Samet Vurgun. Ali Kafkasyalı
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Samet Vurgun - Ali Kafkasyalı страница 20

Название: Samet Vurgun

Автор: Ali Kafkasyalı

Издательство: Elips Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 978-625-6981-64-5

isbn:

СКАЧАТЬ avazla Quran oxurdu.”

      Samet Vurgun ile ilgili en önemli araştırmalardan birini yapan ve “Vekiloğulları” adlı eserin müellifi olan İsmayıl Umudlu, bu hususta şöyle yazıyor: “Bilime, bilgiye çok hevesli olan Samet, dünyevi ilimle birlikte dinî tahsile de ilgi göstermiştir. Köyde Hacı Yusuf Efendi’nin yanında Kur’an-ı Kerim dersleri almıştır. Pek çok sureyi baştan sona ezber bilirdi.” (Umudlu, 2014: 91).

* * *

      Hani derler ya “Kap içindekini sızdırır.” Onun eserleri mensup olduğu ve içinde neşvünema bulduğu halkın bütün millî, manevi, kültürel değerlerinden beslendiğini ve bu değerleri sızıntı hâlinde bile olsa terennüm ettiğini gösterir.

      Samet Vurgun, “Dörd Söz” adlı felsefi şiirinde “Muhabbet, saadet, vatan ve zafer” kavramları üzerinde durur. Bu değerlerin önemini izah eder:

      “Məhəbbət” sözü var bizim lisanda,

      O, dağlardan axan bir şəffaf sudur.

      Yaşını biləyir onun zaman da,

      Bəlkə də insanın il arzusudur!…

      …

      “Səadət” sözü var bir də cahanda,

      Səadət, o gözəl, o xoşbəxt səhər…

      Tale ulduzu tək onu hər yanda

      Daima izləmiş keçən nəsillər.

      …

      Bir də dilimizdə – “Vətən” sözü var,

      Ana qucağıdır bu ilahi söz…

      …

      Həyat ne’mətidir bu şanlı torpaq.

      Qulaq as50, gör anan nə öyüd verir:

      “Şərəflə, vüqarla yaşayın ancaq…”

      Vətən, öz eşqile o doğma ana

      Xeyir dua verir qəhrəmanlara.

      Şəhid oğulları basıb bağrına,

      Matəm də saxlayır axan qanlara…

      Qadir yaranmışdır müqəddəs Vətən,

      O böyük hakimin verdiyi qərar

      Pozulmaz zamanın xatirəsindən,

      Onun öz hökmü var, öz dünyası var!

      Vurgun, şiirin bu bendinde mesnedsiz zihniyetlere meydan okurcasına “Büyük Hâkim”in onun iradesinin, kudretinin, hükmünün, kararının değişmezliğini, bozulmazlığını bildirir. Vatanın İlahî kudretin eseri olduğunu, varlıklara ana kucağı, hayat nimeti görevini yaptığını açıklar. Ardından, Vatanın diliyle onu “Ancak ve ancak, şerefle, vakarla yaşayın!” öğüdünü verir. Vatanın ana hassasiyetiyle kahramanlara hayır dua verdiğini, şehit evlatlarını bağrına bastığını, onların akan kanlarına matem tuttuğunu hatırlatır. Devrin şer güçlerinin zulmünü gözden uzak tutmayan şair “O Büyük Hâkim”in öz hükmü, öz dünyası var!” ünlem cümlesiyle bendi bağlar.

      Şiiri “Zəfər” sözüyle tamamlar:

      “Zəfər” sözünün de vurğunuyam mən,

      Günəşdən ucadır onun bayrağı!

      Dönməz oğulların iradəsindən

      Gəncləşir qocaman Vətən torpağı! (Vurğun, 1986: I/195 vd.)

* * *

      Vurgun, “Hüda”, “şehitlik” mefhumlarını da hafızalarda taze tutar: “Yandırılan Kitablar” şiirinde, şehidlerin kıyam ruhunun yakalarına yapışacağına dair inancını belirtir.

      Cəllad! Sənmi de, qırırsan fədailer nəslini?

      Millətimin saf qanıdır qurd kimi içdiyin qan!

      Zaman gəlir… Mən duyuram onun ayaq səsini,

      Şəhidlərin qiyam ruhu yapışacaq yaxandan;

      Millətimin saf qanıdır qurd kimi içdiyin qan!

* * *

      Gürcü asıllı Stalin, devletin başına geçince soydaşı Beria ve yoldaşları Yagoda ile Yejov marifetiyle Azerbaycan’da “Devlet Terörü” estirdiği 1937 yılının son aylarında Vurgun “Böhtan”adlı şiirini yazar. Ziyalılar katliamının bütün şiddetiyle devam ettiği o dönemde, kimse adını söyleyemezken Samet Vurgun’un bu şiiri yazması ve bu şiirle aydınlara yapılan şer ve böhtanları telin etmesi onun mangal gibi yüreğinin ve kendi tabiriyle güneş gibi bir vicdanının olduğunu göstermektedir.

      “Böhtan” (Vurğun, 2005: 1/256) adlı şiirinde vicdanını, emelini, idealini satanlardan olmadığını, kara bühtanların yakasından el çekmesini kara güruhların yüzüne söyledikten sonra sözlerine şöyle devam eder:

      Halkın bağlarında, onların gönül seslerini terennüm eden bir kuş olduğunu, vaktinden önce dünyaya geldiğini, sözlerini gönlünden geçtiği gibi söylediğini, ömrü boyunca suç işleyip töhmet almadığını, kendisine yapılan bühtanların kendisine dar geldiğini, canını sıktığını, saçlarını ağartıp ömrünü kısalttığını, “kara bulutların” kapısından çekilmesinin gerektiğini, çünkü güneş gibi vicdanının olduğunu büyük bir cesaretle ifade eder.

      Mǝnmiyǝm “vicdanı, mǝslǝki satan”?

      Yaxamdan ǝl çǝksin bu qara böhtan.

      Ellǝrin bağında ötǝn bir quşam,

      Bir az da vaxtından tez doğulmuşam…

      Könüldǝn demişǝm, deyirǝm bunu!

      Töhmǝt almamışam ömrüm uzunu.

      İndi bu böhtanlar mǝnǝ dar gǝlir,

      Saçlarım ağarır ömrüm gödǝlir.

      Qapımdan çǝkilsin qara buludlar,

      Mǝnim günǝş adlı bir vicdanım var.

* * *

      “Ürək” şiirinde (Vurgun, 1986: 1/43) dostlarına gönülden gönüle yol açmak gerektiğini, bunun için mukaddes, ilahî bir muhabbetle ve ülfetle kapıların çalınmasını ve bir de iyilik yapmanın lüzumunu önerir.

      Dostlar! Qapıları döyək ülfətlə;

      Könüldən könülə yol açaq elçin.

      Müqəddəs, ilahi bir məhəbbətlə

      Bir də xeyirxahlıq qalacaq elçin!

* * *

      Samet Vurgun, Kazak Muallimler Seminaryası’nda okurken ve sonra Şıhlı'da öğretmenlik yaptığı aylarda kendi köyü Yukarı Salahlı'nın karşısındaki tepenin üzerinde yer alan, Rus birliklerinin 1920 yılında buraya ayak basarken öldürdüğü şehidin mezarı bulunan tepenin yanından geçerken onu hatırlamaması mümkün değildi. Burada yatan şehidin çok sevdiği şair dostu Şerif Şikeste'nin akrabası Şıhlı Mehemmed olduğunu, hatta onu buraya bizzat Şikeste'nin defnettiğini, iki yıl sonra da aile ve akrabalarla gelip mezarına kitabe koyup dua ettiklerini de bilmez değildi. Yürek dostu Şerif Şikeste bu meseleyi ona söylemeden edemezdi. Diğer yandan “Rus geldiği yıl” şehit düşen Şıhlı Mehemmed onun ana tarafından ulu dedesi Ali İskender (Alisgender) Mehdi oğlu ile candan arkadaştı ve mezarları aynı tepenin üzerinde yan yana idi. Şehit Şıhlı Mehemmed’in, Salahlı’da kardeş bildiği СКАЧАТЬ



<p>50</p>

Qulaq as: Kulak ver, dinle.