Kazak Tiyatrosunda Kadın Meselesi. Cemile Kınacı
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Kazak Tiyatrosunda Kadın Meselesi - Cemile Kınacı страница 8

Название: Kazak Tiyatrosunda Kadın Meselesi

Автор: Cemile Kınacı

Издательство: Elips Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 978-625-6853-03-4

isbn:

СКАЧАТЬ darbeler vurabilir. (Zelinski 1978: 64)

      Edebiyat, halkın hizmetinde olan bir sanattır ve Sovyet edebiyatı da bu bağlamda Sovyet halkının hizmetindedir. Tanınmış Sovyet yazarları Gorki, A. Tolstoy, Şolohov, Fedin, Fadayev, Leonov, Sovyet edebiyatının komünizm ideolojisini ve bu ideolojinin yerleşmesi konusunda halkın verdiği mücadeleyi, kahramanlıkları anlatmakla yükümlü olduğu görüşündedirler (Zelinski 1978: 299). Karakaş da Sovyet edebiyatının propaganda edebiyatı olduğuna işaret eder. Sovyet edebiyatı, “Prensipleri Komünist Partisi tarafından belirlenen ve partinin programını edebî türler ve edebî tipler vasıtasıyla telkin ederek benimsetmeye ve hayata geçirmeye çalışan bir propaganda edebiyatıdır. Bu edebiyat, daima Sovyet ideolojisine hizmet maksadını güderek bütün halkları Sovyet hayat tarzına göre terbiye etmek üzere en önemli siyasî eğitim vasıtalarından biri olarak kullanılmıştır” der (Karakaş 2008: 461). Buna bağlı olarak Ekim Devrimi’nden sonra Sovyet Hükümeti’nin “kadın meselesi” çerçevesinde hızla gerçekleştirdiği değişiklik ve yeniliklerin dile getirilmesi ve “kadın meselesi” konusunda Sovyet Hükümeti’nin yaklaşımını propaganda etmek için de edebiyat bir araç olarak kullanılmıştır. Sovyet Hükümeti’nin kadınlar konusunda aldığı kararlar, edebî eserler ve edebî kahramanlar aracılığıyla Sovyet toplumuna benimsetilmeye çalışılmış ve Devrim sonrasında yeni bir kadın kimliği inşa edilirken Sovyet edebiyatı araç olarak kullanılmıştır.

      1917 Ekim Devrimi’nden sonra “Sovyet toplumu”nu inşa aracı olarak görülen Sovyet edebiyatında, “yeni kadın”, “Devrimci kadın” kimliği inşa edildiği görülür8. Özellikle Ekim Devrimi’nden sonraki 1920’li yıllarda neredeyse edebiyatın bütün türlerinde “kadın meselesi”ne sıklıkla değinilmiştir. Yazılan edebî eserlerde, iyi eğitimli, hayatın her alanında var olan, erkeklerle eşit haklara sahip, kendi ayakları üzerinde durabilen, her bakımdan donanımlı bir “Sovyet kadın kimliği” ve “Devrim kadını” kimliği inşa edilmeye çalışılmıştır.

      Devrim sonrasında kadına dair siyasî alanda yapılan hızlı değişiklikler edebiyatın hemen hemen her türünde kendini hissettirmiştir. Devrim öncesi Rus edebî yapıtlarında kadın kahramanların görünüşleri neredeyse yok gibidir. Rus kurgularında kadın, sadece toplumda var olan erkeğin eşi konumundadır. Erkeğin eşi olmaktan başka hiçbir statüsü olmayan bu kadın kahramanlar, asla evlerinin dışında görülmezler ve söz sahibi değillerdir (Gasiorowska 1968: 93). Ancak Devrim ile birlikte Sovyet kurgularında ideolojiye uygun ideal kadın kahramanlar yaratılır. Devrim ile birlikte bu kadın kahramanlar yalnızca dışarıda çalışmakla kalmadıkları gibi, kimliklerine, adlarına, yeni toplumun inşasındaki ideolojik sorumluluklarına da sahip olurlar (Gasiorowska 1968: 95).

      Devrim sonrası edebî eserlerinde sıklıkla anakahraman olan ve hatta pek çok esere ismini veren (Kazak edebiyatında mesela Akbilek/Jüsipbek Aymavıtulı, Botagöz/Sabit Mukanov, Ayşa/Saken Seyfullin vb.) Devrim’in kadınları, Devrim sayesinde “özgürlüklerine kavuşan” kadınlardır. Sovyet edebiyatının bu yeni kadın kahramanları, pasif konumda olan eski Rus kadın kahramanlarının aksine, Devrim sürecini bizzat yaşamış, mücadeleli ve çileli bir dönem geçirmiş, çektikleri her türlü sıkıntıya rağmen ayakları üstünde dimdik durmayı başarmış ve ardından Devrim ile “bileklerinin hakkıyla” özgürlüklerine kavuşmuş aktif Sovyet kadınlarıdır. Bu kadın kahramanlar aynı zamanda ideolojik sorumluluk da taşırlar. Her bakımdan donanımlı olan bu kadın kahramanlar arasında, Sovyetlerin “kadın meselesi”ne dair konularla ilgilenmekle görevli Sovyet memurları da vardır. Onlar, Sovyet devrinin kadına verdiği hak ve özgürlükleri, Sovyet kadınları arasında yaymakla ve uygulamakla sorumludurlar. Her biri eğitimli ve yenilikçi olan bu kadınlar aynı zamanda pek çok “Devrim kadını” adayına da yol açar, bir rol model görevini de üstlenirler.

      Sovyet Devri Kazak Tiyatrosunun İlk Yılları

      Modern Kazak yazı dili ve edebiyatı oluşmadan evvel, Kazak halkının çok zengin bir sözlü edebiyat kültürü vardı. Kazak modern yazı dili ve edebiyatı da bu zengin sözlü kültür temelleri üzerinde inşa edilmiştir. Dolayısıyla Kazak edebiyatında modern anlamda tiyatro türü ortaya çıkmadan önce, Kazaklar arasında tiyatronun işlevini gören ve halk arasında yaygın olan bazı türler de elbette vardır. Bu türler, Kazak sosyal hayatı içinde modern anlamda tiyatro türü teşekkül edene kadar tiyatronun yerini tutarak halkın ihtiyacına cevap vermiştir.

      Kazaklar arasında yaygın olan ve içinde tiyatral ögeler barındıran geleneksel türler arasında oyın-savık (oyun ve eğlencelerde söylenen şiirler), än men küy (şarkı ve türküler), jar-jar men bet aşar (düğünlerde söylenen türküler), estirtüv men joktav (ağıtlar), aytıstar (atışmalar), tolgavlar (övgü şiirleri), küldirgi ängimeler (fıkralar) bulunmaktadır. Anadolu’da âşık atışmaları olarak bilinen atışma türü de Kazaklar arasında aytıs geleneği olarak yaygındır ve bu gelenek Kazak tiyatrosunun temelinde yatan millî bir gelenektir denilebilir. Aytıs geleneği içinde tiyatral ögeler sıklıkla yer almaktadır. İrticalen söz söyleyen ozanlara dinleyiciler de katılmaktadır. Dolayısıyla Kazakların zengin aytıs geleneği, bazı araştırmacılar tarafından da Kazak tiyatrosunun başlangıcı olarak değerlendirilmiştir (Gücü-yeter 2013a: 80-81).

      Kazaklar arasında sal serilik olarak bilinen millî gelenek de Kazak tiyatrosunun temelini teşkil eden ilk örneklerden biri olarak değerlendirilebilir. Kazaklar arasında sözlü şiir geleneğinin temsilcisi ve kültürel bellek taşıyıcılarından olan sal seriler, Kazak geleneksel tiyatrosunun baş aktörleridir. Sal seriler, Anadolu’daki meddahlara benzerlikleriyle dikkat çeken, bulundukları ortamı coşturan, eğlendiren, söz ustası olan, sıradışı giyim kuşamlarıyla etraflarında dikkat çeken kişilerdir. Sal seriler, Anadolu’daki âşıklık ve meddahlık geleneğinin icracılarıyla da büyük bir benzerlik gösterirler (Adiyeva-Turan 2013: 202). Dolayısıyla sal serilik geleneği de millî Kazak tiyatrosunun temelini oluşturan geleneksel edebî türlerdendir.

      XIX. yüzyılın ikinci yarısından sonra Kazak topraklarında modern anlamda tiyatro türü gelişmeye başlamıştır. İlk olarak Rus grupları profesyonel anlamda Kazakistan’ın çeşitli bölgelerinde tiyatro faaliyetleri yürütmüştür. 14 Ocak 1869 tarihinde Orenburg şehrinde ilk tiyatro kurulmuş ve Rus sanatçılar bu tiyatroda sahne almıştır. Orenburg’un dönemin eğitim ve kültür merkezi olması, burada açılan tiyatro vasıtasıyla tiyatronun Kazaklar arasında da yaygınlaşmasına zemin hazırlamıştır. Orenburg’da yaşayan Kazak öğretmen ve öğrenciler de kendi aralarında düzenledikleri eğlencelerde buradaki tiyatro sanatçılarından öğrendiklerini uygulayarak Kazakların ilk tiyatro oyunlarını sahnelemişlerdir. Böylece Kazaklar arasında da ilk tiyatro denemeleri görülmeye başlamıştır. Rus tiyatro gruplarının yanı sıra Kızıljar, Semey ve Oral gibi şehirlerde Tatar tiyatro grupları da kurularak Kazak topraklarında tiyatronun gelişmesine katkı sağlamıştır. Tatar gruplarının tiyatro çalışmaları, Kazak gençlerinin Kazak millî tiyatrosunu kurmaları ve millî oyunlarını yazmaları konusunda onları cesaretlendirmiştir (Gücüyeter 2013a: 81).

      Devrim öncesinde Rus-Tatar tiyatrosunu yakından tanıyan öğrenci ve yetenekli Kazak gençlerinin düzenlediği ilk eğlence geceleri Kazak tiyatrosunun kurulmasında önemli bir basamak olmuştur. Ekim Devrimi’nden sonra ise Kazaklar arasında millî bir tiyatro kurma işi önemli bir mesele olarak görülmüştür. Gazete ve dergi sayfalarında bu konuda makaleler yayınlanmıştır. Yayınlandığı dönemde herkese ulaşan ve etki alanı СКАЧАТЬ



<p>8</p>

Ekim Devrimi’nden sonra Sovyet devrinin yeni kadınını temsil eden “Devrimci Kadın” imajı ile ilgili ayrıntılı bilgi için bkz. Kınacı 2012, Kınacı 2014, Kınacı 2016a.