Название: Altaylardan Tunaya
Автор: Ali Akbaş
Издательство: Elips Kitap
isbn: 978-625-6981-45-4
isbn:
Unutulmuş altın anam Altay’ım
Nerde şimdi ulu hanlar katarı
Birlik, dirlik, erlik, gayret, tarümar
Her ne varsa üzerine yağdı kar
Anadilim, baht yıldızım, avazım
Bir sen kaldın altın çağdan yadigâr
Işık görmesen de kadim, gen dilim
Terütaze keskin dilim, can dilim
Mübarek elinle tut elimizden
Dağılan Türkler’i topla han dilim
UZAKTAKİ KARDEŞİME
Uzaklarda azap çeken kardeşim
Lale gibi boyun büken kardeşim
Kuşatılmış zalim düşman içinde
Sel gibi gözyaşı döken kardeşim
Ufkuna karanlık çöken kardeşim
Ömür boyu cefa çeken kardeşim
Diri diri derinizi yüzerler
Ağır işkenceden bıkan kardeşim
Anamız değil miydi altın Altay
Oynaşır dururduk iki deli tay
Onun kucağında, yaylalarında
Aydınlık yüzümüz sanki dolunay
Boyalı altın aşık atmadık mı?
Bir döşekte tepişip yatmadık mı?
Altay adlı anamızın sütünden,
Birlikte emip birlikte tatmadık mı?
Dağların bağrından billur pınarlar
Şırıl şırıl bizim için akarlar
Sularından kuşlar, koyunlar içer
İstesek hazırdı Burak’la tulpar.
Altayların altın suyundan içtin
Zamanla bir yiğit parsa dönüştün
Akdeniz’le Karadeniz ardına
Kardeşini burada bırakıp göçtün
Ben kaldım burada yavru kuş gibi
Sanki kanadından vurulmuş gibi
Yol gösteren, kanat geren kalmadı
Avcılar peşimde kor ateş gibi
Yavru yüreğime bir ok saplandı
Yanım yörem al kanımla sulandı
Kalmışım burada halsiz mecalsiz
Atıldım zindana kapı kapandı
Görmüyorum artık kırı obayı
Gündüz günü, gece gümüşten ayı
Kundaklayıp has ipeğe sarardı
Esirgeyen altın anam Altay’ı
Ayrıldık mı kuzu gibi sürüden
Yağmur gibi yağan oktan, çeriden
Pars yüreği Er Türkümün yüreği
Korkar olduk şimdi cinden periden
Hürriyete âşık olan Türk hani
Gerçekten hasta mı dondu mu kanı
İçindeki harlı ateş söndü mü
Kim söndürür o ebedî volkanı
Sen orada, ben burada uzakta
Kaygımızdan kan kusarız tuzakta
Layık mı kul olmak yekin gidelim
Ata mirasımız o altın tahta
TÜRKİSTAN
Türkistan iki dünya eşiğidir
Türkistan Türklerin ilk beşiğidir
Ulu Türkistan gibi yerde doğan
Türkoğlu’na Tanrı’nın ışığıdır
Bir adı Türkistan bir adı Turan
Bu topraktır Türkoğlu’nu doğuran
Turan’ın takdiri hep fırtınalı
Yarısı tufandır, yarısı bayram
Turan’ın tarihi ateşli rüzgâr
Harlı alevleri semaya çıkar
Deniz gibi derin ilham kaynağı
Bu diyarın suları da efsunkâr
Turan’ın toprağı uçsuz bucaksız
Derin gölleri var denizden farksız
Amuderya, Siriderya kardeştir
Ceyhun – Seyhun, biri ana, biri kız
Turan’ın dağları göklere ağar
Ağarmış saçları kucak kucak kar
Soğuk sularıyla çağlayıp durur
Dağların bağrından akan pınarlar
Çölleri var, kum deryası sapsarı
Bu tenhada ne çiçek var ne arı
Her tarafta cinler cirit oynuyor
Ses seda yok, perilerin mezarı
Turan’ın denize denk gölleri var
Dalgalanan görkem bir deniz Aral
Bir uçtaki Isık gölün bağrından
Ecdadımız gök yeleli Türk doğar
Dün Okıs-Yaksart’mış Ceyhunla Seyhun
Türkler bu sulara ezelden meftun
Mukaddes suların bir yakasında
Ulu atamızın türbesi metfun
Türkistan’da bir Tiyanşan dağı var
Bu Tiyanşan kendine denk dağ arar
Göğe değen Han Tanrıya bakarak
Tutsak olan Er Türk’ü düşün naçar
Balkaşı bağrına bas Tarbagatay
Yerin göbeğidir Pamirle Altay
Mukaddes Kazıkurt olmasa eğer
Liman bulamazdı Nuh kolay kolay
Turan’ın eli başka, yeri başka
Onun fırtınalı kaderi başka
Tarihte Turan’ı kuran kahraman
Efrasiyap derler önderi başka
Sıradan bir ülke değildir Turan
Anlarsın ne imiş tarihe baksan
Geçmişte Keyhüsrev ile Zülkarneyn
Bu fikre hız veren iki kahraman
Yeryüzünde Turan gibi yer var mı
Türkoğluna karşı koyan er var mı
Derin akıl, zîrek hâyâl, bol gayret
Turan erlerine hiç uyar var mı
Doğmadı âlemde Cengiz gibi er
Basiretli, çelik yürek bir lider
Böyle bir arslanın tek ismi bile
Ölü СКАЧАТЬ