Название: Şıpsevdi
Автор: Hüseyin Rahmi Gürpınar
Издательство: Elips Kitap
isbn: 978-625-6486-25-6
isbn:
Beyefendi, elinde Fransızca bir yemek kitabıyla mutfağa inip de bizdeki sapsız tencerelerle yemek pişemeyeceğinden, yani evindeki kendi pişirme aletlerine itiraz etmekten başlayarak bir öküzün vücudunda çeşitli yerleri bakımından kaç kısım birinci, ikinci ve üçüncü neviden et bulunduğu tafsilatına girişince en dayanıklı aşçı kadın, bu izahatı dinlemeye dört günden ziyade takat getiremeyerek “Beni Frenk kitapla işi yok… Ben alafranga yemek pişirmez. Bildiği gibi pişirir…” cevabıyla peştamalı belinden atar, mutfaktan çıkardı. Zarafet bu eziyetlere Şaban Ağa’nın sevdasının verdiği sevinçle tahammül ettiği hâlde bile, gene ara sıra “Artık canina tak dedi. Köftün Beyi evinde ben oturamiyaca…” şikâyetlerinden kendini alamıyordu.
Şaban Ağa’ya gelince; bu emektar, bu çalışkan uşağın aşkını ilan ettiği ilk aşçı Zarafet değildi. Ama şimdiye kadar hiçbirinin gönlünde böyle şiddetli bir meyil uyandırmayı başaramamıştı. Şaban, önce sevgisini bildirir; sevişme ateşli bir devreye girince ay başlarında birkaç mecidiye ödünç istemekten başlayarak sevgilisini sızdırmaya girişirdi. Önceki aşçı kadınlar gönül vermekte pek ihtiyatlı bulunmamışlar, ama para vermeye gelince cimri davranmış olduklarından onların sevda alışverişleri böyle Zarafet’inki kadar neşeli ve sürekli olmamıştı.
Şaban’ın aşçı kadınlardan faydalanması yalnız gönül eğlendirmek, para çekmekten ibaret değildi. O evde en iyi karnı doyan, en nefis yemeklerle vücut besleyen Şaban’dı. Zarafet, beyin Fransızca yemek kitabından dinlediği sözlere göre etin yumuşak, lezzetli, kanlı, besleyici kısımlarını öğrenmişti. Et ayırırken en seçme kısımlardan birkaç parça aşırır, bunları bir sahan kapağı altında bulunmaz bir yerde saklar, mutfaktan el etek çekilince filetoları sulu sulu pişirir, iki ekmek dilimi arasında sıkıştırarak sıcak sıcak Şaban’a eriştirmenin bir yolunu bulurdu. Hindi, tavuk, piliç olduğu zaman bunların budunu ve iriliklerine göre bazen bütününü, balık pişirdiği zaman, eğer balıklar sayılıysa, en irilerini kediye, köpeğe kaptırır; mutfakta “Yetişin hu… Ayo! Kadi kapti gidiyo!” diye bir feryattır başlar. Kapan, uydurma hayvanın arkasından maşalar, odunlar fırlatır… Fakat ablanın bu yaygarası zavallı kedilere, köpeklere iftiradan başka bir şey değildir. Kapıldığını iddia ettiği o parçalar, uygun bir zamanda Şaban Ağa’ya takdim edilmek üzere gene sıkıca, münasip bir yere kapatılmıştır.
Şaban, kırk kırk beş yaşlarında, saçına bıyığına kır düşmüş, elleri ayakları iri, hantal yapılı, hamhalat bir uşaktır ki beyefendinin alafrangalık tutkunluğu yüzünden çektiği eziyetlere karşılık hizmet müddetinin şu son zamanlarında, o evde ancak Zarafet’in varlığıyla saadetini sağlayabilmiştir.
Şaban o evde uşaklık, vekilharçlık, kâhyalık hizmetlerinin hepsini yapar. Bu hizmetlerine ek olarak sırasına göre “metr dö seremoni”,27 “metr do tel”lik28 gibi mühim vazifeleri de yerine getirmekle şeref duyar. Çektiği sıkıntının en büyüğü de zaten bu son vazifeler yüzündendir. Mesela Meftun Bey’le görüşmeye gecelik entarisiyle komşudan bir misafir gelirse böyle “etiket”29 dışı Şam hırkası veya kürkle görünen ziyaretçileri “Meftun Bey n’est pas visible pour vous!” Fransızca cümlesinin harfi harfine tercümesi olan “Meftun Bey sizin için görülebilir değildir!” cümlesiyle istiskal ederek30 kapıdan savardı. Şaban, gelenlerin bir kısmına söylediği bu cümlenin ne demek olduğunu kendi de pek bilmezdi. Beyefendi, onu kendisine öyle öğretmişti. O da ustasından aldığı gibi satarak vazifesini yapardı. Bu tersleyici cümleyle karşılanan misafirlerden bazıları şaşırarak “Beyefendi görülebilir değil midir? Allah Allah… Meftun’un vücudu hayalet mi oldu? Buhara, havaya mı döndü? Yoksa perilere mi karıştı?” cevabıyla hayretlerini belirtmekten kendilerini alamazlardı. Şaban Ağa böyle adi hizmetlerden ev merasimine kadar her şeye nezaret ederek iş bilirliğini gösterdiği için Meftun Bey, uşağını pek severdi.
Şaban’dan, Zarafet Abla’dan sonra evin en mühim hizmetçilerinden biri de Matmazel Eleni’ydi. Eleni, evvelce bir iki Frenk kapısında oturmuş olduğundan biraz Fransızca öğrenmiş, sofra tertibine ve sair alafranga hizmetlere azıcık eli yatmıştı. Ama bu öğrendikleri Meftunca pek makbul olmuyordu. Meftun’un elinde, alafranga âdetler, tertipler ve servis meselelerinde kendine düstur edindiği bir “savoir-vivre”31 kitabı vardı. Her işinde bu esere başvurur, o sayfasını açarak tatbik edilecek noktaları tayin ederdi. Kız bir kahve getirse Meftun hemen gözlerini açarak “Senin bu kahveyi verişin şu satırlardaki tariflere uymuyor… Daha ‘elegant’32 olmalısın!”dan tutturduğu tenkitlerini yarım saat uzatır; Eleni yaptığını, yapacağını büsbütün şaşırırdı. Beyin bu karışık tarifleri ve öğretmeleriyle zavallı kız, eski bildiklerini de unutur gibi olmuş, hizmet namına yeniden hemen hiç doğru bir şey öğrenmemiş gibiydi.
Meftun’un o ev içinde alafrangalık için “forme” etmeye,33 yetiştirmeye, alıştırmaya uğraştığı kimseler Zarafet’ten, Şaban’dan, Eleni’den ibaret değildi. Ailesinin bütün insanlarını o yolda terbiye etmeye karar vermişti. Bu kararını gerçekleştirmek için hesapsız engele, güçlüğe uğruyor, pek gülünç hâllere sebep oluyor, ama kararından vazgeçmiyordu. Mesela büyükannesi Şekure Hanım’ı sıcağa34 gitmek için hazırlanırken görse hemen tuvalet kitabından “vücut temizliği” bahsini açar, vücut organlarından her birinin ayrı ayrı nasıl yıkanacağını etrafıyla anlatmaya girişir. Onunla da yetinmeyerek zavallı kadının hamam bohçasını karıştırır. Bizim kadınlarca hamamda kullanılması âdet olmuş birçok şeyin kullanılmasına itiraz eder. Onları çıkarır, atar. Sabun görse pek kızar. Annesi “Ulan çıldırdın mı? İnsan hamamda sabunsuz temizlenebilir mi?” feryadıyla avaz avaz haykırır. Meftun sabunun deriye, saçlara sayısız zararından bahsederek “Onun yerine kullanmak için çeyrek litre alkolün içinde yarım gram sülfat dö kinin eritmeli, bir şişeye koymalı, ağzını sıkıca kapamalı. İki gün öyle dursun. Sonra içine yarım СКАЧАТЬ
23
Kuşkonmazlı sebze. (e.n.)
24
Bordo usulü ıstakoz. (e.n.)
25
Mantar garnitürlü bir yemek. (e.n.)
26
Jöleli soğuk sığır eti (e.n.)
27
Alışveriş işlerinden sorumlu. (e.n.)
28
Teşrifatçı, karşılayıcı. (e.n.)
29
Görgü kuralı. (e.n.)
30
İstiskal etmek: Hoşnutsuzluğunu belli ederek soğuk davranmak, yüz vermemek. (e.n.)
31
Görgü kuralları. (e.n.)
32
Zarif, şık. (e.n.)
33
Forme etmek: Şekillendirmek, biçimlendirmek. (e.n.)
34
Hamama. (e.n.)