Название: Mahcupluk İmtihanı
Автор: Омер Сейфеддин
Издательство: Elips Kitap
isbn: 978-605-121-918-9
isbn:
Müstemend: Sana sözüm yok. Sen benim amirim değilsin! Müdire Hanım orada mı?
Hayranzade: Burada.
Müstemend: Baksın biraz.
Peride: (Hiddetli hiddetli kapıdan görünür) Ne var!?
Müstemend: Üç kişi birden geldi. Galiba katiplik için.
Peride: Pekâlâ şimdi hastamız var. Biraz beklesinler. (Biraz tereddütten sonra) Hayır, hayır hepsini buraya al! Ben hastaya bakarken Şemi Bey onlarla konuşur. İçlerinden muvafıkını intihap eder. (Peride kapıdan içeriye çekilir)
Müstemend: (Yalnız kalınca) Oh! Şimdi yalancıktan bayılmış oğlanla kapalıyken vakit bulup bizim hımbıla giydiği külahı anlatırım.
(Hayranzade Peride’nin odasından çıkarken, o, müracaatçıları içeriye sokar. Bunların biri sarıklı, biri kalpaklı, birisi de feslidir. Alık alık girerler)
ON DÖRDÜNCÜ MECLİS
Evvelkiler, Niyazi Molla, Gazanfer Bey, Bican Efendi
Hayranzade: Kâtiplik için mi geldiniz?
Hepsi birden (Müstemend’den başka): Evet.
Hayranzade: Bazı şartlarımız var. Şart da değil, ne diyeyim?
Müstemend: (Önüne giderek) Bir şey deme. Ben sana söyleyeyim; külahı giyiyorsun.
Hayranzade: Ne külahı?
Müstemend: Demin sana söyleyecektim. Müdire meydan vermedi.
Hayranzade: Söyle şimdi ulan.
Müstemend: (Dargın) Yine mi ulan?
Hayranzade: Ey… Ağzım alışmış işte…
Müstemend: Hem yabancıların karşısında… Bak kulağını aç iyi dinle.
(Derken Peride kapıdan görünür yeni talipleri bir süzer. Talipler de onu süzerler ve birbirlerine tuhaf tuhaf bakarlar)
Peride: (Hayranzade’ye) Müstemend sizi taciz ediyor. Onu eczaneye göndereceğim. Siz de rahatça bu talip efendilere idarehanemizin şeraitini anlatırsınız.
Hayranzade: Başüstüne.
Pende: (Müstemend’e) Git doğru eczaneye, bir şişe lokman ruhu al! Haydi.
Müstemend: (Duraklar, Hayranzade’ye bakar, söyleyeceği şey içinde kalmış gibi) Şey Beyefendi…
Peride: (Şiddetle) Beyefendiyi filan bırak şimdi haydi! Eczaneye arş! Haydi diyorum, arş! (Müstemend çıkar.)
ON BEŞİNCİ MECLİS
Evvelkiler, Peride
Peride: (Taliplere) Ben bu idarehanenin müdiresiyim. Oturunuz efendiler. Patronumuz Şemi Beyi içinizde tanıyan var mı?
Gazanfer Bey: (Ayağa kalkarak keskin askeri bir selam verir, sonra hazır ol vaziyeti alır.) Ben ihtiyat zabitiyim. Esir olmuştum. Ruslar beni ta Mançur’a sürdüler. Orada bile Hayranzade Şemi Bey namını işitirdik. Moğollar bize: “Sizin fakiri fukarayı düşünür zenginleriniz varmış; hele İstanbul’da bir Şemi Bey varmış! Muharebe içinde herkese bedava şeker, pirinç, bulgur dağıtmış.” derlerdi. O vakitten Beyefendinin faziletlerine meftun oldum. Gazetede ilanınızı görür görmez koştum. Hatta öyle koştum ki yolda iki kadına, bir velespide, üç dilenciye çarptım. Ben çok kuvvetliyim. Hepsi düştüler, mecruh oldular. Tam buraya yaklaştığım sırada arkadan koşan polisler beni yakaladılar. “Karakola geleceksin!” dediler. “Hayır gelmem,” dedim, “benim ölümü götürebilirsiniz. Zira şu saatte gayet mukaddes bir hizmete koşuyorum.” Fakat cahil herifler anlamadılar. Evet, evet, siz millî bir milyoner! Siz iktisat hakanısınız. İktisat Turanı sizin hükmünüze tabi! Ben ise bir tar-han… Hizmetimi, vücudumu, canımı fedaya, kanımın son damlasını uğrunuza akıtmaya geldim.
Peride: Burada muharebe yok! (Gülerek) Ama hakikaten müthiş bir gençsiniz. Polislerden nasıl kurtuldunuz?
Gazanfer Bey: Belimde bir mavzer tabancası vardı. Onu çektim, polisler de revolverlerini çektiler. Başladık ateş düellosuna. Yirmi dakika kadar sürdü. Onlar yedi kişi ben bir.
Peride: (Bir kahkaha atarak) Ee sonra?
Gazanfer Bey: Nihayet onlar mağlup oldular. Kaçtılar. Ben de doğru buraya koştum.
Peride: Hani mavzer tabancanız bakayım!
Gazanfer Bey: Kurşunları biten silahı üzerimde taşımam, boşu boşuna ağırlıktır. Sokağa atıverdim.
Peride: Aferin. Oturunuz öyle ise. (Niyazi Mollaya dönerek) Siz tanıyor musunuz?
Niyazi Molla: (Ayağa kalkarak ellerini kavuşturur koyu bir softa şivesiyle) Müsaadenizle, dainiz zatı ismet penahilerine arzı hâl edeyim. Şöyle ki: Dün akşam yatsı vakti an cemaatin edayı salattan sonra fakirhanei kemteriye ruberahi a-zimet olduğum esnada ihvanı dinden bir müslimin ita buyurduğu ceridei feridede ilanı âliniz müsadifi nazarı dikkatim olmağın hemen şitaba agaz idüp geldim. Ben ise Hayranzade hazretlerinin hüsnü sait ve şöhretlerinin meftunuyum. Bilâdı Selâsei İslâmbul olzatı şerifin sayei rahmetinde harp zamanı hiç zahmet çekmediler. Bolluk içerisinde yaşadılar. Böyle zati âli kadere hizmetin menafii dünyeviyeden maada menafii uhreviyesi gayrikabili hesap ve mukayesedir.
Peride: Pekâlâ! Siz de oturunuz. (Bican Efendiye) Siz efendim?
Bican Efendi: Bey efendiyi ta çocukluğundan tanırım. Arkadaştık. Beraber çelik çomak oynardık. İhtimal beni şimdi görüp tanır. Hem dikkat ettim, içeriye girince bana dikkatli dikkatli baktı.
Peride: Şemi Bey şimdi gelir. İnşallah kendisiyle tanışırsınız. Fakat size bir tavsiyede bulunayım: Bizim bey sıkılgan, mahcup adamlardan hiç hazzetmez. Ne sorarsa açık açık cevap vermeli. Kapalı lafları riyaya atfeder. Hanginiz daha serbest davranırsa o kazanır. Size iyilik olsun diye söylüyorum. (Peride odasına girer, aynı kapıdan ellerindeki kolonyaları silerek Hayranzade çıkar.)
ON ALTINCI MECLİS
Perideden başka evvelkiler, Şemi Bey
Hayranzade: Oturunuz! Oturunuz! Oturunuz! Ha şöyle. Ben mizacıma göre adam ararım. Sakın sizi imtihan edeceğim zannetmeyiniz. (Kendisi de bir koltuğa çöker) Size soracağım sorulara vereceğiniz cevaplardan karakterlerinizi anlayacağım. İlme lüzumumuz yoktur. Gördüğünüz müdüre yedi lisan bilir. Amerikan Yüksek Ticaret Mektebi Âlisi’nden birinci olarak çıkmıştır. Bize yalnız karakter lazım. (Niyazi Mollaya) Kaç yaşındasın hoca?
Niyazi Molla: Lehül hamdi velminne bu nıuharremülharamın СКАЧАТЬ