Название: Kadife Yapraklar
Автор: Mehmet Özer Kazancı
Издательство: Elips Kitap
isbn: 978-625-6981-60-7
isbn:
Dişçi hikâyesi basın organlarımızda yayımlanan ilk Türkmen hikâyesi ise, kitap halinde yayımlanan ilk hikâye “Mübarezeyi Aşk veya Marmara Denizinde Bir Mezar”” adındadır31. Bu hikâye subay edebiyatçımız Kerküklü Mahmut Nedim tarafından yazılarak, Bağdat’ta biri Adap öbürü Vilayet matbaasında olmak üzere 1909 yılında iki kez basılmıştır. Kitap bizim tarafımızdan incelenerek özeti, tahlili ve metniyle birlikte 2009 yılında Kerkük Vakfı yayınları arasında tekrardan edebiyat dünyasına sunulmuştur. Mahmut Nedim’in bu kitabı aynı zamanda Irak genelinde de kaleme alınmış olan ilk hikâye sayılır. Çünkü Irak’ta Arapça olarak yayımlanan ilk hikâyenin tarihi 1921 dayanır. Mahmut Ahmet el-Seyit tarafından “Fi Sebil Ez-Zevaç (Evlenme Yolunda)” başlığı ile yazılmıştır32.
Oysa edebiyatımızda ilk roman, az önce sözünü ettiğimiz “Kadın Kalbi” romanıdır. 1915 yılında yazılmıştır.
Bunlar genel olarak ilk hikâye ve romanımızdır. Fakat ileride yeni bilgiler ortaya çıkmazsa, tarihi açıdan basın organlarımızda ilk yayımlanan hikâye Dişçi hikâyesi sayılır. Bu hikâye İstanbul’da, Sultan Ahmet’te 17 Ramazan 1330 yazılmıştır ve “ramazan tuhaflıklarından, küçük hikâye” diye bir not ile yayınlanmıştır. Neceme, Kerkük, İleri, Afak gazetelerinde de yer yer hikâyeler yayımlanmıştır. Bunların bir kısmını, araştırıcıların çalışmalarını kolaylaştırmak için aşağıya alıyor ve estetik değerlerini olanlara bırakıyoruz.
DİŞÇİ
Bir ramazan akşamı saat bire doğru Ahmet Efendi kalemden çıkmış, bir elinde simit, diğer elinde bir mendil olduğu halde Divan yolundan hanesine gidiyordu. Yolda gider ikin bir berberin kendisini çağırdığını işitip, berberin dükkânının kapısına kadar gider. Berber bunu görünce:
– Vay bey efendi, siz sözünüzde böyle mi sebat edersiniz…
Ahmet Efendi neye uğradığını bilmeyip:
– Yahu ne demek istiyorsun, anlayamadım.
Berber:
– Tabii anlamazsın. Çünkü işinize gelmez.
Ahmet Efendi:
– Rica ederim ne istiyorsunuz. Çabuk şöyle. Zira evim Aksay’da bana topu yolda attırırsın
Berber:
– Hakkımı istiyorum:
– Ne hakkı istiyorsunuz. Ben senden bir şey almadım ve sizi tanımıyorum.
– Sen değil misin geçen akşam elin yüzün sarılı olduğu halde bana gelip yalvararak dişini çıkartın. Bir mecidiye pazarlık etmiştik, on kuruş verip, geri kalan yarım mecidiyeyi yarın veririm sen değil miydim?
Bu esnada bir az kalabalık olur. Birkaç dakika sonra bir polis gelir. Ahmet Efendi:
– Yahu birader yanlışın var. Söylediğin zat ben değilim.
– A … bir de inkar ediyorsun. Polise:
– Polis efendi bu adam geçen akşam dükkânıma gelip dişini çektirdi. Bir mecidiyeye pazarlık etmiştik. Üzerinde on kuruş çıktı. O parayı verdikten sonra yalvararak, yarın akşam geri kalan on kuruşu vereceğim dedi. Ben de pekâlâ dedim. Bu bırakıp gitti. Aradan üç gün geçtiği halde gelip paramı veremedi.
Polis Ahmet Efendiye:
– Berberin söyledikleri doğru mu?.... Ahmet Efendi:
– Efendim yanlış var. Ben bu sene mi geldim. Hiç diş çektirdiğimi bilmiyorum. Yoksa rüya mı görüyor… Berber:
– Bilakis sen rüya görüyorsun.
Ahmet Efendi polise:
– Polis efendi dişlerimi muayene edebilirsiniz…
Berber:
– Belki bu üç gün zarfında bir ekerti diş taktırmıştır.
Seyirciler bu macerayı dinler iken, cami’nden bir zat çıkıp Ahmet Efendini dişini muayene eder.
– Hiçbir diş noksan değildir…
Berber:
– Sen dişçilikten ne anlarsın. Otuz senelik sanatımla beni yalancı mı çıkarmak istiyorsunuz. Size söylüyorum, ekerti diş takmıştır… Seyirci:
– Sen otuz senelik bir cahil dişçi isen, ben de Fransa Darülfünun’undan neşet etmiş bir dişçiyim.
Berber:
– Senin dişçi olduğun neden malum?
Seyirci, cebinden bir kart çıkarıp:
– Buyurunuz hazık dişçi efendi hazretleri, şimdi anladınız mı benim de bir dişçi olduğumu?
– Evet anladım. Fakat ben bu adamın dişini çektim, pekâlâ biliyorum… Ahmet Efendi
– Efendi bir yanlışın var.
Polis berbere:
– Anlaşıldı, sen bu akşam sapınmışsın… Ahmet Efendiye:
– Birader mahalli ikametiniz?
– Aksaray
Polis berbere:
– Bu adamı bi-gayri-hakkin yolundan alıkoyduğun için on kuruş ver de arabaya bindirelim. Rahatça evine gitsin. Gözünü dört aç, böyle yanlışlık yapma… Berber:
– Ne iyi muamele, alacaklı olduğum halde borçlu çıktım.
– Kabahat sende. Haydı çabuk ol, topa beş on dakika var.
Polis yoldan geçen bir arabayı durdurup Ahmet Efendiye…
– Buyurunuz bey birader bininiz… Ahmet Efendi:
– Lakin СКАЧАТЬ
30
Ata Terzibaşı Kerkük Matbuat Tarihi (2005) kitabında İngiliz işgalinden önce çıkan bütün gazete ve dergilerimizde Ali Kemal Kâhyaoğlu’nun yoğun bir şekilde katkısı olduğunu bildirmektedir. Ayrıca bak: Mehmet Ömer Kazancı (2019) Hışırtılar, TEBA, yayın nu: 2, Kerkük.
31
Mehmet Ömer Kazancı (2009) Mübarezeyi Aşk, Mahmut Nedim. Kerkük Vakfı. Yayın nu:37. İstanbul.
32
Mehmet Ömer Kazancı (2007) Türkmen Öykücülüğü, 1. Baskı 2007, ikinci baskı 2012, Kültür Bakanlığı, Bağdat. Sayfa 11.