Bir Pişmanlık Bir Ümit. Beksultan Nurjekeuli
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Bir Pişmanlık Bir Ümit - Beksultan Nurjekeuli страница 10

Название: Bir Pişmanlık Bir Ümit

Автор: Beksultan Nurjekeuli

Издательство: Elips Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 978-625-6494-51-0

isbn:

СКАЧАТЬ diye korktu. Çaresizce bir daha mola verdi.

      “Şegenciğim, çok ağırıyor mu? Biraz daha dayan yavrum, az daha yürürsek ilerisi yokuş.”

      “Yokuşa ulaşırsak, hızlı gideriz.” demek istemişti. Kendisini de, torununu da avutuyordu böylece. Şegen’e dayanmasını söyledi ama kendisi dayanamadı. Cebindeki katlanmış gazeteyi hemen buldu eli. Kenarından kopararak sigara sardı. Kokusu bile mest etmeye yetmişti. Yalayarak gazetenin kenarını kapattı. Tutuşturdu ve iştahlı bir şekilde iki üç defa çekti. Vücudunda güzel bir uyuşma hissetti. Bir an gözleri Şegen’e dikildi ve endişeye kapıldı. Gözleri uyku basmış gibi neredeyse kapanıyordu.

      “Güzel yavrum benim,” dedi kalbi sızlayarak, “Canın çok yanmış olmalı. Açıp baksam mı?” diyerek sigarasını atıverdi. “Bakmayayım. Bir an önce eve götüreyim. Babaannesi tedavi etsin, yoksa görünüş kötü. Sakat mı kalacak yavrum.” Çaresizin tek silahı yalvarmaktır. Ümidi iyice kesildiğinde tekrar Allah’a yalvardı. “Ya Allah! Yalnız oğlumu göstermeyeceksen de, onun çocuğu yaşasın, yavruma sıkıntı çektirme!”

      İhtiyar torununu bir daha kaldırdı. Dişlerini sıkarak sinirlerini yatıştırmaya çalıştı. Acele yürümeye devam etti.

      “Dede, yoruldun mu?” dedi Şegen, hem dedesine acıyarak, hem de kendisini taşımak zorunda kaldığına sıkılarak.

      “Yorulmadım, aslanım. Niye yorulayım? Sana şifa bulana kadar ben yorulur muyum?”

      Genelde sakin ve sabırlı dedesinin sesinden endişeli olduğunu anladı çocuk. Yarası canını çok acıttıysa da belli etmemeye çalıştı. Dedesinin terlemiş alnını yavaşça sildi avucuyla. Köy tarafına baktı: Daha ev filan gözükmüyordu. İçine korku düştü. “Herhâlde bugün varamayacağız!” dedi ev tarafına bakmaktan vazgeçerek. Köye ulaşamayıp dağda kaldıkları canlandı gözünün önünde. Zifiri karanlık, etrafta hiçbir şey gözükmüyor. Hareket ettiğin an uçuruma düşecek gibisin. Ağır ağır nefes alan dedesi uyuyakalmış. Şegen ise gözleri açık dedesinin kucağında oturuyor. Aniden altlarında ki toprak kaymaya başladı. Korkuya kapılan Şegen dedesinin boynuna yapışıverdi. İçi geçmiş, ürkerek gözlerini açtı:

      “Şegenciğim ne oldu? Ağrın mı var?” dedi merhametli ses.

      “Hayır, yok. Sadece ayağım uyuştu.”

      “Tamam, kuzum, indireyim o zaman.”

      Çocuk dedesini dinlendirmek için bahane bulduğuna çok sevinmişti. Ağrı ve sancıları azalmıştı sanki.

      Bunlar tepeden indikten ve Atlı köy gözüktükten sonra da epey yürüdüler, epey sıkıntı çektiler. Öğleden sonra olalı da çok olmuştu. Öksürmeye başlayınca Mamet iki defa mola vererek sigara yakmıştı. Yorulduğunu hiç belli etmedi, sadece sigarasını üst üste çekip durmadan tükürdü.

      Köyün çok yakınındaki kıvrım yere ulaşıp aşağı doğru inmeye başladıklarında, karşıdan atlı biri bunları fark ederek dörtnala bunlara doğru geldi. Gelenin Marat olduğunu gören ihtiyar bir daha mola verdi. Kötü bir şeye maruz kaldıklarını tahmin eden Marat, iyice yaklaşıp sağ salim olduklarından emin olunca sevinmeye başladı. Ancak, genelde cesur ihtiyarın neredeyse ağlayacak gibi olan yüzünü görünce:

      “Dede ne oldu? Şegen’e ne oldu?” derken, gözleri yuvalarından fırlayacak gibiydi.

      “İt kula at ürktü …” diye, zor cevap verdi nefes nefese kalan Mamet.

      “Düştünüz mü?”

      “Hayır. Şaha kalkınca eyer Şegen’i kötü yaralamış. Ata binemeyince kucağıma aldım. Aygır köye döndü mü?”

      “Geldi. Babaannemlere söylemedik. Dedemle ikimiz tam aramaya çıkmıştık ki sizi gördük. “Üzengiyi kıvırmışlar, atı özellikle mi bırakıvermişler yoksa otlasın diye mi serbest bıraktılar?” diye, dedemle ikimiz çok endişelendik. Sizi görünce dedem: “Hadi koş. Şegen’i kucağına almış, başına bir şey gelmiş olmasın!” dedi. İşte kendisi de geliyor.

      Gözleri evlerinden uğramış olan Taybek de geldi o sırada. “Eyvah, eyvah. Her şey yolunda mı?” diye atından atlayarak indi ve yanlarına yaklaştı. Olan biteni öğrendikten sonra, Şegen’i artık Taybek kucağına aldı. Mamet ise Taybek’in atına binip köye önce geldi.

      Bütün yol gık demeyen Şegen babaannesini görünce dayanamayıp ağlayıverdi.

      “Babaannesinin kuzusu. İnşallah sakat kalmazsın!” dedi Batjan, torununa sarılarak ağlamaklı bir sesle.

      Dünkü kalın yatak tekrar serildi. Mamet başköşede sessizce oturuyordu. Olanları anlatıp bitirmiş gibiydi. Evin ortasına demir ocak kurulup ateş yakıldı. Şegen’i yatağa yatırdıktan sonra babaannesi kimseyi yaklaştırmadan yarayı kendisi açıp baktı. “Bir tanem. Yarası derinmiş!” dedi endişeyle, duyulur duyulmaz bir sesle ve evin içinde koşuşturmaya başladı. Tekrar keçe tutuşturup yaraya bastırdı ve kuyruk yağı kızdırarak sürdü. Daha sonra Şegen’e temiz çamaşır giydirdi.

      Batjan dışarı çıktı ve uzun süre kaldıktan sonra aceleyle eve girdi.

      – Şegenciğim güneş batmak üzere. Gel dışarı çıkıp üfleyelim. Tüm kötülükler kara koyunun akciğeri ile geçmiş olsun. Özellikle kestirdim. Bir koyun değil, koyunların tümü kurban olsun sana.

      Babaannesi ile dedesi, Şegen’in çekinmesine bakmadan yalvar yakar, neredeyse sürükleyerek çıkardılar onu evden. Taybek, etleri parçalamıştı bile. Üflemek fazla zaman almadı. Çabucacık eve sokup yatağa yatırdıkları an Şegen uyuyakalmıştı. Tedavisini işe yaramış olarak yorumlayan Batjan, fısıltıyla daha çok dua etmeye başladı.

      Tenceredeki taze etin güzel kokusu ile ocaktaki ateşten gelen sıcaklık eve dağılarak evin içine biraz da olsa neşe sokmuştu. Evdekilerin sohbeti de gitgide koyulaşıyordu. Felaketi atlattıklarına sevinen Mamet, Şegen’in başına gelenleri bu sefer ayrıntılı olarak tekrar anlattı. Ardıç ağacından uçuveren belirsiz kuşa küfrettiler, ondan ürken aygırı azarladılar. Böylece birbiriyle yarışarak yorum yapan, şaşkına dönen ev ahalisi iyi sonuçlanan olayı büyük ilgiyle dinledi.

      Şegen, bir ara uykuda inledi. Herkes sessizleşip çocuğun yattığı tarafa döndü. Batjan hemen yerinden fırladı. Yanına gidip yorganı sıkıca örttü. Bir işaret verip vermeyeceğini bekleyerek uzun süre yüzüne baktı. Ancak çocuk ne ses verdi, ne de hareket etti.

      Evdekiler tekrar sohbete daldıklarında, Şegen ağlayarak uyandı. Evdekiler korkudan sıçradı.

      “Babaanne!” dedi, duyulur duyulmaz bir sesle.

      “Ne oldu, bir tanem? Yoksa yaran mı ağrıyor, canım?”

      Batjan koşarak torununun yanına geldi.

      “Tuvalete gitmek istiyorum.” dedi, Şegen sızlanarak.

      “Kuzucuğum, ona da ağlanır mı? Hemen çocuğum.”

      Çabucacık dışarı çıkıp kapının СКАЧАТЬ