Ölü Canlar. Николай Гоголь
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Ölü Canlar - Николай Гоголь страница 13

Название: Ölü Canlar

Автор: Николай Гоголь

Издательство: Elips Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 978-625-6862-73-9

isbn:

СКАЧАТЬ style="font-size:15px;">      Çiçikov, ihtiyar kadının olan biteni pek de kavrayamadığını ve işin aslını ona anlatmak gerektiğini fark etti. Birkaç kelimeyle bu canların naklinin ya da satın alımının yalnızca kâğıt üzerinde kalacağını, onların canlı gibi kayda geçirileceğini açıkladı.

      İhtiyar kadın gözlerini fal taşı gibi açıp Çiçikov’a bakarak:

      “Ne diye lazım onlar sana?” dedi.

      “Orası beni ilgilendirir.”

      “Ama onlar ölüler.”

      “Canlı olduklarını kim söyledi? Ölü oldukları için size zararları da var, onlar için vergi ödüyorsunuz, şimdiyse sizi bu uğraştan ve para kaybından kurtaracağım. Anlıyor musunuz? Sizi sadece bunlardan kurtarmakla kalmayıp bir de on beşer lira ödeyeceğim. Ee, şimdi anladınız mı?”

      Ev sahibesi biraz duraksayıp:

      “Doğrusu, bilemedim.” dedi. “Ne de olsa hayatımda hiç ölü canları satmadım ki!”

      “Ee, tabii ki satmadınız! Daha önce onları birilerine satsaydınız garip olmaz mıydı? Ya da onlardan başka bir hayır mı bekliyorsunuz?”

      “Hayır, öyle bir düşüncem yok. Onlardan ne hayır gelecek bana? Onların ölü olması benim için işleri zorlaştırıyor.”

      “Bu kocakarı da kalın kafalı herhâlde!” diye düşündü Çiçikov kendi kendine.

      “Dinleyin, anneciğim. İyice düşünüp taşının. Onlar için sanki canlılarmış gibi vergi ödemeye devam ederseniz iflas edeceksiniz…”

      “Ah, hiç açma o konuyu!” diye atıldı ev sahibesi. “Üç hafta önce yüz elli rubleden fazla para ödedim. Tahsildara da rüşvet verdim.”

      “Görüyorsunuz ya anneciğim. Bir düşünün, bir daha tahsildarlara rüşvet vermeniz gerekmeyecek çünkü artık ben ödeyeceğim, siz değil. Bütün yükümlülüğü üstüme alıyorum. Hatta bütün masraflarını kendim ödeyeceğim, anlıyor musunuz?”

      İhtiyar kadın kara kara düşünmeye başladı. Kârlı bir işmiş gibi geliyordu ona ancak oldukça yeni ve eşi benzeri görülmemiş bir şeydi; bu yüzden tüccarın kendisini kazıklamasından korkmuştu. Gecenin bir vakti, Tanrı bilir nereden gelmişti.

      “Ee anneciğim, anlaştık mı?” dedi Çiçikov.

      “Doğrusu hayatımda hiç merhum satmadım daha önce. Canlıları satmışlığım var, papaza yüzer rubleden iki kız satalı üç yıl oluyor, pek bir memnundu kızlardan. Öyle iyi işçilerdi ki peçete bile dokuyorlardı.”

      “Canlılarla ilgilenmiyorum, Tanrı baksın onlara. Ben ölüleri soruyorum sana.”

      “İlk başta zarara uğrarım diye korkuyorum. Beni kandırıyor olabilirsiniz, onlar… Onlar daha fazla para ediyor olabilir.”

      “Dinleyin anneciğim… Siz de neymişsiniz! Nasıl daha fazla para edebilirler ki? Ne de olsa baksanıza, hepsi toprağın altında gömülü. Anlıyor musunuz? Kül olup gitmişler. Herhangi işe yaramayan bir şeyi alın, örneğin basit bir çaput, onun bile bir değeri vardır. En azından kâğıt fabrikaları satın alır onları, ölülerse size hiçbir şekilde lazım değil. Şimdi kendiniz söyleyin, size lazım mı onlar?”

      “Orası doğru tabii. Hiçbir şey için lazım değiller ama beni düşündüren tek şey de onların ölü olması.”

      Sabrı taşmaya başlayan Çiçikov:

      “Off, amma odun kafalı bir kadınmış!” dedi içinden. “Gel de baş edebilirsen et bu kadınla! Lanet ihtiyar, ter içinde bıraktı beni!” O sırada cebinden mendilini çıkarıp gerçekten de alnındaki terleri silmeye başladı. Ne var ki Çiçikov boş yere sinirlenmişti. Ev sahibesinin yerinde başka biri, saygıdeğer biri, hatta bir devlet adamı da olsa konu iş oldu mu o da Koroboçka gibi olurdu. Kafasına bir fikir girdi mi ondan asla vazgeçmezdi; ne türden gün gibi apaçık kanıtlar sunarsan sun, hepsi duvardan seken bir lastik top gibi ondan geri dönerdi. Çiçikov terini silip ihtiyar kadını yolundan döndürmenin mümkün olup olmadığını görmek için başka bir şey denemeye karar verdi.

      “Anneciğim, siz ya söylediklerimi anlamak istemiyorsunuz ya da öylesine, sırf bir şeyler söylemek için konuşuyorsunuz… Size para veriyorum. Kişi başı on beşer ruble banknotu! Anlamıyor musunuz? Ne de olsa para bu! Para ağaçta yetişmiyor! İtiraf edin, balı ne kadara satmıştınız?”

      “Bir pudunu on iki rubleye sattım.”

      “Bu kadar da günaha girilmez ama anneciğim. On ikiye satmamışsınızdır.”

      “Yemin olsun sattım.”

      “Gördünüz mü? Bal işte bu! Belki de yaklaşık bir yıl boyunca özenle, gayretle, uğraşla topladınız bu balı; arıları gezdirdiniz, bütün kış onları mahzende beslediniz; ölü canlarsa bu dünyadan değiller. Asla çaba göstermeniz gerekmedi, Tanrı’nın iradesiyle bu dünyadan göçüp gittiler, sizi de maddi zarara uğrattılar. Burada on iki ruble için emek verdiniz, gayret ettiniz ama ölü canlar için hiçbir şey yapmanıza gerek yok, bedavadan hem de on iki değil on beş ruble alacaksınız, gümüş değil hepsini mavi banknotlardan alacaksınız.” dedi Çiçikov; böylesine güçlü, ikna edici savlardan sonra, ihtiyar kadının nihayet ikna olacağından artık neredeyse emindi.

      “Doğru.” diye cevapladı ev sahibesi. “Benim gibi bir dul için hiç alışılmadık işler bunlar! İyisi mi ben biraz daha bekleyeyim belki başka tüccarlar da gelir, başka bir fiyat verirler.”

      “Ayıp, ayıp anneciğim! Çok ayıp! Ne dediğinizi bir düşünsenize! Onları kim alır ki? Onları ne için kullanacak?”

      “Belki denk gelir de ev işlerinde gerekirler…” diye itiraz etti ihtiyar kadın ama cümlesini tamamlamadı, ağzını kapatıp buna ne cevap vereceğini bilmek isteyerek Çiçikov’a korkuyla baktı.

      “Ölüler ve ev işleri mi? Ah ama siz de nereye götürdünüz işi! Yoksa geceleri bostanınızda durup serçeleri mi korkutacaklar?”

      “Tanrı korusun! Ne korkunç şeyler söylüyorsun öyle!” dedi ihtiyar kadın, istavroz çıkararak.

      “Başka nereye koyacaksınız ki? Hem kemikleri ve mezarı, hepsi size kalacak, bu alışveriş yalnızca kâğıt üstünde olacak. Ee, ne diyorsunuz? Bir cevap verin artık.”

      İhtiyar kadın yine kara kara düşünmeye başladı.

      “Ne düşünüyorsunuz, Nastasya Petrovna?”

      “Doğrusu aklımı toparlayamıyorum, en iyisi size kenevir satayım.”

      “Ne keneviri? Bağışlayın ama ben sizden tamamen başka bir şey istiyorum, siz kenevir kakalamaya çalışıyorsunuz! Kenevir de kenevir! Bir sonraki geldiğimde de kenevir alırım. Şimdi oldu mu Nastasya Petrovna?”

      “Ah Tanrı’m, istediğiniz ürün öylesine garip ki görülmemiş şey!”

СКАЧАТЬ