

      “Benim!”

      Böyle bir cevabı hiç beklemiyordu İnyat, birkaç saniye sakalını sıvazlayarak sustu. Sonra yavaş yavaş, “Budala!” dedi. “Niye yaptın sanki o işi? Kendi bahçendeki elmalar sana yetmiyor mu?”

      Gözlerini yere eğmişti Foma; babasının karşısında, ayakta, hiçbir şey söylemeden beklemekteydi.

      “Utanıyorsun işte, bak! Dur hele anladım, seni bu işe kışkırtan mutlaka o sapı silik Yejov’dur…”

      “Gelince temiz bir dayak çekeyim ona da görsün gününü… Zaten onunla arkadaşlığınıza da son verme zamanı geldi!”

      Foma kesin bir edayla konuştu:

      “Ben o işi tek başıma yaptım.”

      “Her saat biraz daha güç bir çocuk oluyor!..” diye haykırdı babası. “Peki ama niçin?”

      “Hiiiç…”

      “Hiiiçmiş!..” diye alay etti babası. “Yaptığın bir şeyi niçin yaptığını hiç değilse kendi kendine ve başkalarına karşı doğru dürüst açıklayabilmelisin… Gel buraya!”

      Foma, bir iskemleye oturmuş olan babasına yaklaştı ve dizlerinin arasına sokuldu. Oğlunun omuzlarına koydu ellerini İnyat ve gülümseyerek gözlerinin içine baktı:

      “Utanıyor musun?”

      “Utanıyorum!” dedi Foma içini çekerek.

      “Şu aptala bakın ya Rabbi! Kendini küçülttüğü yetmezmiş gibi benim de adımı kara çıkarıyor…”

      Ve oğlunun başını alıp göğsüne yaslayarak saçlarını okşadı bir süre, sonra sordu:

      “Başkalarının malını çalmak neye yarar?”

      Şaşırmıştı Foma.

      “Ne bileyim ben…” diye kekeledi. “Oynuyorsun.. oynuyorsun… hep aynı oyunlar, canı sıkılıyor insanın! O zaman da…”

      “Birden mi bastırıyor bu sıkıntı?” diye sordu gülümseyerek İnyat.

      “Birden…”

      “Hımm… Öyle olduğunu kabul edelim. Ama bir daha bu türlü işlere katiyen burnunu sokmayacaksın Foma! Yoksa sana karşı başka şekilde davranırım ben de..”.

      Foma, güven dolu bir sesle, “Bir daha hiçbir yere gitmem…” dedi.

      “Kendi kendine hükmetmen güzel bir şey. İleride ne olacağını Allah bilir ama şimdilik pek kötü gidiyor sayılmazsın doğrusu! Bir adamın, kendi yaptığı işin sorumluluğunu yüklenmesi ve sonuçlarına razı olması çok iyi bir şey… Senin yerinde bir başkası olsa, arkadaşlarını ortaya sürerdi şimdi; oysa sen, ben o işi tek başıma yaptım, diyorsun. Ve daima böyle davranmak gerekir oğlum… Hünerine olduğu gibi, kusuruna da sahip çıkacaksın…”

      Bir an sustuktan sonra, oğlunu göz ucuyla süzerek sordu:

      “Peki… Çumakov seni dövmedi mi?”

      Foma sakin bir sesle, “Yanına komazdım!..” dedi.

      “Hımm…” diye homurdandı İnyat.

      “Senden korktuğunu söyledim kendisine… Bunun için beni şikâyet etmiştir… Yoksa gelip de sana söylemezdi.”

      “Nasıl, nasıl?”

      “Elbette! Bu arada, babanıza saygılarımı söyleyin diyordu titreyerek…”

      “Demek öyle diyordu? Emin misin?”

      “Tabii.”

      “Ah köpek! Gör bak işte insanların nasıl olduğunu. Soyar soğana çevirirsin, önünde iki büklüm eğilip saygılarını sunarlar sana!.. Diyelim ki bir kap iğini çaldın adamın; aslında benim için bir ruble kadar değerlidir onun gözünde o kapik… Ama burada önemli olan kapik değil, o kapiğin benim olması ve ben kendim onu gönlümden koparak vermeden hiç kimseye el sürdürmememdir… Oysa onlar, tam tersine!.. Konuş bakalım şimdi. Neredeydin, ne yaptın, anlat?”

      Çocuk babasının yanına oturup o günkü izlenimlerini ayrıntılarıyla anlatmaya koyuldu. Oğlunun anlattıkça canlanan yüzünü dikkatle inceleyerek dinliyordu İnyat; ve bir an geldi, düşünceli bir edayla kaldırdı kaşlarını.

      Çocuk anlatıyordu:

      “Derede bir puhu kuşu ürküttük. Görsen ne eğlenceliydi! Bizden kaçmak için şöyle bir havalandı aptal, ama gidip pat diye bir ağaca çarpmaz mı! Nasıl ağlıyor, nasıl bağırıyordu görsen… Biz durur muyuz, bir daha kışkışladık ürküttük, yine havalandı aptal. Ve artık hep böyle oluyordu: Uçuyor, uçuyor, sonra pat diye çarpıyordu bir şeylere; üstelik o kadar şiddetli vuruyordu ki, tüyleri dökülüyordu! Oradan oraya çırpındı durdu dere yatağının içinde, nihayet bir köşeye saklandı… Biz artık aramadık bile, acıdık zavallıya. Oraya buraya çarpa çarpa pestili çıkmıştı çünkü… Puhular gündüzleri СКАЧАТЬ