Название: Dede Korkut'tan Seçme Hikâyeler
Автор: Dede Korkut
Издательство: Elips Kitap
isbn: 978-625-6865-32-7
isbn:
Karanlık olunca kaygılı çoban
Kar ile yağmur yağınca çakmaklı çoban
Ünümü anla sözümü dinle
Ak otağım şuradan geçmiş gördün mü söyle bana
Kara başım kurban olsun çoban sana
Çoban:
Ölmüş müydün, yitmiş miydin a Kazan?
Nerede geziyordun, neredeydin a Kazan?
Dün değil evvelki gün evin buradan geçti
İhtiyarcık anan, kara devenin boynunda asılı geçti.
Kırk ince belli kızı ile
Helallin boyu uzun Burla Hatun
Ağlayarak şuradan geçti.
Kırk yiğit ile oğlun Uruz, başı açık yalın ayak
Kâfirlerin yanınca esir gitti.
Tavla tavla koç atlarına kâfir binmiş.
Katar katar develerini kâfir yedekte çekmiş.
Altın akçe, bol hazineni kâfir almış.
Çoban böyle deyince Kazan ah etti, aklı başından gitti. Dünya âlem gözüne karanlık oldu:
“Ağzın kurusun Çoban, dilin çürüsün Çoban, Yüce Allah senin alnına bela yazsın Çoban.” dedi.
Kazan Bey böyle söyleyince Çoban:
Ne kızıyorsun bana ağam Kazan
Yoksa göğsünde yok mudur iman
Altı yüz kâfir de benim üzerime geldi.
İki kardeşim şehit oldu.
Üç yüz kâfir öldürdüm, gaza ettim;
Semiz koyun, zayıf toklu 5
Senin kapından kâfirlere vermedim.
Üç yerimden yaralandım.
Kara başım bunaldı, yalnız kaldım.
Suçum bu mudur?
dedi ve sözüne şöyle devam etti:
Yağız al atını ver bana
Altmış tutam mızrağını ver bana
Alp alaca kalkanını ver bana
Kara çelik öz kılıcını ver bana
Okluğundan seksen okunu ver bana
Ak kirişli sert yayını ver bana
Kâfire ben varayım
Yeniden doğanını öldüreyim
Yenim ile alnımın kanını ben sileyim
Ölürsem senin uğruna ben öleyim
Allahutaala kor ise evini ben kurtarayım
Çoban böyle deyince Kazan kahırlandı, kara cins atını sürdü ve yürüdü. Çoban da Kazan’ın ardından yetişti. Kazan döndü baktı:
“Oğul Çoban, nereye gidiyorsun?” dedi.
Çoban:
“Ağam Kazan sen evini almaya gidiyorsan ben de kardeşimin kanını almaya gidiyorum.” dedi.
Çoban böyle söyleyince Kazan:
“Oğul Çoban, karnım açtır, bir şeyin var mıdır yemeğe?” diye sordu.
Çoban:
“Evet, ağam Kazan, geceden bir kuzu pişirmişimdir, gel şu ağaç dibinde oturup yiyelim.” dedi.
Atlarından indiler. Ağacın altına gelince Çoban dağarcığı çıkardı ve yemeye başladılar.
Kazan, içinden: “Eğer Çoban ile oraya varacak olursam kudretli Oğuz beyleri benimle alay ederler. ‘Çoban beraberinde olmasaydı Kazan, kâfiri yenemezdi.’ derler.” diye düşündü.
Kazan’a gayret geldi. Hemen yerinden kalkıp Çobanı bir ağaca sıkı sıkıya bağladı, kalktı yürüdü. Çobana:
“Bre çoban karnın acıkmamışken, gözün kararmamışken bu ağacı koparmaya bak, yoksa seni burada kurtlar kuşlar yer.” dedi.
Karaca Çoban zorladı, koca ağacı yeri, yurdu ile kopardı, arkasına aldı. Kazan’ın ardına düştü. Kazan arkasına baktı bir de ne görsün, Çoban ağacı arkasına almış geliyor.
Kazan:
“Bre Çoban bu ağaç ne ağaçtır?”
Çoban:
“Ağam Kazan, bu ağaç o ağaçtır ki sen kâfiri tepelersin, karnın acıkır; ben sana bu ağaç ile yemek pişiririm.” dedi.
Bu söz Kazan’ın çok hoşuna gitti. Atından indi, Çobanın ellerini çözdü, onu alnından öptü ve dedi ki:
“Eğer Allah benim evimi kurtaracak olursa seni tavlacıbaşı yapacağım.” dedi.
İkisi birlikte yola koyuldular.
Beri yanda Şökli Melik, kâfirlerle şen şakrak yiyip içip eğleniyordu.
Şökli Melik bir ara etrafındakilere şöyle dedi:
“Beyler biliyor musunuz Kazan’a nasıl acı vermek gerek? Boyu uzun Burla Hatunu’nu getirip kadeh sundurmak gerek.” dedi.
Boyu uzun Burla Hatun bunu işitti, yüreği ile canına ateşler düştü. Kırk ince belli kızın arasına girdi, onlara öğüt verdi:
“Hanginize sorarlarsa ‘Kazan’ın hatunu hanginizdir?’ diye, kırk yerden ses veresiniz.” dedi.
Şökli Melik’in adamları geldi ve:
“Kazan Bey’in hatunu hanginizdir?” dedi.
Kırk yerden ses geldi. Adamlar, hatunun hangisi olduğunu bilemediler. Gidip kâfire haber verdiler:
“Birine sorduk, kırk yerden ses geldi. Hatunun hangisi olduğunu bilemedik.” dediler.
Kâfir:
“Bre varın Kazan’ın oğlu Uruz’u çekin çengele asın, ak etinden kıyma kıyma çekin, kara kavurma pişirip kırk bey kızına iletin. Kim ki yedi o değil, kim ki yemedi odur. Onu alın gelin, bize kadeh sunsun.” dedi.
Boyu uzun Burla Hatun oğlunun yamacına geldi. Çağırıp oğluna söyler, görelim Han’ım ne söyler:
Oğul oğul ay oğul
Biliyor musun neler oldu?
Söyleştiler fısıl fısıl
Kâfirin fiilini duydum
Penceresi altın otağımın kabzası oğul
Kaza benzer kızımın, gelinimin çiçeği oğul
Oğul oğul ay oğul
Dokuz СКАЧАТЬ
5
Toklu: Bir yaşında koyun.