Hollanda göç ve göçmenler politikaları hiç şüphesiz bu görüşler ve yaklaşımlar doğrultusunda belirlenecek, şekillenecek ve uygulanacaktır. Önümüzdeki yıllarda iş başına gelecek hükümetler yuakarıdaki üç ana görüş dogrultusunda biz, göçmenlerle ilgili politiklarını uygulayacaklardır.
Elbette biz, Hollanda toplumunun birer bireyleriyiz. Liberal görüşe göre bizim birer birey olarak haklarımız ve bu haklarımızın beraberinde gelen sorumlulukların bilincinde olmamız çok önemlidir. Ancak biz bu toplumda aynı zamanda bir kültür ve etnik grup olarak görülmekteyiz. Yerlilere göre sorunlarımız farklı. Yaşadıklarımız, karşılaşacak olduğumuz sorunlar farklı. Positif ayırımcılık yapılsın, bizim bazı yaptıklarımıza göz yumulsun diye bir isteğimiz asla olamaz. Ama, bizim de toplumun diğer sosyal, kültürel grupları gibi eşit konuma gelmemiz için bir özen gösterilsin. Her şeyden önce, bizimle ilgili kararlarda, bizimle ilgili oluşturulacak politikalarda, bizim ne düşündüğümüz sorulsun. Bizim bu ülkede var olduğumuz bize hissettirilsin.
Göçmenlere hizmet görüren kuruluşların kalitesi arttırılması için özel bir uğraş sergilensin. Elbette biz, göçmenlerde bu noktada istekli olmalıyız. Etkin ve aktif bir katılım göstermeliyiz. Haklarımız ve sorumluluklarımızın bilincinde olmalıyız.
Göçmen politikacılar
Bilindiği gibi 1986 belediye seçimlerinden bu yana göçmenler, değişik belediyelerde kullandıkları seçme ve seçilme hakları doğrultusuda temsil edilmekteler. Daha doğrusu göçmenlerin kullandıkları tercihli oylarla bir çok göçmen ikamet ettikleri belediyelerin karar alma mekanizmalarında etkin görev aldılar. Aradan geçen yaklaşık on beş yıl zarfında göçmen politikacılar hakkında çok değişik yorumlar yapıldı.
İkibinli yıllara giridiğimiz bu zamanda, göçmen politikacılarla yapılan bir anket sonuçları üzerinde durmak istiyorum. Anket sonucunda göçmen politikacılar hakkında daha fazla bilgiye ulaşacağız.
Göçmen politikacılarda partiye ait olma hissi geçmiş yıllara göre daha belirgin bir şekilde ortaya çıkmakta. Kendi partileri içinde ciddiye alınma, geçen on yıla göre daha iyi bir noktaya gelmiş. Parti içinde ilişki kurdukları Hollandalı sayısı eskiye göre daha fazla. Muhtemeldirki bu ilişkiler, göçmen politikacıların parti içinde ve siyasette etkilerini belirlemekte.
Dört şehirde toplam yirmiyedi göçmen politikacıyla anket yapılmış. Elde edilen bulgular şöyle: Anket yapılan göçmen politikacıların üçte biri bir Hollandalıyla evli. Ailelerinin yarıya yakını bir Hollandalı partnere sahip. Dolayısıyla göçmen politikacıların siyasi katılımları yanısıra sosyal uyumlarıda iyi görünmekte.
1990 yılında göçmen siyasetciler çoğunlukla Sürinamlılar ve Türklerden oluşurken, on yıl sonra bu iki grup hakimiyetlerini korurken diğer etnik grupların da siyasette temsil edildikleri görülmekte.
1990 yılında göçmen politikacıların önemli bir bölümü İşçi Partisi (PvdA) ve Yeşil Sol (Groen Links) partisine üye iken, on yıl sonra bu dağılımda Hıristiyan Demokratlar (CDA), Liberaller (VVD) ve yerel partilerde nasiplerini almışlar. Son on yılda göçmenleri çekebilen parti Yeşil Sol (Groen Links) olarak görülmekte.
Ankete katılan göçmen politikacıların önemli bir bölümü birinci nesil göçmenlerden oluşmakta. Son on yılda ise ikinci nesil göçmenler siyastette aktif oldular. Bu dönemde siyaset yapan göçmenlerin önemli bölümü üniversite ve yüksek okul mezunu oldukları görülmektedir. Anket yapılan göçmen politikacıların sorun olarak nitelendirdikleri konular arasında “toplantı kültürü” öne çıkmaktadır.
Göçmen politikacıların yarıya yakın bir bölümü tercihli oylarala seçilmiş politikacılar arasında yer almakta. Göçmen siyasetciler görev alanlarında tüm şehir halkı için seçildiklerini ifade etselerde, özellikle tercihli oy alanlar, oy aldıkları kitlenin menfeaatlerini korumak, seslerini duyurmak gibi çifte sorumlukla karşı karşıyalar. Hatta bazı göçmen siyasetciler, göçmenlerle ilgili konuları gündemlerine almak istemeyip, kendilerini göçmenlerin siyasetcileri olarak görmemekteler.
Anket sonuçlarında da anlaşılacağı üzere, göçmen politikacıların profilinde geçmiş yıllara göre ciddi değişiklikler yer almakta. Örneğin parti içinde ve belediye komisyonlarındaki toplantılarda göçmen politikacıların bir zamanlar ciddiye alınmamalı artık yok gibi. O yıllarda göçmen politikacılar, Hollandaca bilmiyorlar, konuşulanları, tartışılanları anlamıyorlar gibi şikayetler geziyordu. Gerçi bu tür şikayetlerin doğru adresleri elbette vardı. Adam Hollandacasını iyi geliştirememiş, Hollanda siyaset kültürünü kavramamış, ama bir şekilde bir partiye üye olmuş ve siyaset girmiş.
Hollanda’da siyaset yapmak isteyenlerin elbette Hollanda siyaset kültürünü bilmeleri gerekmektedir. Aksi takdirde, bir cemiyetin, bir grubun temsilcisi olup, siyasete girmek ne o kişiye, ne o gruba, ne Hollanda Türk toplumuna ne de Hollanda’ya fayda getirmez. Tam tersine kişi kendisine haksızlık eder, olayları takip edemediği için ızdırap içinde olur. Ne Musa’ya ne İsa’ya yaranamaz.
Aradan geçen on beş yıl içinde, hatalar yaparak, öğrenerek Hollanda siyasetinde bir yerlere geldik. Ümit ederim ki, gelecek yıllarda da sacede belediyelerde değil, eyelet yönetimlerinde, millet meclisinde de Türk kökenli siyasetçilerin sayısı artar. Tabiiki Hollanda Türk toplumuna ters düşmeyen, onlara tepeden bakmayan siyasetçilerin sayısı artsın.
Politik analiz, tercihli oylar ve Mayıs seçimleri
Bir işgücü göçü neticesinde Hollanda’ya gelen ve zaman içinde farklı alanlarda başarılara imza atan Türkler Hollanda politikasında da hatırı sayılır bir yer edinme gayreti içindedirler. 1998 belediye seçimlerinde 97 meçlis üyesiyle politikada temsil edilen Türkler 2002 yılı belediye seçimlerinde bu sayıyı 129’a çıkararak, çeşitli siyasi partilerde yerlerini almışlardır.
Hollanda’da yerleşik hayata geçişin ya da entegrasyon sürecinin de önemli bir belirtisi olan politik katılım, seçme ve seçilme hakkını kullanma, yönetimlerde karar alma ve uygulama, toplumu, şehri veya ülkeyi ilgilendiren konularda sorumluluk hissetme Türklerde kendiliğinden gelişmiş bir olgu olarak karşımıza çıkmaktadır. Artık her gün Ankara’yı Amsterdam’dan yönetmenin, hükümetler kurup hükümetler yıkmanın, kendi aramızda günlerce tartışmanın, hiç bir değirtirme gücüne sahip olmamamıza rağmen Türkiye politikasına odaklanmanın yerini Amsterdam’dan, Rotterdam’dan Den Haag’ı düşünmenin, takip etmenin süreci başlamıştır. Bu tavır ve tutumdan elbette Türkiye’yi düşünmeme, takip etmeme anlamı çıkarılmamalıdır.
Geçmiş dönemlerde belediye seçimlerine katılarak meçlis üyeliklerine seçilenlerin bazılarının beklediklerini bulamadıkları, bazılarının mevcut siyasi partiler tarafından ciddiye alınmadıkları, bazılarının da her hafta kendilerine gönderilen evrak ve notların kabarıklığı ve dilinin ağır olaması yönündeki şikayetleri hafızalarımızda olmasına rağmen 5 Mart 2002 tarihinde yapılan belediye seçimlerinde gerek tercihli oylarla gerek partilerinde kendilerini kanıtlayarak aday gösterilen 260 Türk adaydan 129’nin seçildiğini görmekteyiz.
Politik analistler Hollanda’daki diğer göçmenlerle birlikte Türklerin seçimlere katılımlarını СКАЧАТЬ