Название: Cengiz Han'ı Aramak
Автор: Анонимный автор
Издательство: Elips Kitap
isbn: 978-625-6981-81-2
isbn:
– Boncukların kaç tane?
Cengiz Han hiç düşünmeden sormuştu bu soruyu kıza. Kız soruyu duyunca önce cevap vermedi, biraz durdu ve “Otuz üç” dedi. “Otuz üç…” Cengiz Han hayretle bu sayıyı tekrar etti. Aralarında yine bir sessizlik oldu. Tungut Han’n kızı sivri sakallı Cengiz Han’ın bedeninin iki bacağının arasına nasıl girdiğini fark edemedi bile. Kız çırpındı, iki bacağının arasına bütün vücuduyla giren Cengiz Han’ın kuvvetli, kaslı bedeni kızın karşı koyan bedenini hissetmedi bile. Savaşlarda o kadar çok yara almıştı ki vücudunda yara izi olmayan yer yok gibiydi. Yaraları iyileşmiş ve vücudu nasırlaşarak sertleşmişti. Cengiz Han, Tungut Han’ın kızının iki bacağını, güçlü kollarıyla yukarı kaldırarak, kızın mahrem yerine keskin orak gibi girdi. Kızın şiddetle direnmesine rağmen sertleşmiş erkeklik organı yerini bulunca acı acı bağıran kız Cengiz Han’ın omzunu şiddetli bir şekilde ısırdı. Ona da önem vermeyen Cengiz Han kızın şıralı çiçek yaprağına konmuş arı gibi balını emmeye başladı. Tam bu sırada kızın sabrı tükenip beline sardığı yılanı fark ettirmeden çözdü ve parmağıyla başına bastırdığı yılanın tırnak gibi başını özenle bıraktı. İki kalçasını yukarı kaldırıp kızın üstünde terleyip gürleyen Cengiz Han’ın omzuna yılan zehirli dişlerini batırdı… Senden nefret ediyorum! Nefret ediyorum. Böyle bir şeyi beklemeyen Cengiz Han “tıs” diye ısıran yılanın sertliğinden korkup bağırdı. Bu sesi bekliyormuşçasına kapıda duran muhafızlar içeri girdiler. Onlar çırılçıplak Tungut Han’ın kızını saçından tutarak dışarı sürüklediler. Yılanın zehri bedenine yayılan Cengiz Han yerinde sırt üstü yatıyordu.
Cengiz Han’ın yatağına yılan sokup Tungutların intikamını almaktan vazgeçmeyen kızı iki ağaç arasına bağlayıp bedenini gerdirerek halkın önünde acılı bir ölüm cezasına çarptırmayı düşündüler ve bunu Han’a söylediler. Cengiz Han uzun uzun düşünüp hiç beklenmedik bir karar verdi.
– Tungut Hanı’ın kızını bana getirin!
Muhafızları elleri ayakları deve yününden yapılmış iple bağlanan kızı hanın huzuruna getirdiler. Hanı öldürmeye çalışan bu kızı muhafızlar fena dövmüşler, onun bedenini kanlar içinde bırakmışlardı. Ama kızın o güzel gözlerinde ne bir korku ne de bir pişmanlık vardı ve fener gibi yanan gözleri, yüzünden saçılan nefret duygusunu aydınlatıyordu. Kendine ölümün nasıl geleceği çok da umurunda değil gibiydi. Beşikteki çocuğuna kadar öldürülen Tungut Hanlığı’nın halkının, annesinin ve babasının öcünü almıştı nasıl olsa. Han’ın önünde boyun eğmeden bütün vakarıyla duruyordu. Cengiz Han hayatında aklın almayacağı bir sürü olay görmüştü, ama böylesine ilk defa şahit oluyordu.
Bütün bunlar olurken o çarpık bacaklı koca karının söylediklerini hatırladı. Yüzü bir ağ gibi buruş buruş olmuş bu koca karıya:
– Ben kadın için dövüşeceğim, kadın için savaşacağım, gerekirse kadın için bütün dünyayı fethedeceğim, demişti. Temuçin’in bu sözünü duyan yaşlı kadın: “O zaman sen bir kadının elinden ölürsün, diye azarlamıştı onu. İşte şimdi zamanında bu uyarıyı dikkate bile almayan Han koca karıyı, yüzünü ve söylediklerini hatırlıyordu. Ve koca karının söyledikleri, bu hatıraya dalıp gitti ve erkeksi Tun-gut Han’ın kızına uzun süre bakakaldı. Çünkü Tungut Han’ın kızının önünde diz çökeceğini, çığlıklar atacağını ve beni öldürme diye yalvaracağını düşünmüştü. Öfkelenmiş kızı gördüğünde bu düşüncesinin doğru olmadığını anladı. Karşısında onca erkeğin eline su dökemeyeceği kadar cesaretli bir dişinin durduğunun farkına vardı. Uzun uzun kızdan gözünü almadan bakakalan Cengiz Han kuvvetsiz ellerini kaldırıp kısaca kararını söyledi: “Bırakın gitsin! Ona at, üzerine kıyafet, torbasına bir avuç gümüş verin!” Cengiz Han’ın bu sözleri oraya toplananları şaşırttı. Askerleri de Cengiz Han’ın bu yanlış kararı yüzünden surat astılar. Cengiz Han’ın her dediğini yapan emirleri kınından çıkarılan kılıçları zorla yerine koyup Han’ın söylediğini yerine getirdiler. Yılanın zehri yüzünden sağlığı epeyce kötüleşmiş Cengiz Han yerinden kalktı ve gözüne dik dik nefretle bakan Tungut Han’ın kızına:
– Ben kılıçla epeyce aznavurun belini kırdım, dedi öfkeli bir sesle. Yeryüzünde çok düşmanımın soyunu kuruttum, toprağını yerle bir ettim, kökünü kazıdım ama hiç kendi seviyemdeki düşmanıma idam emri vermedim. Gerçek cengâverin, düşmanının değerini bilmesi lazım. Ancak düşmanının değerini bilen adam düşmanını yenebilir. Bu kız, kadın olsa da bana değerli bir düşman olabildi, ne için, halkı için, öç almak için. Başını eyerin terkisine bağlamak da gerçek cengâverin, değerli düşmanın yapabileceği şeydir. Kız olarak bunun gibi bir riski alan kişiye ben saygıdan başka, hürmetten başka izzet gösteremem. Benim ziynetim öyle olsun! Bırakın onu, dedi Cengiz Han ağır ağır konuşabiliyordu ancak.
Han’ın sözünü duyan halk “dua” diye bağırıyordu. Han’ın sözü sözdür, halk çiviyle yere sabitlenmiş gibi yerlerinde öfkeyle duruyordu.
– Yaptığınız doğru СКАЧАТЬ